Yeşilçam’ın Çınarlarından Münir Özkul’un Başarılarla Dolu Hayatı

5 Ocak 2018 günü Yeşilçam’ın unutulmaz oyuncusu Münir Özkul uzun süredir tedavi gördüğü hastalıklar nedeniyle hayatını kaybetti.

Kendisi uzun yıllardır KOAH ve demans hastalığı ile mücadele ediyordu. 93 yaşında olan Münir Özkul, İstanbul’daki evinde hayata gözlerini yumdu.

Hepimizin tanıdığı Yeşilçam’ın usta oyuncularından, unutulmaz karakterlere hayat veren, Mahmut Hoca ve Yaşar Usta ile gönüllerimizi fetheden Münir Özkul’un hayatını gelin daha yakından inceleyelim.

Tiyatroya İlk Adım

15 Ağustos 1925 tarihinde İstanbul’un Bakırköy semtinde dünyaya gözlerini açan Münir Özkul küçük yaşlarda tiyatroya merak salmıştı. Eski Osmanlı paşalarından birinin torunu olan Özkul, köklü bir aileden geldiğini her hareketinde gözler önüne seriyor, sahnelere çok yakışıyordu.
İstanbul Erkek Lisesi‘ndeki eğitiminin ardından ailesinin de desteğiyle oyuncu olmaya karar verdi.
Daha lise öğrencisiyken Bakırköy Halkevi’nde tiyatro ile sanat hayatına adım attı.  İlk amatör sahne deneyimlerini burada gerçekleştirdi.

Liseden sonra İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’ne ve Edebiyat Fakültesi’nin sanat tarihi bölümüne devam etti.

İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda bir süre oynadıktan sonra Ankara Devlet Tiyatrosu’na geçti. Ardından da, İstanbul Şehir Tiyatrosu’nda profesyonel oyunculuk kariyerine devam etmeye başladı ve artık bağımsız çalışabilecek düzeye geldiğine kanaat getirerek, özel sektöre geçiş yaparak Ses Tiyatrosu’nda sergilenen oyunlarda rol almaya başladı.

1948’de Ses Tiyatrosu’nda sahnelenen Aşk Köprüsü oyunuyla profesyonel dünyaya adım atmış oldu. Ancak buradaki çalışması uzun soluklu olamadı ve hemen ardından yine özel bir tiyatro olan Küçük Sahne’ye geçti.

Küçük Sahne Büyük Oyunlar

Yeteneği Muhsin Ertuğrul’un gözünden kaçmayan Özkul, Küçük Sahne’de birçok başarılı oyunda yer aldı ve Küçük Sahne, genç oyuncunun kariyerinin yükselişinde bir dönüm noktası oldu.

1951 yılında Sadri Alışık, Nevin Akkaya, Şükran Güngör ve Cahit Irgat gibi güçlü oyuncularla, yönetmenliğini Muhsin Ertuğrul’un yaptığı ve John Steinbeck’in aynı adlı romanından tiyatroya uyarlanan “Fareler ve İnsanlar”da oynadı. Özkul, Fareler ve İnsanlar’dan sonra Küçük Sahne’de, “Yarış”, “Onikinci Gece”, “Aşağıdan Yukarı” ve “Karışık İş” gibi başarılı oyunlarda da yer aldı.
1958-59 yılları arasında İstanbul Şehir Tiyatroları‘nda, 1959-60 yılları arasında Ankara Devlet Tiyatrosu‘nda ve 1960-62 yıllarında ise Aksaray’daki Bulvar Tiyatrosu‘nda arkadaşlarıyla kurduğu kendi topluluğunda çalıştı.

Tesadüf Eseri Başlayan Sinema Serüveni

Tiyatro sahnelerinden “tesadüfen” film setlerine geçişi 1940’lı yılların sonuna denk gelen Özkul, askerliğini yaptığı bu dönemde, “Vatan ve Namık Kemal” adlı filmde yönetmen asistanlığı yapan arkadaşı Sırrı Gültekin’i ziyaret için sete gitti. O gün ilk defa bir filmde figüran olarak rol aldı.

Üniformalı bir figüran arayışı içinde olan arkadaşının ricasını kırmayarak, biraz da komik bir anı olsun diye kamera karşısına geçti.

Rol aldığı 200’ün üzerinde filmle, Türk sinemasına damgasını vuran önemli karakter oyuncuları arasına girmesini sağlayacak sinema serüveni böyle ufak bir tesadüf ile başlamış oldu.
1950’li yılların başlarında, ilk olarak beyaz perdenin siyah-beyaz karelerinde küçük rollerle karşımıza çıkan Özkul, ilk defa 1950 yılında, senaryosu İhsan Koza ile Nazım Hikmet tarafından yazılan ve Vedat Ar’ın yönetmenliğinde çekilen “Üçüncü Selim’in Gözdesi” adlı bir İpek Film yapımında yer aldı.

Hemen ardından, 1951’de, yine birer İpek Film yapımı olan “Yavuz Sultan Selim ve Yeniçeri Hasan” ile “Lale Devri”nde yardımcı oyuncu olarak kamera karşısına geçti. Aynı yıl, Muhsin Ertuğrul’un yönetmenliğinde çekilen “Evli mi Bekar mı” ve Baha Gelenbevi’nin yönettiği “Barbaros Hayrettin Paşa” adlı filmlerde ise başrol oynadı.

Yabancı sinemanın tipik karakterlerinden etkilenen Türk sinemasında, Burhan Felek tarafından Lorel-Hardi ikilisinin kendi kültürümüze uyarlanmasıyla dönüştüğü Edi-Büdü ikilisinin 1952 yılında sinemaya aktarılmış versiyonu olan “Edi ile Büdü Tiyatrocu” ve “Edi ile Büdü” filmlerinde Vasfi Rıza Zobu ile birlikte rol alan Özkul, artık sinema çevrelerinde adını duyurmaya, halktan büyük ilgi görmeye başlamıştı.

İlk yıllarında genellikle İpek Film yapımlarında yer alan oyuncu, asıl başarısını Arzu Film yapımlarıyla yakaladı.

Sinema çalışmalarının yanı sıra, gönül verdiği tiyatro sahnelerini de bırakmayan Özkul, 1957 yılında Devlet Tiyatroları’nın yönetmenliğine getirildi. Sanat kariyerinde adeta bir atılım olarak değerlendirilebilecek bu gelişmenin ardından, Küçük Sahne’yi terk etmek zorunda kaldı. Bu durum, sanatçının profesyonel oyunculuğa adım attığı Küçük Sahne’nin, ustasını kaybetmesiyle birlikte daha fazla tutunamayarak dağılmasına neden oldu.

Çoğu zaman komedi türü filmlerde rol aldı ve özellikle mimikleriyle, samimi tavırlarıyla halk tarafından kısa sürede benimsendi. Özkul, 1965 yılından sonra sinemadaki rolleriyle büyük övgüler topladı.

Türk sinemasının en verimli dönemlerinden olan 70’li yıllara gelindiğinde, geniş bir oyuncu kadrosuna sahip, aile filmlerinde rol almaya başlayan Özkul, özellikle Adile Naşit’le iyi bir ikili oluşturdu ve bu ikili halk tarafından da çok sevildi; benimsendi.
Özkul, özellikle bu yıllarda Türk sinemasının klişe konularında “fakir ama gururlu”, iyi kalpli, babacan karakterleri canlandırdı.

Özellikle 1970’li yıllarda Türk sinemasının efsane filmleri arasında yer edinen Hababam Sınıfı film serisindeki “Mahmut Hoca” rolüyle gönüllerde taht kurdu.

Mavi Boncuk, Bizim Aile, Aile Şerefi, Gülen Gözler, Neşeli Günler, Gırgıriye ve Görgüsüzler filmlerindeki rolleriyle hafızalara kazınan Münir Özkul, kariyeri boyunca 200’den fazla filmde rol aldı.

Başrollerini Hülya Koçyiğit ile Tarık Akan’ın paylaştığı “Sev Kardeşim” filmindeki performansıyla 1972 Altın Portakal Film Festivali’nde “En İyi Erkek Oyuncu” ödülünü kazandı.

“Bizim Aile” filminde canlandırdığı “Yaşar Usta” rolüyle 1977 Azerbaycan Film Festivali’nde özel ödül kazandı.

“Süt Kardeşler” filminde yönetmen yardımcılığı yaptı.
Münir Özkul, dört kez evlendi ve ve bu evliliklerden üç çocuğu oldu. Hayatının önemli bir bölümün alkolle savaşarak geçiren Münir Özkul, 1990’lı yılların ortasında tamamen alkolü bıraktı.

Yıllardır demans ve KOAH hastalığı ile yaşayan Münir Özkul, 2003 yılından bu yana evinden dışarıya çıkmak ve kimseyle görüşmek istemedi. Hastalığı yüzünden geçmişe dair birçok şeyi hatırlamakta zorluk çekti.

Ve bugüne kadar bütün hastalıklarına göğüs geren Münir Özkul, kuş olup uçtu. Seni unutmayacağız Mahmut Hoca. Mekanın cennet olsun Yaşar Usta.
Kategoriler: Başarı, Tarih

Yorumlar (0) Yorum Yap

/