Interrail Günlükleri – Brüksel

Serhat L. Bora

Serhat L. Bora

Proud Uncle & Social Entrepreneur

Altıncı Gün – Brüksel’e Gidiş

Gare de Bruxelles Midi istasyonuna gelmiştik. Interrail’dan dört sene önce bir kez gelmiştim Brüksel’e. Çevreme her bakatığımda ufak ufak parçalar birleşiyordu kafamda. İstasyondan çıkıp yürürken hostelimizi ayarlamaya koyulmuştuk. Brüksel’in tam ortasında sayılabilecek ve en ünlü yerlerinden biri olan Grand Place da bir hostel bulduğunu söyledi arkadaşım. Anında tutmamız gerektiğini ve her yere daha gidebileceğimizi anlatırken yolumuz oraya çıktı. Tamamen farketmeden arkadaşlarımı Grand Place’a çıkartmıştım. Daha öğlen olmasına rağmen her yer cıvıl cıvıldı. İnsanlar etrafta dolaşıyor, köşe başlarından müzik sesleri yükseliyordu. Gerçekten özlemiştim burayı.

Hostelimizi halletmiştil. Sıra karnımızı doyurmaya gelmişti. Burada yaşayan arkadaşlarıma Amsterdam’dan yola çıkmadan önce haber vermiştim. Onlarda bizi Anderlecht’te bulunan restorantlarına davet etmişlerdi. Yolları hala hatırlıyordum. Tramvaya binip ilerlerken etrafa bakarken ve hayal kurarken bir anda Anderlecht’e geldiğimizi anladım ve paldır-küldür tramvaydan dışarı çıkmaızı sağladım 🙂 Her şeyi, her yeri hatırlıyordum. Snack Termal’e gelmiştik. Kapıdan içeri ilk  ben girdim. İçeride ki herkes şok olmuştu. Sadece bana bakıyorlardı. Kafalarında ki soru; onca zaman sonra nasıl bulabilmiştim burayı. Yazılarımın en başında insanların hayallerinin gerçek olmasından bahsetmiştim. İşte bu yüzden her bir kaldırım taşını dahi hatırlıyordum.

Çok sıcak karşılamışlardı bizi. Mutlu bir şekilde güzel yemekler yedik. Sohbet esnasında arkadaşım özlediği yemeklerden bahsetti fakat en fazla vurguladığı yemek nedense yumurtalı ekmek olmuştu. Gülüp eğlendikten sonra hava kararmaya başlayınca artık hostele dönmemiz gerekliydi. Vedalaşıp ertesi gün planını yaptıktan sonra tam giderken beni geri çağırdılar ve ertesi gün kahvaltıya davetli olduğumuzu söylediler. Her ne kadar gerek yok desemde Türk misafirperverliğinin gereğini yerine getirmek gerekiyordu. Tekrardan teşekkür ederek tramvaya bindik ve hostelimize doğru yola çıktık. Hava iyiden iyiye kararmış ve şehir bambaşka bir hal almaya başlamıştı. Sokaklar ışıl ışıl cafe ve restorantlar yavaş yavaş akşam kısmına geçmiş ve insanlar sokakları doldurmaya başlamıştı.

Avrupa da geceler en az gündüzler kadar güzeldir. Başkenti Brüksel’de de durum farksızdı. Eşyalarımızı bıraktıktan sonra içecek bir şeyler alıp Grand Place Meydanında dolaşmaya başladık. Hava hafif bulutluydu fakat çok güzel bir dolunay vardı. Ertesi gün ve Paris planlarını konuşmaya başlamıştık. İki gün daha Brüksel’deydik, daha Brugge’e gidecektik. Hem görülmesi gereken bir yer olduğu için hem de üniversitemize yaz kampına gelip tanıştığımız Belçikalı arkadaşlarımızı kendi şehirlerinde görmek istediğimiz için. Gece güzel ve sakindi. Temiz bir uyku çekmiştik.

Yorumlar (0) Yorum Yap

/