Sigmund Freud, insan kişiliğinin anlaşılmasında tamamen yeni bir yaklaşım yaratan Avusturyalı bir nörolog ve psikanalizin kurucusudur. Freud, 20. yüzyılın en etkili ve tartışma yaratan zihinlerinden biri olarak kabul edilir. Bu içeriğimizde Freud’un hayatına ve çalışmalarından bazılarına yakından bakıyoruz.
“Gerçekle fantezi arasında düşüncelerimizde muazzam bir uçurum var ve gerçekliği tamamen farklı değerlendiriyoruz.” (Psikanalize Giriş, Sigmund Freud)
Sigmund Freud kimdir?
Sigmund Freud, 6 Mayıs 1856’da Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nda Moravya, Freiberg’de (günümüzde Çek Cumhuriyeti/Pribor) doğdu. Babası bir Yahudi bir tüccardı. Ailesi o çocukken Leipzig’e taşındı ve ardından Freud’un eğitim gördüğü Viyana’ya yerleşti.
Freud, 1873’te Viyana Üniversitesi’nde tıp eğitimi almaya başladı. Bu süreçte, psikiyatrist Theodor Meynert ve dahiliye profesörü Hermann Nothnagel’den eğitim aldı. Bu süreç içerisinde, Viyana’da Yahudi düşmanlığı giderek artmaktaydı. Freud bu nedenle sosyal ve akademik çevrelere girmek konusunda zorluklar çekti.
Freud’un hipnoz ile tanışması:
Freud mezun olduktan sonra Viyana Genel Hastanesi’nde çalışmaya başladı. Hipnoz altındaki acı deneyimlerini hatırlayarak histeri tedavisi üzerine, Josef Breuer ile çalışmalar yürüttü. Bir doktor ve fizyolog olan Breuer, Freud’un kariyeri üzerinde büyük bir etkiye sahiptir. Breuer, o zamanlar histeri olduğu kabul edilen ve psikanaliz tarihinin ilk kadın hastası olan Bertha Pappenheim (Anna O. takma adıyla da bilinir) isimli hastasını iyileştirmek için hipnoz tekniğini nasıl kullandığını Freud’a anlatırdı.
Ara bir bilgi olarak Pappenheim, Yahudi feminizminin önemli isimlerinden biridir ve Yahudi Kadınlar Derneğinin de kurucusudur. Breuer, hastasını hipnotize ederdi ve bilinçli bir durumda hatırlayamadığı şeyler hakkında onunla konuşurdu. Bu yöntem ile hastanın semptomlarını kontrol altında tutabilmekteydi. Kullandığı yöntem zamanla, “konuşma tedavisi” olarak bilinir hale geldi.
Freud’un Paris dönemi ve evliliği:
Sigmund Freud 1882 yılında Martha Bernays ile nişanlandı. Çiftin görüşemedikleri süreçte birbirlerine bine yakın mektup gönderdikleri de biliniyor. Freud ve Martha, 1886 yılına kadar nişanlı kaldılar. 1885 yılında Freud, Paris’e gitti ve hipnoz yöntemini tedavilerinde kullanmasıyla tanınan nörolog Jean Charcot’un öğrencisi olarak orada 1 yıl geçirdi. 1886 yılında Viyana’ya döndükten sonra Martha Bernays ile evlendi. Ardından da sinir ve beyin bozuklukları üzerine çalışan bir muayenehane açtı.
Sigmund Freud ve psikanaliz:
Muayenehaneyi açtıktan sonra Freud, hastaları üzerinde hipnoz yönteminin yeterince iyi cevap vermediğini fark etti. Bunun yerine insanların özgürce konuşmasını sağlamak için yeni bir yol üzerinde çalışmaya başladı. Hastalarını rahat etmeleri için bir kanepeye yatırır ve sonra onlara akıllarına ne geldiyse onu konuşmalarını söylerdi.
Freud, kişinin söylediği her şeyi not alır, seans sonrasında da söylediklerini analiz ederdi. Bu tedavi yöntemine “serbest çağrışım” adını vermekteydi. Bu süreçte elde ettiği bulguları, Breuer ile 1895’te “Studien über Hysterie” (Histeri Üzerine Çalışmalar) adlı bir makalede yayımladı. 1896 yılında da günümüzde hala önemini koruyan psikanaliz terimini ortaya attı. Psikanaliz öğretisine göre kişilik, beş farklı dönemden geçerek gelişim göstermekteydi. Freud’un araştırmalarında insan nefsinin temeli bilinç ve bilinçaltı arasındaki ayrımda bulunur.
Sigmund Freud ve rüyalar:
“Rüyalar bize, bastırılmış olanın normal insanda da var olduğunu ve ruhsal etkinliğine devam ettiğini gösterir. Rüyanın bizzat kendisi bastırılmış olanın dışavurumudur; teoriye göre her durumda, somut deneyimler uyarınca ise en azından çoğunlukla, rüya yaşamının en önemli özelliklerini ortaya koyan, bastırılan öğedir.” (Her İnsan Gördüğü Rüyanın Tabiridir, Sigmund Freud)
Freud, insanların cinsel ve saldırgan dürtülerini, onlara karşı savunmalarla üstünlük için sürekli bir çatışma içinde olduğu bir bilinçdışına sahip oldukları teorisini geliştirdi. 1897’de kendini ve kendi deneyimlerini yoğun bir şekilde analiz etmeye başladı. 1900’de rüyaları, bilinçsiz arzular ve deneyimleri analiz ettiği büyük eseri “Rüyaların Yorumu” yayınlandı ve psikoloji dünyasında bir dönüm noktası yarattı.
Freud kitabında zihnin enerjisine libido adını vermişti, hazzı sağlamak ve acıyı önlemek için libidoyu boşaltmak gerektiğini söylemiştir. Freud kitabında, rüyaların sadece arzuların yerine getirilmesi olduğuna ve rüyaların analizinin nevroz tedavisinde kullanılabileceği hakkındaki düşüncelerini açıklamıştır. Freud ayrıca bir rüyanın iki parçadan oluştuğu fikrini de kamuoyuna sundu. Bunlardan ilki “açık içerik” yani rüyadaki bariz görüntü ve seslerdi. İkincisi ise “gizli içerik” yani rüyanın gizli anlamıydı. “Rüyaların Yorumu“nun yazılması iki yıl sürdü. Freud, kitaptan sadece 209 dolar kazandı ve satması sekiz yıl sürdü.
Freud’un ileri dönem çalışmaları ve Freud Sürçmesi:
1901’de “Freud sürçmesi” kavramını literatüre kazandırdı ve “Gündelik Yaşamın Psikopatolojisi” eserini yayımladı. Bu eserinde Freud, unutkanlığın veya dil sürçmesinin tesadüfi olmadığını teorileştirdi. Freud’a göre dil sürçmesi diye bir şey yoktur bu zihinin sürçmesidir. Bilinçaltımızda saklanmış olan şeyler bu “sürçmeler” ile ortaya çıkmaktadır.
1902’de Freud, Viyana Üniversitesi’nde Nöropatoloji Profesörü olarak çalışmaya başladı ve bu görevi 1938’e kadar sürdürdü. Tıp kurumu, Freud’un teorilerinin çoğunluğu ile aynı fikirde olmasa da bir grup öğrenci ve takipçisi Freud’un etrafında toplanmaya başladı. 1910 yılında, Freud’un yakın arkadaşı Carl Jung’un başkanlığında Uluslararası Psikanaliz Derneği kuruldu. Jung daha sonra Freud’dan ayrıldı ve kendi teorilerine yoğunlaşmaya başladı.
Sigmund Freud ve cinsellik:
“İnsanların çoğunun cinselliğinde bir saldırma öğesi vardır; bu, cinsel nesneyi egemenliği altına almayı isteme eğilimidir.” (Cinsiyet Üzerine, Sigmund Freud)
1905’te Freud’un en tartışmalı teorilerinden biri olan cinsel dürtü hakkındaki teorileri “Drei Abhandlungen zur Sexualtheorie” (Cinsellik Teorisi Üzerine Üç Deneme) isimli çalışması yayımlandı. Daha önceki çalışmalarında değindiği bir fikir olan cinsel dürtünün, bir kişinin psikolojisi üzerinde, hatta bebeklerde bile, büyük bir etki faktör olduğunu teorileştirdi.
Oidipus Kompleksi teorisi de bu süreçte geliştirdi. Bu teori, çocukların karşı cinsindeki ebeveynine karşı kıskançlık yaratabilecek cinsel çekiciliğe sahip oldukları fikrini öne sürmektedir. Freud’a göre, her çocuğun ilk aşkı karşı cinsteki ebeveyndir. Teori adını Yunan mitolojisinde babası öldükten sonra annesi ile evlenen Odiepus’tan alır.
Burada, kız çocuğu annesinin yerini almak istemesi durumu için “Elektra Kompleksi” kavramı da kullanılmaktadır. Freud’un psikoseksüel gelişim kuramında “fallik” adını verdiği dönemde, yani 3-6 yaş aralığı, çocukta cinsel dürtüler ve arzular ortaya çıkmaktadır, çocuk mastürbasyon ile bu dönemde ilk kez tanışır.
Freud’un tartışmalı cinsel teorilerinden bir diğeri de 1933’te verdiği “Kadınlık” başlıklı konferansında konuşuldu. “Penis kıskançlığı” olarak adlandırdığı bu teori, kadınların çocukken penisleri kıskandığını ve bu kıskançlığın, bir kızın babasına olan sevgisi ve bir erkek çocuk doğurma arzusu olarak tezahür ettiğini fikrini ortaya koymaktadır.
Freud’un son yılları:
Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Freud, klinik gözlem üzerine daha az zaman harcamaya başladı ve teorilerinin; tarih, sanat, edebiyat ve antropolojiye uygulanmasına odaklandı. 1923’te ise zihnin id, ego ve süperego olarak ayrılan yeni bir yapısal modelini öneren “Ego ve İd” eserini yayımladı. Freud’un kavramsal çerçevesi içinde, “ego”, kişinin yaşadığı dünya ile etkileşime giren kişiliğin kendi kısmıdır; “süperego”, kişiliğin etik olan ve ego için ahlaki standartları yaratan kısmıdır.
1933’te Naziler, Freud’un bazı kitaplarını alenen yaktı. 1938’de, Nazilerin Avusturya’yı ilhak etmesinden kısa bir süre sonra Freud, eşi ve kızı Anna ile Londra’ya gitmek için Viyana’dan ayrıldı. Freud’a 1923’te çene kanseri teşhisi kondu ve 30’dan fazla ameliyat geçirdi. 23 Eylül 1939’da kanserden öldü. Freud’un yaşamı boyunca, psikoloji ve psikiyatri çevrelerinde teorileri hakkında çok tartışıldı ve fikirleri üzerine tartışmalar günümüzde de devam etmekte.
Psikolojik Sağlığınızı Korumanın 9 Yolu
This post is also available in: English
Yorumlar (0) Yorum Yap