Dionysos, Olympos’a giren tanrıların sonuncusu ve Zeus ile Thebai prensesi Semele’nin oğludur. Semele, Zeus’un aşık olduğu kadınların en şanssızıydı. Bunun en büyük sebebi ise Zeus’un kıskanç karısı Hera’ydı. Ama iş bu ya, Zeus deliler gibi âşık olmuştu Semele’ye ve Semele ne derse yapacağına dair yeminler etmişti. Hera ise kıskançlığından dolayı, onları ayırmak için hain bir plan yaptı. Yaşlı bir kadın görünümüyle karşısına çıktı Semele’nin ve ona şöyle dedi:
“Zeus’un sana tanrısal yönünü göstermesini dile!”
Semele ile Zeus’un Birlikteliği ve Şarap Tanrısının Doğuşu
Semele, Zeus’u bir tanrı olarak, bütün ışıltısıyla görmeyi diledi… Fakat Semele bir faniydi, Zeus ise Göklerin ve Şimşeğin Tanrısı… İşte bu sebeple Semele’nin Zeus’u tüm çıplaklığıyla, tanrısal ışıltısıyla görmesi çok riskli olabilirdi, keza oldu da. Zeus yemin etmişti bir kere ve dönüş yoktu yeminlerden. Tanrısal tüm ışıltısıyla çıktı âşık olduğu kadının, Semele’nin karşısına. Semele Zeus’u tüm ışıltısıyla görünce onun yakan parlaklığına dayanamayıp orada can verdi.
Bu sırada yedi aylık hamile olan Semele’nin bebeği düştü karnından, fakat şans o ki sık yapraklı bir sarmaşık engelledi bebeğin ölmesini. Zeus bunu fark eder etmez o güzeller güzeli bebeği aldı ve doğana kadar, Hera ona bir kötülük etmesin diye, baldırında sakladı onu. Dionysos doğduktan sonra Hera onu istemedi ve Titanlara emir verdi acilen.
Bunun üzerine Titanlar Dionysos’u yakalayıp, onu paramparça bir hale getirip, bir kazanın içinde pişirdiler. Fakat Zeus’un annesi Rhea, Dionysos’un başına gelenlere çok üzüldü, Athena’nın da kendisine yardım etmesiyle onu kurtardı, parçalarını birleştirdi ve yeniden can verdi ona. Böylece Dionysos 2. kez hayata gelmiş oldu.
Fakat Hera, Dionysos’u rahat bırakacak gibi değildi pek, bu sebeple Zeus, Dionysos’u kıskanç karısından korumak için Nysa vadisine, nemflerin yanına gönderdi. Nemflerin Hyadlardan olduğu söylenir, Hyadların en büyük yeteneği yağmur yağdırmalarıdır. Bu sebeple Dionysos ateşten var olmuş, yağmur tarafından büyütülmüştür. Üzümleri olmasını sağlayan sıcaklık ve asmalar büyüten su…
Dionysos ve Başından Geçen Bazı Olaylar
Dionysos büyüdükten sonra uzak ve yabancı ülkeleri gezdi durdu. Gezdiği bu süre boyunca, bu ölümlü insanlara şarap yapmasını ve kendisine nasıl tapılacağını öğretti. Bir gün, bir efsaneye göre karaya yanaşan korsanlar gördüler onu, bir kralın oğlu olmalıydı bu endamı güçlü ve yakışıklı oğlan… Eğer onu kaçırırlarsa, babası oğlunu geri almak için ne servetler sunardı onlara.
Bu düşüncelerle kıyıya çıkıp Dionysos’u yakaladılar. Onu gemilerine getirip iplerle bağlamaya hazırlandılar. Bağlamak istediklerinde karşı karşıya kaldıkları manzara şuydu: Dionysos’un ellerine ve ayaklarına dolanan tüm ipler kendi kendine kopuyordu. Korsanlar tüm çabalara rağmen bu yakışıklı ve güzel genci bağlamayı beceremediler.
Onun yüce birisi, hatta bir tanrı olabileceğini düşünen dümenci arkadaşlarına şöyle dedi, “Onu geri bırakmalıyız ve buradan hemen uzaklaşmalıyız!” Fakat dümencinin dediklerini korsanlar da geminin kaptanı da ciddiye almadı. Yelken açtılar hızlıca. Hava denize açılmak için gayet müsait olduğu halde gemi yerinden kımıldamıyordu. Daha sonra ansızın inanılmaz şeyler olmaya başladı. Güverteyi şarap bastı; yelkeni üstünde bir asma belirdi aniden.
Korsanlar korkudan ne yapacaklarını şaşırdılar ve lanetli ağzını açan dümenciyi kıyıya bırakma kararı verdiler. İşte tam o anda gemide bulunan tutsakların hepsi kocaman birer aslan haline gelip korsanlara saldırmaya yeltendiler. Korsanlar korkudan ne yapacaklarını şaşırdılar ve denize atlatmaktan başka bir çarelerinin olmadığını düşünüp kendilerini mavi sulara bıraktılar alelacele.
Fakat ayakları suya değer değmez hepsi birer yunus dönüştü. Yüce tanrı sadece iyi kalpli bir insan olan dümenciye üzülmüştü. Korkmamasını tembih etti ona, çünkü karşısında Şarap tanrısı vardı. Zeus ile Semele’nin oğlu yüce Dionysos…
Dionysos’un Diğer Seyahatleri ve Genel Karakteri
Bir keresinde de Trakya’dan geçiyordu Dionysos. Kral Lykurgos ona aşağılayıcı kelimeler sarf etti ve Dionysos’a asla tapmayacağını dile getirdi. Dionysos’un yanındaki herkesi tutukladı. Dionysos ise kaçtı oradan ve denizin mavi derinliklerine saklandı. Belirli bir zaman sonra denizin derinliklerinden çıkıp kralı cezalandırdı.
Dionysos hiç göremediği, kokusunu bile duymadığı annesini aklından bir türlü çıkaramıyordu. Onu görmediği halde hissettiği özlem duygusu muazzam bir hale gelmişti. Bu sebeple, annesini bulmak için yeraltı ülkesine inmeyi kafasına koydu. Orada annesini bulduğu zaman ise Ölüm’e kafa tuttu ve Ölüm’ü yendi. Böylece annesini, Semele’yi oradan alıp Olympos’a götürdü.
Semele bir faniydi ama oğlu yüce Dionysos’tu… Bu sebeple ölümsüzler onu Olympos’a almayı kabul ettiler. Şarap tanrısı iyi kalpli biriydi fakat canı isteyince herkesten daha da kötü olabilirdi. O, kendisine inananlara mutluluk ve özgürlük de verebilirdi, vahşi bir yıkım da.
Dionysos sıklıkla deli ederdi insanları… Bakkhalar olarak da anılan Mainadlar’ı ormanlık alanlara salıverirdi. Bakkhalar dediğimiz bu kadınlar şaraptan çılgına döner, çığlıklar atarak koşar ve yakaladıkları hayvanların kanlarını vahşice içerlerdi. Onları asla hiçbir şey durduramazdı. Olympos tanrıları törenlerde ve adaklarda nizam isterlerdi. Her şey bir düzen içinde gerçekleştirdi.
Oysaki bu kadınların kutsal denilebilecek bir mekânları yoktu. En vahşi tepelerde, en dipsiz ormanlarda yaşarlardı. Gür yapraklı ağaçların, güzel çimenlerin üzerinde uyurlar, uyandıkları zaman derede yıkanırlar, bu vahşi güzelliğin içinde gökyüzüne bakarak tapınırlardı. Sonra Dionysos’un onlara verdiği böğürtlen ve keçi sütü ile beslenir, kanlı avlara çıkarlardı.
Dionysos ve Son Sözler
Bu hikâyelerdeki zıtlık şunu gösterir bizlere, Dionysos hem sevindirir hem de can acıtır. Tıpkı şarap gibidir Dionysos… Şarap gibi mutlu eder, huzur verir; fakat çok abartılırsa sarhoş da eder insanı. Yunanlılar bu iki yönüyle birlikte bilirlerdi Dionysos’u. Onun şarap kadehinden şarap içenler cesur biri olur, hiçbir şeyden korkmazlardı.
O şarap ki fukaralara umut olurdu, huzur ve yaşam olurdu, tüm dertleri uçup giderdi… İşte tüm sebeplerden dolayı insanlar Dionysos’u diğer tanrılardan daha çok sever, daha çok önemserlerdi. Sadece şarap içenler değil, şarap içmeyenler de inanırlardı ona.
Dionysos için yapılan törenler Yunanistan’daki hiçbir törene benzemezdi. Bu eğlenceler baharla birlikte, asmalar yeşerdiği zaman başlardı. Açık hava tiyatrosu olurdu ve orada bulunan insanlar bu tiyatroyu izlerlerdi keyifle. En eşsiz Yunan şiirleri Dionysos için kaleme alınırdı.
Bir kutsallığı bulunan bu bağ bozumu dedikleri şölenler tiyatro tarihi ve edebiyatı için çok önemlidir. Bu tiyatrolar da tragedyalar ve komedyalar oynanırdı. Ama tragedya her zaman komedyalara fark atardı sayı bakımından. Tragedyaların sayıca fazla olmasının mitolojik açıdan da bir nedeni bulunmaktadır.
Aslında Dionysos da tıpkı Demeter gibi acılar içinde kıvranan bir ölümsüzdür. Fakat bu acı başkaları yüzünden değil, direkt olarak Dionysos’un kendisi ile alakalıdır. Asma çok budanır, kış mevsimlerinde çırılçıplaktır, bir başına… Dionysos kış mevsimlerin ölür, bahar gelince çiçek açardı dalları, can bulurdu.
Sonra mevsimler değişir, tekrar çırılçıplak kalırdı dalları asmanın ve yeniden ölürdü. Tiyatrosunda onun tekrardan varoluşunu kutlarken, her sene öldüğünü de anımsarlar. Dionysos bu yanıyla ölümün hiç son bulmadığını gözler önüne sererdi. Ona inanan insanlar da ölümden sonra bir yaşam olduğuna inanırlardı. Dionysos dirilen bir ölü değildi hiçbir zaman. O, ölen bir yaşamdı.
Yunan Mitolojisinin Asi Deniz Tanrısı Poseidon Kimdir?
This post is also available in: English
Yorumlar (0) Yorum Yap