Çoğumuzun anlam vermeye çalıştığı ve gizemli bir konu olan parapsikoloji, kişilerin kendi yaşadıkları metafiziksel deneyimlerden yola çıkarak anlam vermeye çalıştığı gizemli bir ilgi alanı olmayı her daim sürdürmüştür. Durugörü ise parapsikolojide en çok ilgi duyulan fenomenlerden biridir.
Bilimsel olarak kanıtlanamayan, bu yüzden de akıllarda soru işareti olarak kalan spiritüel hikâyelere, hayatımızın herhangi bir döneminde mutlaka denk gelir ve kendi mantığımız çerçevesinde anlamlandırmaya çalışırız. Altıncı his, telepati, telekinezi ve pek çok isimlerle karşımıza çıkan doğaüstü adlandırmalardan birisi de durugörü. Peki durugörü nedir ve ne anlama gelir? Hep birlikte yakından bakıyoruz.
Durugörü nedir?
İngilizce “Clairvoyance” olarak isimlendirilen durugörü, vakitten ve mekandan bağımsız bir şekilde çeşitli olayları ve durumları, görsel bir biçimde algılama yeteneğine verilen isimdir. Zihinsel bir görme kabiliyeti şeklinde de tanımlanabilen bu psişik yetenek, altıncı hisse benzer. Durugörü genel olarak meydana gelecek olayları imgesel olarak kavrayabilmektir.
Beş duyunun yardımı olmadan, objeleri ve olayları algılayabildiğini söyleyen kişilerin çoğundan, bu metafizik boyutla hayatlarının erken dönemlerinde tanıştıklarını duyarız. Gelecekteki bir durum ve olayın, gözlerinin önünde bir film sahnesi gibi belirdiğini anlatan durugörü sahiplerinin benzerliklerine göz atmak istediğimizde ise karşımıza pek çok ilginç deneyim çıkıyor. Durugörü sahiplerinin aynı zamanda birçok ortak özellikleri ve deneyimleri bulunuyor.
Durugörü sahiplerinin ortak özellikleri:
- Oldukça canlı ve renkli rüyalar görmeleri,
- İnsanların auralarını ve aura renklerini algılamaları,
- Gelişmiş bir hayal gücüne sahip olmaları,
- Görselleştirmedeki başarılarından ötürü güçlü bir yön duygusuna sahip olmaları,
- Çeşitli renkte ışık hüzmeleri ve cisimcikler görmeleri.
Adını telepati ya da altıncı his kadar çok duymadığımız bu deneyimde, epifiz bezinin önemli bir işlevi olduğu düşünülür. Durugörü de dahil olmak üzere, pek çok ruhsal deneyimin yaşanmasında büyük bir rolü olduğuna inanılan epifiz bezine yönelik çeşitli çalışmaların da psişik yetenekleri artırdığına inanılır. Üçüncü göz olarak da nitelendirilen beyindeki bu merkez, melatonin ve DMT hormonlarını en yoğun miktarda gece salgıladığı için, ruhsal algı seviyesinin en yüksek noktasına da bu vakitlerde çıkıldığı düşünülür.
Bu yeteneğe sahip olanların, günün herhangi bir saatinde de deneyimleyebileceği bu paranormal sürecin, ‘’haberci rüya’’ olarak adlandırılan rüyaların uyku saatlerinde görülmesi ve epifiz bezinin gece vakitlerinde yoğun bir aktivasyon göstermesi arasındaki ilişkiyi açıkladığını söyleyebiliriz.
Farklı Durugörü türleri ve deneyimleri:
Parapsikoloji kapsamında çeşitli sınıflara ayrılan durugörü, çok farklı şekillerde algılanabilir ve görsel olarak zihinde canlandırılabilir. Örneğin;
- Gizligörü: Gözler kapalı olmasına rağmen görebilme, imajlar oluşturarak olayları görsel hale getirme.
- Telepatik: Algıların zihinden bağımsız, içsel bir bilişle gerçekleşmesi ve ruhsal iletişim ile sezme.
- Prekognitif, Postkognitif: Durugörünün zamandan bağımsız olarak algılanması, geçmişi, şimdiki zamanı ya da geleceği algılayarak bir nevi zamanda yolculuk yapma.
- Alteroskopi, Alloskopi, Otoskopi: Reiki ve benzeri şifacılık işlemlerinde, iç organları ve iskelet sistemini durugörü tekniğiyle inceleme.
- Teleoptik: Algının dışında kalan mesafelerin ve uzak bölgelerin algılanması.
- Kritoskopi: Katı cisimlerin, yapıların ve duvarların ardındaki nesne ve olayların görülmesi.
Psikanaliz, Carl Jung ve Durugörü:
Birçok isimle anılan durugörü, filmlere, kitaplara ve pek çok anlatılagelen hikâyelere konu olmuştur. Sezgi, iyi niyet ve aydınlanmış bir bilinçle ulaşıldığı düşünülen bu psişik deneyimin gerçek olma ihtimaliyle ilgili bir çok kişisel görüş mevcut. Analitik psikolojinin kurucusu Carl Jung araştırmalarında mistisizm konusuna oldukça fazla ilgi duymuştur.
Jung aynı zamanda, Freud’a yazdığı bir mektupta metafiziğe duyduğu ilgiyi açıkça belli eder. Mektupta metafiziğin keşfedilmesi gereken bir konu olduğunu belirten Jung; astroloji ve simya üzerine yazdığı yazılarda da insanın duyularla algılayabilen bir varlıktan ibaret olmadığına, henüz anlamlandıramadığımız fenomenlerin aslında mantık dışı olmadığına yönelik çıkarımlar yapmıştır.
Durugörü, Jung tarafından eşzamanlılık ilkesine bağlı olarak açıklanmıştır. Anlamlı rastlantılar olarak tanımladığı eşzamanlılığı, nedensel olarak ilişkisi olmayan olguların birbirleriyle olan bağlantısı olarak açıklar. Geçmişte idrak edilen bir görüntünün gelecekte gerçekleşmesinin de eşzamanlılığa bağlı bir neden-sonuç ilişkisinden kaynaklandığını belirtir. Jung’a göre, durugörü gayet olağan ve normal bir deneyimdir.
Durugörü yeteneğini sonradan kazanmak ve geliştirmek mümkün mü?
Spiritüel kişilere göre günlük hayatımızda aktif olan gama ve beta evresinde durugörü deneyim edilemeyeceği için alfa ve teta evrelerinin bilinçli olarak deneyimlenmesi gerekir.
Gözler kapatılarak meditatif bir yapay uyku haline geçilir, dikkat belirli bir noktada sabitlenir, imajinasyonlarla bilinç yönlendirilir.
Birinci evrede, ruhsal derinliğin sağlanması için kişinin derin trans haline geçerek zihninde kalabalıklık eden düşüncelerden sıyrılması beklenir. Bilincin aktif bir biçimde kalması ve uyuyakalmayı engellemek için ara vermeden imajinasyon çalışması yapılır. Arka tarafı görülmesi gereken bir duvar ya da yapı hayal edilerek tüm ayrıntıları incelenir.
Uykuya dalış evresine her gelindiğinde imajinasyon çalışmasına devam edilerek alfa ve teta evresine ulaşılır. Arkası görülmeye çalışılan yapının önünde durulduğu zihinde canlandırılarak tüm dikkat üçüncü göze verilir. Alnın ortasından güçlü bir ışının yansıdığı ve bu ışının yapının arkasını görünür hale getirdiği imgelenir. Bu ve benzeri şekillerde pek çok durugörü geliştirme tekniği mevcuttur.
Psişik deneyimlerde doğal taşların da enerjisine ve olumlu etkilerine önem verilmesinden ötürü, aksesuar olarak takıldığı ve evin arzu edilen bir bölgesinde bulundurulduğu görülür. Ay taşı bulundurmanın psişik yetenekleri ve durugörüyü geliştirdiğine inanıldığı için kullanımı yaygın olmakla birlikte; ametist, lapis lazuli, kristal kuvars, azurit gibi taşlar da sezgisel yetenekleri artırmak için tercih edilir.
Durugörü’nün amacı ve temel yapı taşları:
Meditasyon ve yogayla ilgilenen kişilerden sıkça duyduğumuz durugörü ve diğer psişik olaylarda, kişinin sakin ve arınmış bir bilinç ile ruhsal boyuta yakınlaşacağına inanılır. Sağlıklı bir egoya sahip olmanın, kötü niyet ve negatif düşüncelerden arınarak bir çeşit teslimiyet duygusu bilincinde kalmanın önemine değinen spiritüel kişiler; psişik yeteneklerin ruhsal arınmayla gerçekleşebileceğini düşünür.
Doğal taş ve benzeri öğelerin ufak bir kısmını oluşturduğu mistisizm; yöntem olarak nesnelerden önce kendini dönüştürmeyi öğretir. Çeşitli inançlarda da habis olarak nitelendirilen ve kötü addedilen özelliklerinden kurtulmayı öğütler. Mistik olan inanç ya da öğretinin ne olduğuna göre büyük bir değişkenlik gösterse de, ortak özellik her daim bilinmeyeni bilinir hale getirmeye çalışmaktır.
Modern dünya ve mistisizm
Teknolojinin en çok geliştiği zaman dilimine dahi uzandığımızda; mistisizm her zaman kendine has gizemini koruyor. Pek çok kişinin hem ilgi duyduğu hem de ürktüğü mistisizm, ürkerek araştırmaya konulan bir parapsikolojik öğreti olarak varlığını sürdürecek gibi görünüyor. Bilinmeyene duyulan merak, gizli ve ezoterik bilgilerin kendine has çekiciliği, insanoğlunun varoluşunu sorguladığı her noktada sığınak bulabileceği bir alan arayışından beslenerek geçmişten günümüze aktarılmaya devam ediyor.
Kitleleri sürükleyen çeşitli spiritüel ritüeller, sosyal medyanın yaygın kullanımıyla iyice bilinir hale gelerek çok daha hızlı bir yayılış gösteriyor. Kabala inancından astrolojiye, tarottan kahve falına dek geniş bir yelpazeye uzanan okültizmin, varlığını gizemiyle koruyan bir miras gibi nesilden nesile anlatılmaya ve sohbetlerin konusu olmaya devam edeceği şüphesiz. Şimdilik, anlatılan deneyimlerin bilinmeyenlerini açıklayamasak da, belki biz de gelecekte spritüal keşifleri yapan insanlardan biri olabiliriz.
Frida Kahlo ve Otoportre Sanatı
Kübizm: Nesnenin Hem Görünen Hem de Görünmeyen Tarihi
This post is also available in: English
Yorumlar (0) Yorum Yap