En Ünlü Tablolar: Tarihe Adını Yazdıran 25 Başyapıt

En ünlü tablolar denilince aklınıza gelen tablolar hangileri? Sanat tarihinin en ünlü tabloları yamamızda ki amaç kendinden önceki sanat anlayışı ile farklılık gösteren, kendinden sonrası için ise bir dönüm noktası olan bu ünlü tabloları sizlerle buluşturmak.

Hepsinin uzun uzun hikayeleri var. Tabloların yaratıcılarıyla olan ilişkilerine de kısa kısa değindik. Kimisi yepyeni yöntemlerle çağının ötesinde bir anlayışla yaratılırken kimisi insan bilinçaltının en karanlık en gizemli taraflarını bir tuvale yansıtmıştır. İnsanı başka yerlere götürecek, nasıl, neden ve ne zaman çizmiş dedirtecek bu ünlü tablolarla ilgili yazımız sizlerle.


En Ünlü Tablolar

1) Mona Lisa – Leonardo da Vinci

en ünlü tablolar

En ünlü tablolar listemizin ilk eseri 7’den 70’e herkesin bildiği Mona Lisa. Ressam, mimar, matematikçi gibi birçok unvana sahip olan Leonardo da Vinci’nin, Mona Lisa’yı 1503-1507 yılları arasında yaptığı tahmin ediliyor. Tablodaki kadının da Vinci’nin eşi Lisa Gherardini olduğu varsayılsa da ressam, portreyi uzun bir süre sakladı.

Ressamın ölümünün ardından Fransız Kralı I. François tabloyu satın aldı. Mona Lisa 1911 yılında Louvre Müzesi’nden çalındı ancak çalındığı saatler sonra fark edildi. Tarihin belki de en büyük soygunu yapıldı ve hırsız bulunmadıkça tablo bir ikon haline geldi.

Honore Gery isimli hırsız, birkaç Louvre’den heykelciği bir gazeteciye satarken yakalandı. Hırsız eserlerle dolu çantasını Pablo Picasso’ya verdiğini söyledi. Picasso’da Mona Lisa şüphelileri arasına katıldı ancak tablonun kendisinde olduğunu inkâr etti. Ardından dosya kapandı, olayın üstünden geçen iki yıldan sonra tablosunun Vincenzo Perugia isimli bir İtalyan’da olduğu anlaşıldı. Hırsız tabloyu satmak için değil milliyetçi duygularla İtalya’ya ait olduğunu düşündüğünü için çalmış…

Mona Lisa’yı görmek isterseniz Fransa’da Louvre Müzesi’nde ziyaret edebilirsiniz.


2) The Starry Night / Yıldızlı Gece – Vincent van Gogh

en ünlü tablolar

Hollandalı ünlü ressam Vincent Van Gogh tarafından 1889’da yapılan The Starry Night tablosu, en ünlü tablolar arasındadır. Yaşadığı ruhsal problemler nedeni ile Fransa’da bir akıl hastanesinde kalan Van Gogh, bu süreçte çalışmalarına devam etmiştir. Yıldızlı gece tablosu, kaldığı akıl hastanesinin penceresinden gördüğü manzaranın çizilmesi ile ortaya çıkmıştır. Gogh, gece manzarasına sahip olduğu düşünülen The Starry Night tablosunu gündüzleri tuvaline aktarmış ve ortaya dünyanın en güzel tablolarından biri çıkmıştır.

The Starry Night, 1941 yılından beri New York’ta Museum of Modern Art’ta sergilenmektedir.


3) The Scream / Çığlık – Edvard Munch

çığlık

Çığlık, Norveçli sanatçı Edvard Munch’un kan kırmızısı bir gökyüzüne karşı acı çeken bir figürü gösteren dışavurumcu resmidir. Arka planda görülen manzara Oslo’daki bir tepeden bakıldığında görünen Oslofjord’dur. Edvard Munch, The Scream’in çeşitli versiyonlarını üretti. Bunlardan ikisi, biri Oslo’daki Ulusal Galeri’ye, diğeri Munch Müzesi’ne ait olan tablolardır. Munch daha sonra seriye ‘Frieze of Life’ adını verdi ve bu resimleri bir aşk, yaşam ve ölüm şiiri olarak nitelendirdi.

Çığlık, Munch’ın Christiania’nın eteklerinde Ekebergåsen’de iki arkadaşıyla birlikte yürürken yaşadığı bir deneyime dayanıyor.

“İki arkadaşımla yürüyordum, güneş batıyordu. Aniden gökyüzü kan kırmızıya döndü, durdum, bitkin hissettim ve çite yaslandım. Mavi-siyah fiyordun ve şehrin üzerine kan ve ateşten diller vardı. Arkadaşlarım yürümeye devam etti ve ben orada korkudan titreyerek durdum ve doğanın içinden geçen sonsuz bir çığlık hissettim…”


4) Guernica – Pablo Picasso

en ünlü tablolar

Pablo Picasso’nun en yüce eserlerinden biri olan Guernica, aynı adı taşıyan kasabanın bombalanmasının acıklı hikâyesini anlatıyor. İspanya İç Savaşı sırasında Guernica’nın Basque kasabasında Nazilerin gelişi güzel bombala ile şehri yerle bir etmesine karşı ani bir tepki olarak resmedilmiştir.

1937’de boyanmış olan Guernica, tüm zamanların en büyük ve en güçlü savaş karşıtı sanat eserlerinden biri olarak kabul edilir. Picasso’nun başyapıtı, Madrid’deki Museo Reina Sofia’da sergileniyor. Ünlü eserin bir kopyası New York’taki Birleşmiş Milletler Genel Merkezinde asılı olarak bulunabilir.


5) The Persistence of Memory – Salvador Dali

en ünlü tablolar

Salvador Dalí’nin 1931 yılında tuvale taşıdığı başyapıtı The Persistence of Memory, tuhaf konusu ve rüya gibi atmosferiyle, sürrealizmin tanınmış bir simgesidir ve aynı zamanda da en ünlü tablolar arasındadır. Sürrealizmin önemli bir temsilcisi olan Salvador Dalí, devrimci ve özgürleştirici olarak gördüğü bu sanatsal zihniyetin derinliklerine inerek, “Sürrealizm yıkıcıdır” diye açıklar sanata yaklaşımını.

1930’da sanatçı tarafından geliştirilen teknik, bir sanat eserini kolaylaştırmak için kendi kendine neden olan paranoya ve halüsinasyonlara dayanır. İkonik parçanın sanat tarihindeki yerini bağlam içine oturtmak için, onun benzersiz etkilerini anlamalı, sembolik içeriğini incelemeli ve sanatçının yaratımına yönelik avangard yaklaşımını kavramak gerekir.

Dali, Freud’un bilinçdışı teorilerini okuması ve özümsemesi bu tablonun da gösterdiği bilinçdışı, ölüm korkusu gibi insan zihninin gizli arzularına ve paranoyasına işaret etmektedir. Bir defter kağıdından biraz büyükçe olan bu resim dünya sanat tarihinde yerini almıştır.


6) Three Musicians – Picasso

en ünlü tablolar

Picasso’nun 1921 senesinde Fransa’da çizdiği bu eser en ünlü tablolar arasındadır. Günümüzde New York Modern Sanat Müzesi’nde bulunmaktadır. Three Musicians tablosu en ve boy ölçüleri 2 metreden fazla olan büyük bir tablodur. Tablonun önemli ve ünlü bir eser olması onun Sentetik Kübizm akımının örneklerinden olmasıdır. Kübizm‘in kısa bir dönemi olan Sentetik Kübizm önceki döneme göre daha canlı ve cesur renklerin kullanılmasıdır.

Picasso, bu eserinde kutu gibi bir oda da düz, parlak renkli, soyut şekillerden oluşan üç müzisyeni resmeder. Sol tarafta bir klarnetçi, ortada gitarist ve yanında elinde notalar olan bir şarkıcı vardır. Ortada parlak ve canlı renkli takım elbise giyen Harlequin figürüdür. Sol taraftaki beyaz Pierrot karakterinin şair Guillaume Apollinaire olduğu sanılmakta. Sağdaki koyu renkli figür ise şair Max Jacob’ı temsil eder.

Üç müzisyenin resmedildiği bu eserde kutu gibi kahverengi sahne ve resimdeki her şey düz şekillerden oluşur. Müzisyenleri oluşturan şekiller sanki kâğıttan kesiklermiş gibi üst üste geliyor ve müzisyenlerin nerede başladığı ve durduğu belli olmuyor. Bu üç müzisyen canlı renkleri, köşeli şekilleri ve düz desenleri resim sevenlere aktarır. Sentetik Kübist üslup, bu tabloda en cesur şekilde ortaya konulmuştur.


7) A Sunday Afternoon on the Island of La Grande Jatte – Georges Seurat

en ünlü tablolar

Grande Jatte Adası’nda Bir Pazar Öğleden Sonrası Georges Seurat’ın en ünlü tablosu olarak kabul edilir. Paris’te sergilenen bu tablo on dokuzuncu yüzyılın en dikkat çeken resimlerinden biri kabul edilir. Renk, ışık ve biçimsel konuları bilimsel bir görüş ile ele almıştır. Optik ve renk teorileri araştırmalarından etkilenip optik karıştırma yoluyla küçük renk lekelerini yan yana getirerek tablosunu oluşturdu.

Kendisinin geliştirdiği bu yöntem divizyonizm tekniğidir. Tuvalini boyalı çizgiler ve noktalardan oluşan bir çerçeve ile çevreleyerek bu çerçeveyi de beyaz ahşap bir çerçeve içine aldı. Milyonlarca nokta ile oluşturduğu bu ünlü tablo iki yılını almıştır sanatçının.

A Sunday Afternoon on the Island of La Grande Jatte tablosunun mükemmelliği figürlerin duruşlarındaki hareketsizlik ve gölgeleri onları sonsuza dek sessiz ve gizemli kılmakta başarılı olmuştur. Georges Seurat çok fazla ön çizim ve yağlı eksiz yapmıştır orijinal resmi elde etmek için. 48 insan, 3 köpek, 1 maymundan oluşan bu tabloda defalarca değişime gitti. Yaşamın durduğu bu hareketsizlik ve gerçek an divizyonizm tekniği ile yapılan en ünlü tablolar arasındadır.


8) Girl with a Pearl Earring – Johannes Vermeer

inci küpeli kız

En ünlü tablolar yazımızda sırada Vermeer’in İnci Küpeli Kız eseri var. Sanatçının en ünlü tablosudur. Vermeer on yedinci yüzyılın en ünlü Hollandalı ressamlarındandır. Işıklı, canlı ve samimi ev sahneleri ile ünlüdür. Zamansız bir ortam yaratmayı hep sevmiştir. Bir portre değildir aslında hayali bir figürün resmidir. İnci Küpeli Kız kimdir bilinmez? Bu kadın yüzünün yumuşaklığı, samimi duruşu ve kulağında büyükçe inci küpe ile dikkat çekmektedir.

Işık ustası olarak nitelendirilen Vermeer’in resimleri gizemle dolu olduğu belirtilir. Bazı eleştirmenler bu bir portre değil ‘tronie’dir yani egzotik giysiler giyinmiş baş ve omuz çalışması diye nitelendirilir. İçinde barındırdığı bu gizemler ve gerçeğinden oldukça büyük olan inci ile insanları kendine çeken bir tablodur.

Tablonun ünlü olması ise yirminci yüzyılın sonuna doğru Washington Ulusal Sanat Galerisi’nde Vermeer sergisiydi. Renkler, ışık, görüntünün sadeliği ve aynı zamanda oldukça gizemli olması resme ün kazandırmıştır. İnci Küpeli Kız’ın sanatçının en büyük kızı Maria olabileceği de öne sürüldü. Sevgilisi bile olabileceği öne sürüldü tüm bu gizemlerle tablo popülerliğini korumakta.

İzlemek isteyenler için Scarlett Johansson’un oynadığı 2004 yapımı İnci Küpeli Kız filmini önerebiliriz.


9) Whistler’s Mother – James Abbott McNeill Whistler

en ünlü tablolar

Whisler’in 1871 yılına ait bu resminin en ünlü tablolar klasmanında yer alması onun yönteminin en iyileri arasında bulunmasıdır. Tek renklerin tonlamasını değiştirmesi ve kullanması onun en büyük yeteneğidir. Tonalizm akımının en iyisi ve öncüsüdür. Renkler bulanık görünüyor ve yüzeye soluk bir şekilde verilmiş gibidir. Mesela yüzdeki pembe rengin belirli belirsiz olarak kullanılıp tenin renginin verilmesi. Tonalizm, ağırlıklı olarak mavi, kahve ve gri renklerle atmosferi oluşturmak, adeta bir sis perdesi yaratmaya çalışmaktır.

Annesi Amerika’dan Londra’ya Whistler’in evine taşınır. Modeli o gün gelmeyince annesini model olarak kullanmayı düşünür. Yaşlı bir modeli oturtmayı ve ayağının altına destek koymayı düşündü. Siyah, beyaz ve gri renkleri arasındaki kontrastan yararlanarak bu güzide resmi çizdi. Ve dünyanın her tarafında Anneler Günü için kartpostalları süsleyen bir resim oldu. Tablo ün kazanmadan önce ise Whistler eseri rehin bile vermiştir.


10) Portrait de L’artiste Sans Barbe – Vincent William van Gogh

en ünlü tablolar

Post-empresyonist ressam Vincent van Gogh’un 1889 yılında tuval üzerine kendini çizdiği yağlı boya tablosudur. Annesine doğum günü hediyesi olarak verdiği son kendi tablosudur. Bu tablonun meşhur olmasının sebebi ve diğer otoportelerinden farklı kılan şey Vincent van Gogh’un 1890 senesindeki intiharından kısa süre önce annesinin doğum günü kutlaması için çizmiş olmasıdır. Hastaydı ve annesine iyi olduğunu göstermek için temiz, tıraşlı ve sert bakışlı bir halini çizdi. Vurgular oldukça sertti.

1998 senesinde New York’ta 71.500.000 dolara satıldığında en pahalı tablolar arasında da yerini almıştı.


11) The Night Watch – Rembrandt

The Night Watch

Rembrandt’ın en ünlü tablolar sıralamamızda yer alan eseri Gece Nöbeti adlı çalışmasıdır. Amsterdam’ın sivil muhafızlarının şehri korumak için dışarı çıkarken yerlerini aldıkları anı resmetmiştir. Bu resmi ünlü yapan ise bir grup portresinde figürleri hareket halinde tasvir eden yani boyayan ilk kişinin Rembrandt olmasıdır. Işık çeşitliliğinde eşi benzeri çok az görülmüştür.

Örneğin Kaptan Frans Bannick Cocq’un eli tablodan çıkacakmış gibi görünür ve bu hareketiyle bölüğü, muhafızları harekete geçmeyi emrediyor. Kaptan’ın eli teğmenin üzerine gölge düşürüyor bu gölge ile ışığın resme düştüğü yönü bize gösterir. Önemli kişileri ışığa yerleştirirken hiyerarşide geride kalan muhafızları ise gölgeye yerleştirir.

Resim yapıldığı on yedinci yüzyıl grup portlerinde alışılmadık bir şey sunuyordu aydınlık ve karanlığın güçlü bir şekilde karşıtlıkları ile sunulması. Genellikle eşit şekilde bir aydınlatma kullanılırdı resimlerde. Askerler her yöne bakıyor, düz sıralar şeklinde verilmiyor ve statik değillerdir. Rembrandt, Çavuş Rombout Kemp’in kolu ile sol yönü gösterir ve bununla resme hareket katar.

Çağı için yepyeni bir tarz olan The Night Watch en ünlü tablolar arasında günümüzde dahi bu özellikleriyle yerini korumaktadır.


12) The Kiss – Gustav Klimt

öpücük

Gustav Klimt’in ünün bile önüne geçen tablo aynı zamanda da en ünlü tablolar arasındadır. 1908 senesinde Kunstschau sanat sergisinde sergilendi. Ressamın altın çağında ortaya koyduğu bu eser birbirine sarılan bir çifti gösteriyor. Sarı tonlarının hâkim olduğu bir tablodur.

Dinamik bir görüntü barındırır erkek kadını öpmeye devam ediyormuş gibi kadın ise eliyle erkeğin elini tutmuş hiç ayrılmak istemiyor şeklindedir. Bu hareketliliğin içinde dingin, bütünleşmiş bir aşkı bizlere aktarıyor. Kadının öpücüğün etkisiyle gözlerini kapaması sonsuzluğa kendisini bırakması erkeğin kadının yüzünü elleriyle kavraması bırakmayacakmış gibi…

The Kiss tablosunun ilham kaynakları arasında Bizans mozaikleri ve Mısır mitolojisi başta olmak üzere çeşitli dönemlerden motifler gösterilir. Bu tablo, Klimt’in femme fetale tarzındaki kadınlardan vazgeçtiği baskın tasvirlerden döndüğü tablo olarakta aktarılır sanat eleştirmenleri tarafından.

Tablodaki çift ilk günden beri tartışılmış kimlikleri hakkında çeşitli görüşler ortaya atıldı. Görüşler arasında en çok tartışılanı erkeğin Klimt’in kendisi olduğu kadının ise hayatnın aşkı, büyük yoldaşı, destekçisi Emilie Flöge olduğudur. Klimt’in ‘art nouveau’ akımının incelikli ve detaylı süsleme tekniğini The Kiss tablosunda oldukça başarılı kullanmıştır.


13) Water Lilies – Claude Monet

en ünlü tablolar

Claude Monet resimde İzlenimcilik ekolünün kurucusudur. En fazla manzara resimleriyle bilinmektedir. Monet’in şu sözü de zaten resme yaklaşımını anlatmaya yetiyor ‘‘Ressam olmayı çiçeklere borçluyum belki de.’’Monet iki yüz elliden fazla nilüfer resmi yapmıştır.

Monet su ve yansıma manzaralarının kendinde saplantı haline geldiğini 1908’de yazar. Çok fazla renkte çiçek görebilmek için bahçesi için farklı nilüfer ve çiçek melezleri seçerek resimleri için kullanıyordu. İzlenimciliğin en üst örneği kabul edilir Water Lilies.

Paris’in Seine nehrinin yakınlarında bir Giverny köyünde çalışmaya başlar. Mülkünün içinden geçen bir dere ile bir gölet inşa etmek istedi. Sonunda Japon tarzı bir bahçe oluşturdu ve kendini dışarıdan soyutlayarak ‘Nilüferleri’ resmetmeye başladı. Nilüferler serisinin en güzel örneklerinden biri bu tablodur.

Nilüferler serisi tüm zamanların en dikkat çeken ve en çok tanınan modern sanat serilerindendir. Sanatçının perspektifi, renkleri ve aydınlatmayı kullanım tarzı resimlerinde tekrar eden konulara, görüntülere rağmen eserlerini benzersiz kılmaktadır. Örneğin akşam vakitleri mavileri daha koyu ve daha derin çizerek gizem uyandırırdı. Gün içinde çizilen nilüferler ise daha canlı renklerle çizilerek tutku, ferahlık gibi hisleri çağrıştırır.


14) The Flower Carrier – Diego Rivera

The Flower Carrier

1935 yılında Meksikalı Muralist Diego Rivera tarafından resmedilen Çiçek Taşıyıcısı eseri en ünlü tablolar yazımızda. Resimde kullanılan canlı renklerle ressamın en sevdiği Vincet van Gogh’u çağrıştırdığı görülüyor. Beyaz giysili, sarı fötr şapkalı bir köylünün sarı renkli bir askıyla büyük bir çiçek sepetini taşıma mücadelesi resmediliyor.

Bir kadın ise belki eşi ya da başka bir çalışan ona destek olmaya çalışıyor. Sepetin içindeki harika çiçekler taşıyıcı için sadece satılacak bir eşya olarak düşünülebilir o bu güzellikleri göremez. Sadece geçimini sağlamak isteyen biridir o. Bazı eleştirmenlere göre bu kocaman sepet kapitalist dünyanın bir işçinin üzerine yüklendiği zorluğu temsil ediyor. Rivera zaten sosyalistti ve bu sebepten dolayı işçilerle, yoksullarla ilgili konular onu her zaman ilgilendirmiştir.

Ressam resminde kullandığı her öge ile cesur ve yoğun kontrastlar kullanır. Bu resmi oluşturmak için karakalem, tebeşir ile çok sayıda çalışma çizimleri üretir. The Flower Carrier masonit üzerinde yağ ve tempera kullanılarak oluşturuldu. Eser Albert M. Bender koleksiyonun bir parçasıdır ve SF MOMA’da sergilenmektedir.


15) American Gothic – Grant Wood

amerikan gotiği

Amerikalı ressam Wood’un resmettiği American Gothic eseri 1930 senesinde Sanat Enstitüsü’nde sergilendiğinde ülkede sansasyon haline geldi. Figürleri, karakterleri ve hikayesi hakkında çeşitli fikirler ortaya atıldı. Birçok kişi tarafından tablo modern dünyaya ayak uyduramayan orta batılılar olarak gösterildi. Wood regionalism yani bölgecilik akımının baş kişilerindendir. Bu akım resimle ilgili değil daha çok eserlerinden işledikleri konuyla ilgilidir. Kırsal yaşam konuları eserlerinde kullanırlar bu akımcılar.

Wood Iowa’da gördüğü bir evin penceresini beğenir ve bunun resmini yapmak ister. Ev Carpenter Gotik denilen tarzda inşa edilmiştir. Model olarak dişçisini ve kız kardeşini karı-koca olarak kullanır. Resim yarışmaya katılır beğenilmez ve müze müdürü sayesinde üç yüz dolarlık bir ödül kazanır.

Resim gazetelerde yayınlanmaya başlayınca Iowa halkı itiraz eder, bizleri böyle somurtkan çizemez öyle insanlar değiliz derler. Yaşça bizden çok küçük kadınlarla evlenmeyiz diye resme tepki koyarlar. Bu tepkiler sonucu kız kardeşi burada karı-koca değil kız- baba ilişkisi işlenmiştir der. Resim büyük bunalım yıllarına denk geldiği için azimle çalışan, mücadele eden bir aile tablosu haline gelir.


16) Cafe Terrace at Night – Vincent William van Gogh

en ünlü tablolar

1888 senesinde Vincent van Gogh tarafından resmedilen eserdir Cafe Terrace at Night. Pitoresk bir çalışmadır. Renkli bir dış mekân manzarasını izleyen birinin gözünden bu canlı ana tanık oluruz sanki. Van Gogh bir yazısında ‘‘Gece, gündüzden daha canlı ve daha zengin renklere sahiptir.’’ Yazar ve bu eser bu sözünü destekler niteliktedir.

Resmin en dikkat çekici özelliklerinden biri markizin altındaki sıcak sarı, yeşil ve turuncu renkler ile evlerin lacivertiyle pekiştirilen yıldızlı gökyüzünün derin bir mavi rengi arasındaki kontrastıdır. Resim bir gece vaktini içerse de eserde hiç siyah renk kullanılmamıştır. Her ne kadar bilimsel veriler bulunmasa da bazı yazılarda yıldızların konumlarının astronomik olarak doğru olduğu yazılıdır.

Cafe Terrace at Night eseri Van Gogh’un kendine ait yıldızlarla dolu gökyüzünü gösteren üç Arles tablosundan biridir. Starry Night Over the Rhone ve Staryy Night üçlemenin diğer eserleridir. Resmedilen kafe hala işletiliyor ve ismini Cafe Van Gogh olarak değiştirmiştir.

Jared Baxter’ın Avrupa Sanat ve Beşerî Bilimler Konferansı’na sunduğu bilimsel incelemesinde Van Gogh’un resminin Da Vinci’nin Son Akşam Yemeği’ne göndermeler içerdiğini söylemiştir. Ana karakterlerin 12 kişiyle çevrili uzun saçlı bir merkez figür ile kompozisyonun arkasında haç parıltısı içermesini öne sürmüştür.


17) The Son of Man – Rene Magritte

adamın oğlu

Belçikalı ressam Magritte’nin 1946 yılına ait sürrealist eseri en ünlü tablolar arasında yerini almıştır. Otoportre olarak çizilen resimde arkada bir deniz ve bulutlu bir gökyüzü olan duvarın önünde duran melon şapkalı bir adamdan oluşuyor. Adamın yüzü yeşil bir elma ile büyük ölçüde gizlenmiştir.

Adamın sol gözü ise elmanın kenarlarından dışarı bakıyor gibi. Sol kola dikkatli bakarsanız dirsek çıkmış, kol tersten çizilmiştir. The Son of Man tablosu sürrealizm akımının en ikonik resimlerinden biri haline gelmiştir. Nedenini aramak pek fayda getirmez sonuca da ulaşamazsınız.

Kendi sözleriyle bu resmi için şunları söyler:

‘‘En azından yüzü kısmen gizler. Öyleyse görünen yüzünüz var, elma, görüneni gizleyen ama gizli olan kişinin yüzü. Sürekli olan bir şey. Gördüğümüz her şey başka bir şeyi gizler, gördüklerimizin gizlediğini hep görmek isteriz. Gizli olana ve görünenin bize göstermediğine karşı bir ilgi vardır. Bu ilgi, oldukça yoğun bir duygu, denilebilir ki, görünen ile mevcut olan arasında bir tür çatışma biçimini alabilir.’’

Magritte’nin gizemli resimleri popüler kültür içinde birçok alanda kullanıldı ve kullanılmaya devam ediyor.


18) The Birth of Venus – Sandro Botticelli

venüsün doğumu

Botticelli tarafından 1483-1485 yılları arasında resmedilen bu eser metafizik tonu, deniz manzarası ve gerçeklik kalitesiyle göz kamaştıran bir tablodur ve en ünlü tablolar arasındadır. Medici ailesi için yapılan bu resim, hassas bir ışıkla aydınlatılan zamanı için oldukça sıra dışı bir eser niteliğindedir. Bir tuval üzerine tempera çalışmasıyla ortaya konmuştur.

Venüs’ün doğuşu konusu şair Homeros’un yazılarından alınmış, geleneksel anlayışa göre Venüs doğduktan sonra bir deniz kabuğu üzerinde Cythera adasına gitmiştir. Resmin solunda Zephyrus ve perisi Chloris figürü Venüs’e yardım etmek için rüzgârı üflerken resmedilmiştir. Kıyıda Pomona yani bahar tanrıçası olarak adlandırılan bir figür elinde rüzgâr ile dalgalanan bir manto ile Venüs’ü beklemektedir.

Sanatçı on beşinci yüzyıl kadınların uzun saç stillerine ve giyinme biçimlerine dikkat etmiştir. En dikkat çeken özelliklerden biri resimde Venüs’ün çıplak tasvir edilmesi. Çünkü Orta Çağ Avrupası’nda bazı durumlar hariç kadınların çıplak tasvirine rastlanmaz.

Klasik bir konuyu mükemmel bir zarafet içinde resmetmesi tabloya değer katmıştır. Venüs’ün süt rengi tenini vurgulamak için vücudunun etrafına koyu bir çizgi çekmesi ve Venüs’ün neredeyse mermerden yapılmış gibi görünmesini sağladı. Venüs’ün vücudunun heykelsi doğallığı vurgulamıştır.


19) Bal du moulin de la Galette – Pierre Auguste Renoir

en ünlü tablolar

İzlenimcilik akımının önemli eserlerinden biri ressam Renoir’ın otuz beş yaşında yaptığı Bal du Moulin de la Galette’dir. Eserlerinde kullandığı modelleri ve arkadaşlarını model alarak yaptığı figürlerden oluşan eser Paris’te Orsay Müzesi’nde sergilenmektedir. Paris Montmart’’de bir kafede birbirlerini tanıyan ve tanımayan insanların resmidir.

Dans edenler, sohbet edenler, çevresini izleyenler insanlardan oluşan bir eylem içinde olanları resmetmiştir ressam. Renoir’in de gittiği bu kafenin menüsünde galette denilen kek bulunur ve ressam bu kültürel yemeği eserine seçmiştir.

Renoir çok figürlü bu eserinde ön tarafta bulunan sohbet eden kişiler ile dans pistinde dans eden kişiler resime hareket katmaktadır. Kalabalığın bir anını bize veren ressam eserindeki canlılıkla bizi de içine alan bir parti anı yaratmıştır. Ön sırada olan çizgili elbiseli kadın figürü modeli Estelle’dir.

Masada Frank Lamy, Norbert Goeneutte ve Georges Riviere’yi, dans pistinde ise modeli Margot ile Kübalı ressam dostunu resmetmiştir. Figürlerin üzerindeki benekler ise ağaçların yaprakları arasından vuran güneş ışıklarıdır aslında. Renoir görüntüyü aynı şekilde bozmadan bize veriyor ve izlenimcilik akımının en önemli detayını ortaya koyuyor.


20) Dogs Playing Poker – Cassius Marcellus Coolidge

Dogs Playing Poker

En ünlü tablolar listemizde yer alan bu eserin aksine Coolidge’in resimleri çoğu eleştirmen tarafından gerçek bir sanat eseri olarak görülmemiştir. Ama eserleri popüler kültür dünyasında ikonik bir hale gelmiştir. Coolidge illüstratör olarak bir kariyer geliştirdi. Poker Oynayan Köpekler serisinin ilk resmini 1984 Poker Game’dir. Eserleri posterlerle birlikte reklam amaçlı milyonlarca insanın evine girmeyi başardı.

Bu on sekiz tabloluk seriden en meşhuru ise A Friend in Need’î oldu. Ön plandaki bulldog cinsi köpeğin ortağına gizliden bir as atarken görülmesi tabloyu eğlenceli kılan bir andır. İnsanların en sadık dostu, en iyi arkadaşının böyle bir aldatma içinde tasvir edilmesi tabloyu popüler kılmıştır. Orijinali satışa çıkmamıştır hiçbir zaman ve değerinin tahminlerin çok üzerinde olduğu düşünülmektedir.


21) Nighthawks – Edward Hopper

gece kuşları

Hopper’ın 1942 yılında resmettiği ünlü tablosudur Nighthawks. Bu tablosu için şöyle der Hopper: ‘‘Bilinçsizce, muhtemelen büyük bir şehrin yalnızlığını resmediyorum.’’ Gece boyunca açık olan bir restoran, üç müşteri ve karşılarında bir çalışan. Hopper, uyumlu geometrik şekiller ve kafenin aydınlatmasının parıltısıyla sakin, güzel ama gizemli bir sahne yaratır.

New York’taki Greenwich Bulvarı’nda gördüğü bir restorandan esinlenmesine rağmen restoranı gerçekçi bir şekilde eserine almamıştır. Sokaklar temizdir, boştur. Kafeye giriş yoktur, müşteriler birbirlerinden kopmuş gibilerdir. Resme bakanlar olarak bu figürleri, ilişkilerini ve ortamı merak etmekteyiz.

Hopper’ın biyografisini yazan Gail Levin, ışıklandırma ve tema yönünden benzerliklerine bakıldığında Van Gogh’un Cafe Terrace at Night eserinden etkilendiği düşünmektedir. Ama etkisi olup olmadığı yönünde net bir kanıt yoktur. Kimliği belirsiz dört gece kuşu o kadar birbirlerinden ayrıdırlar ki Hopper’ın burada kent insanlarının izolasyonu atıf yaptığı düşünülebilir. Kızıl saçlı kadın figürü aslında sanatçının karısı Jo tarafından modellenmiştir.


22) The Great Wave off Kanagawa – Katsushika Hokusai

en ünlü tablolar

Fuji Dağı’nın Otuz Altı Manzarası serisinden biri olan The Great Wave off Kanagawa Japon ve dünya resim sanatında en ünlü tablolar arasında yer alır. Hokusai’nin dev bir dalganın tepesinin altında, uzakta küçük bir Fuji Dağı’nın figürünü bizlere sunuyor. Hokusai, Hollanda ticareti yoluyla ülkesine gelen Batı baskı şekillerini keşfetmiştir. Eğik açılar, yakın ve uzak arasındaki zıtlıklardan, insan ve doğa arasındaki zıtlıklardan beslenmiştir.

Ukiyo-e, yöntemleri Japon tahta baskısının adıdır. 1830 ile 1833 senelerinde kağıt üzerine mürekkep ve renkten yapılmış çok renkli tahta baskı ile yapılmıştır resim. Hokusai ukiyo-e baskılarının geleneksel konusu olan hayat kadınları ve ünlü kişilerin görüntülerini yapma geleneğinden uzaklaşarak Jopan halkının günlük hayatına odaklanmıştır.

Dalgalar arasında gördüğümüz dağın kıyılarında denizle mücadele eden balıkçıları görebiliyoruz. Bu resmin başlangıçta birçok kopyası hızlı bir şekilde üretildi. On dokuzuncu yüzyılın sonlarına doğru Avrupa’da çalışan birçok sanatçı için ilham kaynağı oldu. Serinin bütün resimlerinde Fuji Dağı görüntüsü var bu resimde ise dağ devasa dalgaların arasında kalıyor.

Perspektif ile küçülen Fuji Dağ’ı sanki dalgalar tarafından yutulacakmış gibi görünüyor. Dalgalardan gelen köpükler aynı zamanda dağa kar yağıyormuş gibi gözükmesine neden oluyor. Hokusai’nin sergisi Paris’te sergilendikten sonra Japonisme adlı sanat akımı başlamıştır. Monet gibi izlenimciler Japon baskılara hayranlık duyarlardı.


23) The Creation of Adam – Michelangelo

en ünlü tablolar

Vatikan Sistin Şapeli’nin tavanında bulunan freskler Michelangelo’nun Eski Ahit’ten dokuz ayrı sahneyi kapsar. Bu frensklerin tam ortasında Adem’in Yaratılışı freski yer alır. Michelangelo’nun tasviri ve yorumuyla etkili şekilde aktarılan bir eser olmuştur. Adem’in yaratılışı birçok eserde işlenmiştir fakat Michelangelo’nun buradaki başarısı insan vücudunu tasvir etmesindeki üstün yeteneğidir.

Dini konular Rönesans sanatçıların sıkça ilham aldığı kaynaklardır. Fakat konuyu farklı bir boyuta taşımıştır. Tanrı, ileri doğru uçmaya çalışan, kaslı ama yaşlı ve gri saçlı olarak verilmiştir. Bu tanrı tasviri daha öncekilere pek benzemez eskiden kıyafetleriyle güçlü gözüken tanrı tasvirleri vardı. Bu resimde ise kolları ve bacaklarının birazı açık sade ama kaslarıyla gücünü gösteren bir anlatı vardır.

Adem ise Tanrı’nın dokunuşuna isteksizce tepki verecek şekilde tasvir edilmiştir. Tanrı’nın kolunun altında bulunan kadın figürü hakkında ise birkaç görüş öne sürülmüştür. Adem’in kaburga kemiğinden yaratılana kadar Tanrı’nın yanında bekleyecek olan Havva. Daha sonraki görüşlerde ise mesih annesi olacak Meryem Ana olduğuna dair teoriler üretilmiştir

Bedenlerin kaslı, kıvrak yani heykel gibi karşımıza çıkması Michelangelo’nun birincil sanatı heykeltıraşlıktan kaynaklandığını da unutmamak gerekir. Ama resme ne kadar anlam yüklense bile sanatçı ne düşünerek bu tabloyu tasvir etti bilinmez.


24) The Last Supper – Leonardo da Vinci

son akşam yemeği

En ünlü tablolar yazımızda hemen herkesin gördüğü eser Son Akşam Yemeği tablosu. Bu tablo 1494 ile 1498 yılları arasında boyanmış, İsa’nın havarileri tarafından ihanete uğramadan önceki akşam, havarileri arasındaki son akşam yemeğini betimlemektedir.

Santa Maria delle Grazie’nin eski Dominik manastırının yemek odasının duvarında yer alan ünlü tablo The Last Supper’dir. 4.60 metre yüksekliğinde ve 8.80 metre genişliğinde dev bir tablodur. Fresk döneminde yaygın olarak kullanılan yöntemlerin dışında alçı üzerine tempera ve yağ ile yapılmıştır. Fakat bu yöntem onun birkaç yıl sonra dökülmesine ve onarılmasına yol açtı.

Tablonun gizemleri, bilinmezlikleri tarihçiler, araştırmacılar ve romancılar tarafından ilgi çekmektedir. Örneğin Dan Brown’ın Da Vinci Şifresi adlı romanında İsa’nın sağındaki figürün Yuhanna değil bir kadın figürü olduğu anlatılır. Tabii bunlar hala çözülememiş muammalardır. Bazı sanat eleştirmenleri ise resme olan ilginin sadece içinde barındırdığı gizemlerden dolayı olduğunu ve bu insanların eserin barındırdığı inanılmaz perspektif duygusunu kaçırdığını söylemektedir.

Leonardo simetriye düşkünlüğü ile bilinirdi ve bu eserinde düzen büyük ölçüde yataydır. İsa’nın her iki yanına yani sağı ve soluna aynı sayıda figür koyarak simetriyi sağlamıştır. Leonardo duvara bir çivi çaktı sonra duvara ipler bağlayarak resmin açılarını oluşturdu.

İtalyan müzisyen Giovanni Maria Pala’ya göre da Vinci tabloda müzik notalarını birleştirmiştir. Hatta 2007 senesinde gizlediğini iddia ettiği notalardan kırk saniyelik bir melodi yarattı.


25) The Garden of Earthly Delights – Hieronymus Bosch

en ünlü tablolar

En ünlü tablolar listemizin son eseri, Hollandalı ressam Hieronymus Bosch’un 1490 ile 1500 senelerinde tuvaline taşıdığı Dünyevi Zevkler Bahçesi adlı yağlı boya eseridir. Bosch’un en karmaşık, esrarengiz ve ünlü tablosudur. Dış kapağı mükemmel bir küre şekli oluşturmak için birleşir. Sol dış kapağın en üst köşesinde açık bir kitap tutan bir Tanrı figürü bulunmaktadır. Büyük tufanın tasviri ve Tanrı’nın dünyayı kötülüklerden temizlediği çiçekleri, ağaçları, tüm bitkileri yarattığı üçüncü gün olarak yorumlanır.

Birinci bölümde ise Tanrı, Havva’yı dem ile tanıştırıyor. Tek boynuzlu at, başka melez canlılar ve az bilinen hayvanlar kuşlar, balıklar, yılanlar, böcekler, fil ve zürafa cennet bahçesinde betimlenir.

Orta yani merkez panelde ise tablonun adını aldığı bölümdür. Bosch’un şehvetli işlerle uğraşan çıplak figürlerle anlatmak istediği sanki şehvete karşı bir uyarı gibi yorumlanır. Çoğu figür yumurta veya kabukların içinde görünür, meyvelerle kuşlar ve garip melez yaratıklar tarafından beslenir. Böğürtlenlerin oburca tüketilmesi, mantar yerine böğürtleni tercih etmesi ve bunun abartılı şekilde tüketilmesiyle ilgili betimlemeler vardır.

Üçüncü bölüm ise cehennem tasviriyle karşılaşırız. Sanat eleştirmenlerine göre Bosch en iyisini cehenneme saklamıştır. Karanlığın arka planda yer aldığı tasvirde hapishane benzeri şehir duvarları, kümeler halinde insan bedenleri tuhaf giyimli cellat veya hayvan-iblislerin ellerinde garip işkencelere maruz kalıyor. Tuvalet sandalyesine oturmuş garip bir kuş insanları yutup, tekrar dışarı atar. Resmin bir yerinde bir portre vardır ve bunun Bosch’un kendi portresi olduğu görüşü de vardır.
Gizemleri, anlatmak istedikleriyle büyük bir sır olarak kalacaktır bu tablo.

 

 

This post is also available in: English Français Español Deutsch

Kategoriler: Kültür, Sanat

Yorumlar (0) Yorum Yap

/
Exit mobile version