Olimpos Tanrıları: Mitolojik Kültürün Belkemiği

olimpos tanrıları

Olimpos Tanrıları, günümüzde Yunanistan’da bulunan Olimpos Dağı’nın zirvesinde yaşayan tanrıları simgelemektedir. Antik Yunan’dan günümüze kadar ulaşan bu mitolojik kültürün hemen her parçasında çeşitli tanrılara, kahramanlara ve efsanevi hikâyelere rastlamak mümkündür.

Bu durumun oluşmasında sözlü ve yazılı kültürün önemini de es geçmeyelim tabii ki. Antik Yunan toplumunda inanışların şekillenmesinde ve daha sonraları ağızdan ağıza aktarılmasında ilk sırayı çeken hep mitler olmuştur. Mitlerin aynı zamanda günümüze ulaşmasında ise sözlü ve yazılı kültürün büyük öneme sahip olduğunu belirtelim.

Kuşaklar arası sözlü iletişim ve sözlü kültüre dayalı olarak aktarılan hikâyeler, yazılı kültürün gelişimi ile tarihe mühür olarak düşer. Hiç kuşkusuz günümüzde mitolojiye duyulan merakın sözlü ve yazılı kültür arasındaki bu ilişkide yattığını öne sürebiliriz.


Antik Yunan’da Olimpos Tanrılarına İnanış

antik yunan

Antik Yunan’da ortaya çıkan ve gündelik hayatın akışını şekillendiren mitsel hikâyeler, birbirinden ilginç kahramanlıkların, aşkların, destansı savaşların ve intikamların merkezidir. Dahası çok tanrılı bir yapıya sahip olduğu için Yunan Mitolojisi, aynı mit ve hikâyenin birden çok versiyonuna da ev sahipliği yapmaktadır. Bu durumun oluşmasında sözlü aktarımın rolünü de yine hatırlamakta fayda olduğunu belirtelim.

Böylece aynı tanrıya veya kahramana ilişkin mitin, sayısız farklı kopyasına erişebilmek mümkün hâle gelmektedir. Aynı zamanda şehir kültürünün yaygın olduğu Antik Yunan’da, şehirler çeşitli tanrıların özellikleri ve isimleri ile özdeşleşmektedir.

Örneğin Athena günümüzde Yunanistan’ın başkenti olan Atina’yı temsil ederken, Zeus, Olympos kentini, Apollo ise Delphi kentini çağrıştırmaktadır. Tüm bu çağrışımların kökeninde ise insanların oluş ve uğraş süreçlerinde ortaya çıkan anlam boşluklarını doldurma ihtiyacı hissettiklerini en azından bugün bilimsel olarak söyleyebiliyoruz.


Olimpos Dağı’nın Tanrılar Açısından Önemi Nedir?

olimpos dağı

Olimpos Tanrıları arasında baş tanrı ve Olimpos Dağı’nın hükümdarı olan Zeus, aynı zamanda dağın adını aldığı şehrin halkı tarafından koruyucu olarak tanımlanmaktadır. Bu koruyuculuk kuşkusuz tanrıya duyulan hürmet, üretimin bolluğu ve gündelik hayatın her alanıyla ilgili olmaktadır.

Olimpos Dağı’nın önemi ise birden çok diyebiliriz. Öncelikle titanlar ve tanrılar arasında süren savaşın komuta merkezlerinden ve kazanılması elzem mekânlarından olduğu için büyük öneme sahiptir. İkinci olarak ise zengin canlı çeşitliliği ile dağlar arasında sayılı bir yere sahiptir. Belki de Antik Yunan sözlü kültürünün Olimpos Dağı’nı merkez olarak belirlemesinde, bu zengin canlı çeşitliliğin payı da vardır, kim bilir.

Dağın Mytikas adı verilen zirvesi Zeus’un tahtının bulunduğu yer olduğu gibi aynı zamanda 12 tanrının şölenler düzenlediği yerdir. Fakat Olimpos Dağı’nın ilk yerleşimcilerinin Zeus’un başını çektiği 12 tanrı olmadığını da belirtelim. 12 Olimpos Tanrısı öncesinde titanlar ve titanları ortaya çıkaran tanrılarda bu alanda zaman geçirmiştir.


Antik Yunan Mitolojisinde Kozmik Savaş Ne Anlama Gelir?

kozmik savaş

Olimpos Tanrıları, kaderleri ve kehanet sebebiyle yıllarca sürecek bir savaşa girecekti. Titanomachia, Titanlar Savaşı ve bir diğer adıyla Kozmik Savaş, her şeyin sonucunu belirleyecek misyona sahipti. Bu savaşın sonucunda kazanan taraf, evrenin kontrolüne mutlak şekilde hakîm olacağı gibi aynı zamanda Olimpos Dağı’nın zirvesine de oturacaktı.

Tanrılar ve tanrıların hem atası hem de antagonisti olan titanlar arasındaki mücadelenin biraz kökenine inmekte fayda var. Kökeni itibariyle güçlü ve yenilmez görülen titan Kronos’un, gördüğü ve işittiği bir kehanetin bu savaşın ortaya çıkmasında yeri oldukça büyük.

Kehanette oğullarından birisi tarafından öldürülen Kronos, bu durumu engellemek için karısı Rhea’nın doğurmuş olduğu bütün çocukları yutmaya karar verir. Doğan 5 çocuğun Kronos tarafından yutulmasının ardından Rhea, doğan son çocuk olan Zeus’u kaçırmaya karar verir. Ardından Kronos’a bir bohçanın içine koyduğu taşı bebek olarak inandırır ve yutmasını sağlar. Aradan geçen yıllar boyunca Zeus gözden uzakta bir şekilde büyümeye ve aynı zamanda güçlenmeye devam eder.


Kayıp Çocuk Zeus ve Olimpos Tanrılarının Yükselişi

zeus ve kronos

Annesi Rhea tarafından Kronos’tan kaçırılan Zeus, yeterince büyüyüp güçlendikten sonra kardeşlerini kurtarmak ve babası Kronos’tan intikam almak için gün ışığına tekrar çıkar. İlk işi babasının yuttuğu diğer Olimpos Tanrısı olan kardeşlerini, yani Poseidon, Hades, Hestia, Demeter ve Hera’yı kurtarmak olur.

Bunun ardından titan ve çeşitli hikâyelerde Gaia ile evrenin yaratılış sürecinde eril rol alan Uranus’un hapsettiği yaratıkları kurtarır. Zeus’un özgür bıraktığı Kyklop’lar ve yüz kollu devler, yaklaşmakta olan savaşta da taraflarını belirlemiş olurlar böylece.

Tam bu noktada tanrılar ve titanlar arasında bir güç dengesi oluşmuş olsa da madencilik ve demircilikleri ile ün salan Kyklop’lar, tanrılar için çeşitli silahlar üretir ve onlara hediye ederler. Bunlar çokça bilinen Zeus’un şimşeği, Poseidon’un üç çatallı mızrağı ve Hades’in görünmezlik miğferidir.

Kozmik Savaş’ın sonucunu belirleyecek bu mitolojik aletler sayesinde tanrılar, titanları yenilgiye uğratır ve çıkmamak üzere Tartarus’a hapsederler. Savaş sonrası süreçte ise Olimpos Tanrıları, dağın zirvesinde bir toplantı yaparak Zeus’u baş tanrı olarak belirlerler. Artık, Zeus göklerin tanrısı, Poseidon, denizlerin ve ırmakların tanrısı ve Hades ise yeraltının tanrısı olur.


Antik Yunan Mitolojisinde Her Şey Nasıl Yaratıldı?

Bu soru sorulduğunda Kronos’un çocuklarını yutmasının ve Kozmik Savaş’ın çok daha öncesine gidiyoruz. Sözlü kültürün çeşitli aktarımı sebebiyle birbirinden farklı pek çok yaratılış hikâyesi bulunduğunu peşinen söyleyelim. Bunların birkaçından bahsetmenin ise hem Olimpos Tanrıları ile ilgili daha ayrıntılı hem de ilgi çekici bilgiler olabileceğini düşündük.

Her şeyin başında hiçbir şeyin olmadığı bir ortam karşımıza çıkar ilk olarak. Adına Kaos denilen bu karanlığın içinden bir güç çıkar. Bu güç ise bazı kaynaklara göre Gaia iken bazılarına göre ise Orphion adındaki yılanla çiftleşen Eurynome’dur. İlk anlatıya göre Gaia, Uranos ile sevişir ve ardından her şey oluşur.

Yalnızca kara ve deniz parçaları şekil almaz aynı zamanda Kozmik Savaş’ta belirleyici role sahip olan Kyklop’lar ve yüz kollu devler de ortaya çıkar. İkinci anlatıya göre ise Eurynome güvercine dönüşür ve devasa bir yumurta ortaya çıkarır. Orphion ise yılan görünümünde yumurtayı dölleyerek her şeyin doğuşuna sebep olur. Gaia ve Uranus başta olmak üzere her şey bu sürecin ardından ortaya çıkar.


Olimpos Tanrıları ve İnsan Arasındaki İlişki Nedir?

olimpos tanrıları ve insanlar

Tanrılar ve titanlar üzerine bu kadar konuşmuşken, insanların bu hikâyedeki yerini de kısaca açıklamadan geçmek olmazdı. Öncelikle insanlar ve tanrılar arasında yakın bir ilişki bulunduğunu belirtelim. Bu ilişki yalnızca bir tapınma ilişkisi değil aynı zamanda bir ölümlü ve ölümsüzün aşk ilişkisi olarak da karşımıza çıkmaktadır.

Öyle ki Zeus’un ölümlüler ile olan ilişkileri dillere destandır. Bu durum yalnızca Zeus’a has değildir tabii ki. Tüm tanrı ve tanrıçaların özgürce yaşadığını belirtelim. İnsanların Antik Yunan mitolojisinde doğuşuna ilişkin kesin bir orijini bulunmamaktadır. Öyle ki insanların yaratılışı hakkında pek çok deneyin varlığından da söz edilmektedir.

Fakat bunlar arasında en bilineni, insanların belirli bir sıraya ve niteliğe göre yaratılmasıdır. Sırasıyla Altın, Gümüş, Bronz ve nihayetinde bizimde atamız olan insanlar yaratılır. Bu kadar yaratımı neye borçluyuz? Çünkü tanrılar yarattıklarının başarısızlığı ile yüzleşirler ve yenisini yaratmaya karar verirler. Kendilerine tapınmanın azalması ise bu durumun en önemli sebebini teşkil etmektedir.

Sözü daha fazla uzatmadan Olimpos Dağı’nın tanrı sakinlerini tanımaya başlayalım:


1) Olimpos’un Zirvesinde Şimşekler Çakan Bir Hükümdar: Zeus

zeus olimpos tanrıları

Antik Yunan mitolojisi ile ilgili sözün neresinden başlarsanız başlayın Zeus, bir yerden karşınıza çıkacaktır. Doğuşunun öncesinde dahi adı verilmese bile babası Kronos’u öldürecek oğul statüsüne sahip bir tanrı Zeus. Büyüme hikâyesi, kardeşlerini kurtarışı, Kozmik Savaş’ta öncülüğü ve aşkları ile sınır tanımayan bir tanrı diyebiliriz.

Kronos ile olan mücadelesi tıpkı Kral Oedipus anlatısında yaşandığı gibi gelişiyor. Oğul ile babanın mutlak mücadelesi ve babanın iğdiş edilmesi ile sonuçlanan olaylar silsilesi. Yalnız Zeus’un hikâyesinde güç ve ihtişamın devam ettiğini de belirtelim. Söylemesi ne kadar absürt olsa da yasal evliliği Hera ile olan Zeus, mitolojik dünyada kadınların en beğendiği tanrılar arasında yer alıyor kuşkusuz.

Hera ile aynı zamanda kardeş olan Zeus, aile içi evlilik yasağının da mitolojideki temsilcileri arasında yer alıyor. Kimine göre mutlak çapkın kimine göre ise sarsılmaz bir hükümdar olan Zeus, şüphe yok ki Antik Yunan mitolojisinin vazgeçilmez özneleri arasında yer almaya devam ediyor. 


2) Gücü ve Kibri Yarışan Suların Tanrısı: Poseidon

poseidon

Poseidon her ne kadar savaşçı ve erdemli karakteristik özellikleri ile bilinse de aynı zamanda kibrine yenik düşmeyi başaran bir tanrı olarak dikkat çekiyor. Yeryüzündeki sulara hükmeden ve doğal afetler yaratmaya gücü yeten Poseidon, intikamcı ve kibirli bir görünüme de sahip.

Babası Kronos ve titanlara karşı süren mücadelenin zaferle sonuçlanmasının ardından kardeşleri ile evreni paylaşır. Kendisine yeryüzünün sularına hükmetmek düşen Poseidon, bunu yapmaktan asla kaçınmaz. Poseidon’un gücü ve ihtişamı Antik Yunan’da insanların dilinden düşürmediği bir inanış haline gelir.

Öyle ki kardeşi tanrıça Athena ile Atina şehrinin hamiliği için bir mücadeleye bile tutuşur. Bu mücadele savaşa dönüşmez fakat Zeus tarafından iddiaya dönüştürülür. Hangisi Atina halkının daha çok beğeneceği bir hediye sunarsa, Atina şehri de onun olacaktır.

Poseidon ihtişamını konuşturarak kuru bir topraktan tuzlu su fışkırtır, Athena ise şehirde ilk zeytin ağacının büyümesini sağlayacak zeytin fidesini uzatır. Böylece yarışmayı Atina kazanmış olur. Poseidon ise bunun sonucunda büyük bir tufan yaratır ve Atina’nın üzerine salar. Bugün böylece her iki tanrı ve tanrıçanın da Atina şehrinin geçmişinde mimari izleri olduğunu görmek mümkündür.


3) Güzelliği Kadar Kıskançlığı ile Nam Salan Tanrıça: Hera

hera

Hera, Kronos ve Rhea’nın çocuklarından birisi olarak doğar. Babası onu ve kardeşlerini yuttuğu için, küçük kardeşi Zeus’un kendilerini kurtarmasını bekler. Kozmik Savaş’ın ardından ise Zeus ile evlenerek, Olimpos Dağı’nın baş tanrıçası haline gelir. Birden çok kaynağa göre Zeus ile mantığa dayalı bir evlilik yapan Hera’nın, aslında iktidar hırsı ile yanıp tutuştuğu yazılır.

Zeus’un beraber olduğu tanrıça, peri ve ölümlü tüm kadınlara olan nefreti de bundan kaynaklanıyor olabilir belki de. Hera, aynı zamanda güzelliği ile ön plana çıkan, doğumun ve doğurganlığın da tanrıçası konumda yer alıyor.

Bu anlamıyla Hera için yalnızca Zeus’un kardeşi ve karısı demek ona leke sürmek olacaktır. Zeus’un beraber olduğu kadınlara ve çocuklarına yaptığı zulüm ile Antik Yunan mitolojisine nam salar. Son olarak Hera’dan Olimpos Tanrılarının pek çoğunun çekindiğini de belirtelim.


4) Kederin ve Bereketin Tanrıçası: Demeter

demeter

Demeter, Olimpos Tanrıları arasında bereketi, tahılı ve hasadı simgeleyen tanrıçadır. Titan soyundan gelen ve babası Kronos tarafından yutulan Demeter, daha sonra beraber olacağı kardeşi Zeus tarafından kurtarılır. Diğer tanrı ve tanrıçaların aksine kibirden yoksun bir tanrıça olduğunu da belirtelim.

Zamanının çoğunu Olimpos zirvesinde geçirmek yerine yeryüzünde insanlar ile geçirmeyi tercih eder. Hayat dolu olan ve yeryüzüne de hayat veren bir tanrıça görünümüne sahiptir. Öyle ki tüm öfkesini doğaya zarar verenlere yönelttiğine dair pek çok hikâye de bulunmaktadır.

Lakin Demeter’in kaderinin dönüş noktası ise Zeus ile birlikteliğinden doğurduğu güzeller güzeli Persephone’un yeraltı tanrısı Hades tarafından kaçırılması olur. Öyle ki Antik Yunan’da çok sevilen ve tapılan bu tanrıçanın resmedilişinde bir elinde buğday başağı, bir elinde ise meşale bulunmaktadır.

Buğday başağı üretimi ve bereketi simgelerken; meşale ise kızını arayışını simgelemektedir. Bu kimliğiyle Antik Yunan sonrası pek çok kültürde karşılıkları olan ve sevilen bir tanrıça olduğunu da eklemeden geçmeyelim.


5) Fedakârlık ve Ateşin Simgesi: Hestia

hestia

Hestia, Rhea ve Kronos’un ilk çocuklarıdır. İlk olduğu için midir bilinmez ama Zeus’un kardeşlerini kurtarmasının ardından babasının midesinden çıkan son tanrıçadır. Hestia için nezaketin, fedakârlığın ve ev içi yaşamın tanrıçası demek yanlış olmayacaktır.

Herhangi bir tanrı ya da ölümlü ile evlenmekten geri duran ve hatta Zeus’a bunun ebedi olarak kalmasını istediğini söyleyen Hestia, gözlerden uzak bir tanrıça olarak yaşamayı tercih eder. Her ne kadar Olimpos Dağı’nın ateşi Hestia’dan sorulsa da o yine de gösterişten uzak bir yaşamı arzular.

Öyle ki Dionysos’un 13. Tanrı olarak Olimpos Dağı’na katılmasına engel olup yeryüzüne, insanların arasına döner. Bu durum ayrıca Antik Yunan’da 13 sayısının kültürel olarak ne kadar dışsal bir yanı olduğunu da bize göstermektedir. Kendisi için herhangi bir tapınak yapılmayan Hestia, ne gariptir ki hayatın devamını kolaylaştıran ateşin tanrıçasıdır.


6) Aşkın ve Mutlak Güzelliğin Tanrıçası: Afrodit

afrodit olimpos tanrıları

Afrodit’in Uranos ve Gaia’nın çocuklarından birisi olduğu mitler arasında yer almaktadır. Gaia ve Kronos daha önceki çocukları Kyklop’lar ve yüz kollu devlerin çirkinliğinden rahatsız olmaktadır. Bu nedenle Gaia, Kronos’tan bir ricada bulunur. Kronos, babasının penisini bir orak yardımıyla keser ve denize atar.

Uranos’un spermleri denize böylece düşer ve köpürme başlar. Bu köpürmeden Afrodit’in doğduğu mitlerde yer almaktadır. Lakin Afrodit’in tanrıça olarak asıl ünü, güzelliğinden gelmektedir. Tanrı, ölümlü ve yarı tanrı erkeklerin arzuladığı bir güzellik tanrıçasıdır.

Bu özelliğiyle hem tanrı ve tanrıçaları kışkırtabilen hem de istediği her erkeği elde edebilen bir tanrıçadır Afrodit. Demirci Hephaistos ile evli olan Afrodit, bir mite göre kardeşi Ares ile ihtiras dolu bir aşk yaşar. Bu aşkın sonucunda bugün cinsel aşkı simgeleyen Eros doğar.


7) Muzipliğin Olimpos Dağı’ndaki Temsilcisi: Ares

ares

Ares, mitolojik evrende Hades ile boy ölçüşebilecek yegâne kişi olabilir. Savaşın baş sorumlusu olan Ares, aynı zamanda yaptığı muziplikler ile herkesin dalga geçtiği kişi statüsündedir. Zeus ve Hera’nın oğlu olduğu düşünüldüğünde sorunlu bir geçmişe ve aile içi şiddetin egemen olduğu bir ortamda büyüdüğünü kestirmek oldukça kolay.

Ares’in en önemli özelliği ise manipüle etme yeteneği olabilir. İnsanları, tanrıları, yarı tanrıları ve mitolojik her canlıyı manipüle edebilecek yeteneğe sahiptir. Onun sebep olduğu sayısız savaş yaşanır ve korku, dehşet ona aittir adeta. Gelgelelim Afrodit ile yaşadıkları aşk ise Olimpos’un en bilinen olayları arasında yer almaktadır.

Yaşanan aşk, Hephaistos’u deliye çevirir ve hatta ikisini yakalayıp Olimpos Dağı’nda herkesin göreceği şekilde sergiler. Bu nedenle Ares’ten hemen her tanrı ve tanrıça başta Zeus olmak üzere tiksinir ve utanır. Tek seveni ise amcası Hades ve sevgilisi Afrodit olabilir.


8) Yakışıklı ve Genç Bir Sanatçı Tanrı: Apollon

apollon

Apollon, Olimpos Tanrılarının ikinci kuşağında yer alan bir tanrıdır. Antik Yunan mitolojisinde tanrı ve tanrılar pek çok özellikle özdeşleştirilir fakat Apollon’un yetenekleri kadar bolluğa sahip olan var mı gerçekten tartışılır. Yakışıklılığını babası Zeus’tan güzelliğini de annesi Leto’dan aldığını söylenir.

Öyle ki lüle lüle ve patiska saçlı olduğu da mitoloji evrenine aşina olanlar tarafından bilinir. Apollo’nun sanat konusunda yaratıcı olduğu ve böyle anıldığını da ekleyelim. Herhangi bir yerde lir ile müzik söyleyen birisi varsa, oradan mutlaka Apollon geçmiş demektir.

Unutmadan belirtelim Apollon göründüğü kadar da güler yüzlü ve dostane olan tanrı da değildi. En azından mütevazi olmadığını söyleyebiliriz. Yarı tanrı yarı keçi görünümüne sahip Marsyas, Apollon’un müzik, sanat ve lir yeteneğini hafife alır.

Aralarında oluşturdukları iddiaya göre ise çaldıkları enstrümanı ters çevirip çalmaları gerekir. Bunu başaran Apollon, başaramayan Marsyas’ın canlı bir şekilde derisini yüzer. Bu anlamıyla Antik Yunan mitolojisinde cezaların korkutucu olduğunu da söylemek gerekiyor.


9) Avcılığın Bekçi Tanrısı: Artemis 

artemis olimpos tanrıları

Artemis, adı üzerinde Türkiye’de bulunan Artemis Tapınağı’na ismini veren Antik Yunan tanrıçası. Bu özelliğiyle Anadolu’da iz bıraktığını söylemek mümkündür. Zeus ve Leto’nun ikiz çocuklarından birisidir ve Apollon’un kız kardeşidir. Fakat bu konuda Apollon kadar sanatsal bir kimliğe sahip olmadığını da belirtmek gerekir.

Olimpos Tanrıları arasında doğada vakit geçiren, avcılığa özendiren ve avcıyı koruyan bir tanrıçadır. Artemis, yalnızca avcılık ile ilgilenmez aynı zamanda kendisine ve kabilesine karşı saldırıları da savuşturan bir karakterdir.

Yayı ve okuyla dikkat çeken Artemis, kendisine tecavüz etmeye çalışan avcı Orion’u sert bir şekilde cezalandırmasıyla da ünlüdür. Simge canlısı geyik olan Artemis, aynı zamanda hakkında pek çok farklı mite sahip olmasıyla da bilinmektedir. 


10) İnsanların Dünyasında Savaşçı Bir Tanrıça: Athena

athena

Athena, doğumu ve yaşantısı itibarı ile Olimpos Dağı’nın en spekülatif karakterleri arasında yer alıyor. Babası Zeus’un kafasından doğmasından tutun da Atina şehri için Poseidon ile tutuştuğu iddiaya kadar sıra dışı bir tanrıça olarak göze çarpıyor kendisi. Savaşçılığı hakkında da methiyeler düzülen, insan halkının sevgilisi bir tanrıça Athena.

Akılcı ve kibirden arındırılmış bakışı ile Atina şehri için girmiş olduğu iddiayı da kazanmasını biliyor. Poseidon, yeri göğü inletirken Athena ise zeytin dalını Atina halkına uzatmakla yetiniyor ve yarışmayı kazanıyor.

Cezalandırıcı olduğu kadar merhamet sahibi de olan Athena, kendisini çıplak halde yıkanırken izleyen Tiresias’ın önce gözlerini kör eden, sonra da kehanet gücü bağışlayan bir karaktere sahiptir. Zeus’un gözdelerinden olduğu kadar kurnaz zekâsı ile de göze çarpmaktadır Athena. Olimpos Tanrıları arasında mücadele gücü yüksek olanlar arasında yer alıyor diyebiliriz.


11) Yetenekleriyle Dikkat Çeken Tanrı: Hephaistos

Hephaistos

Hephaistos için şaibeler neredeyse orada olan bir tanrı demek yanlış olmayacaktır herhalde. Bulunduğu her alanda gizemini koruyan ve aynı zamanda gözlerin üstünde olduğu bir tanrı. Afrodit ile olan evliliği başta olmak üzere, kimsenin kavga etmeye cesaret edemediği Zeus’la dövüşe tutuşması ya da bakırcılıktaki yetenekleri…

Tüm bunlar Hephaistos’u mitoloji tarihinde adından söz ettiren bir karakter haline getiren özellikler olarak dikkat çekiyor. Aynı zamanda muzip tanrı Ares ile karısı Afrodit’i aşk yaşarken yakalamasının ardından kurduğu düzenek ise dudak uçuklatan bir fikrin yansıması gibi.

Her ne kadar kurmuş olduğu düzenek, Afrodit ve Ares’i teşhir etse de aynı zamanda kendisiyle de dalga geçilmesinden kurtulamamış ne yazık ki Hephaistos. Olimpos Tanrıları arasında yeterince saygı görmediği gibi aynı zamanda aşk hayatında da hem ihanete uğrayan hem de farklı tanrıçalara âşık olan bir tanrı var karşımızda.


12) İletişimin ve Kurnazlığın Sembolü Olan Tanrı: Hermes

hermes olimpos tanrıları

Hermes, doğduğu andan itibaren çeşitli absürt olayların içerisinde görebileceğimiz bir tanrı. Haberleşme tanrısı olarak bilinen ve tüccarların taptığı bir tanrı olarak görülse de aynı zamanda kurnazlık konusunda Ares’in eline su döktürmeyen bir karakter. Aşırı hareketliliğin Antik Yunan’daki temsilcisi kimdir derseniz, cevabını kolaylıkla Hermes olarak yanıtlayabiliriz herhalde.

Olimpos Tanrıları arasında ikinci kuşakta yer aldığı gibi ana hikâyelerin birçoğunda yardımcı tanrı ya da yardımcı karakter olarak yer almaktadır. Bu sebeple kendisi ile ilgili bilinenler oldukça az günümüzde. Yine de Hephaistos-Afrodit ve Ares aşk üçgeninde bulunduğu konum bile ne kadar absürt ve ilginç bir tanrı olduğunu özetliyor.

Hermes Hephaistos’un Ares ve karısı Afrodit’i teşhir etmek için hazırlamış olduğu düzenekte iki sevgiliye bakarken, bir anda Afrodit’e âşık olur. Ardından Afrodit ile beraber olur ve ondan da Hermafroditos adında bir çocuk dünyaya gelir.


13) Düzen Karşıtı ve Sınır Tanımaz Bir Figür: Dionysos

Dionysos

Dionysos, Antik Yunan mitolojisinin en sarkastik tanrıları arasında yer alıyor diyebiliriz. Hatta en sarkastik tanrı tanımını yapsak bu kesinlikle yanlış olmayacaktır. Çünkü mutlak eğlence fikri ile tanrılığın, ölümsüzlük ile ölümlü olmanın çakıştığı bir noktada duruyor Dionysos.

Hestia’nın fedakârlığının bir sonucu olarak kendisini 12. Olimpos Tanrısı olarak dağın zirvesinde bulur. Öyle bir karakterdir ki Dionysos, babası Zeus, Hera onu fark etmesin diye uyluk kemiğinde büyütür onu. Büyüdükçe karakteri oturan ve karakteri oturdukça sorunları peşi sıra çeken bir karakter olmayı da başarır. Seyahat etmeyi sevdiği kadar aynı zamanda sarhoş olup sorun çıkarmayı başarmasıyla ün salar.

Çıktığı bir yolculuk sırasında korsanlar tarafından esir alınan Dionysos, düğümlerini açmakla yetinmeyip tüm gemiyi bir şarap mahzenine de çeviren tanrıdır. Antik Yunan’da insanların şerefine kadeh kaldırdığı kişi ya da tanrı kim derseniz, karşınızda Dionysos’u bulmanız mümkündür. 


Bonus: Yeraltını Yeryüzüne Tercih Eden Bir Ölümsüz: Hades

hades

Çeşitli anlatılara göre Hades’in yeraltını yeryüzüne tercih ettiği, bazılarında ise Hades’in yeryüzüne çıkmak istemesine rağmen Zeus’un buna engel olduğu anlatılır. Tüm bunlara rağmen Hades, yeraltının eşsiz krallığına tek başına hükmeden tanrı olarak sözlü ve yazılı kültürde kendisine yer edinmiş bir karakter.

Olimpos Tanrıları arasında yer almamasının bile büyük bir sorumluluk ve duruş yarattığı çok açık. Çokça kez kötülükle ilişkilendirilen Hades’in, Antik Yunan mitolojisinde herkes kadar suçlu olduğunu da peşinen belirtelim. Ölüler dünyasına tanrılık yaptığı için tüm zamanını kötülüğe harcadığını söylersek, haksızlık etmiş oluruz.

Kendisini bir görevin ya da misyonun parçası olarak görsek yeridir. Ölülerin düzenli ve doğru bir şekilde yeraltı krallığına ulaşması için başta bulunan tanrı konumunda Hades. Demeter’in kızı Persephone’a âşık olması ve onu kaçırması yeryüzünde Demeter’i içinden çıkılmaz bir krize sürüklese de görev insanı tanımını hak eden tanrılar arasında ilk sıralara yerleşecektir Hades.

Ölülerin Acheron Irmağı’nı geçip yeraltı dünyasına ulaşmasını sağlamak için kayıkçı Kharon’u görevlendiren de Hades’in ta kendisidir. Ölüler Hermes’in yol göstericiliği ile yeraltı dünyasına ulaşmaya çalışır ve Kharon onları ebediyete kayığı ile taşır.

This post is also available in: English Français Español Deutsch

Kategoriler: Kültür

Yorumlar (0) Yorum Yap

/
Exit mobile version