Ama içinden bir ses de oku diyor değil mi?
Merak insanlığın ilerlemesindeki en önemli motivasyonlardan biri oldu binlerce yıldır. Hala çocukluğumuzu kaybetmediğimizi gösterir. O yüzden burada olduğun için teşekkürler.
Doğru bildiğimiz yanlışlarla yaşadığımız, bilinmezliğe adım attığımız bu dünyada her gün, her saniye yeni bir bilinmezliğin içine giriyoruz.
Kendi denklemimizin daha önceleri bizden bile önce yazıldığını kabul edip öyle sonuçlar almaya alışıyoruz. Oysa ki bu güzel matematiksel evrende kendi denklemimizin güzelliğini yaşamayı değil, bizden beklenen sonuçları çıkarmaya uğraşıyoruz. Bazen verileri değiştiriyoruz, bazen bekledikleri sonucu verebilelim diye çok çabalıyoruz.
Bunun böyle olmadığını söyleme görevi de bilim insanlarına, filozoflara, sanatçılara, ve bazen hayatı anlamaya çalışan farklı insanlara düşüyor. Oyunun kurallarını değiştirebileceğinize ikna etmeye çalışıyorlar sizi. Ya da artık başka şeyler söylememiz gerektiğine, düşünmemiz gerektiğine, yapmamız gerektiğine, vakit kaybetmememiz gerektiğine…
Ben de böyle demeye çalışıyorum sanırım. Denklemimizi beğenmiyorsak eğer mesela türevini alabiliriz istediğimiz zaman. Ama türev almak için bunu gerçekten de istemek ve indirgemeyi yapmak için ayrı bir bakış açısına ve formüle ihtiyacımız var.
Peki bu nasıl mı olacak?
Denklemi değiştirerek! Senin denkleminin en değerli sabiti araba, ev, iş, kariyer, o son model ayakkabı falansa geri kalanı okumak zorunda değilsin.
Biz en güzeli devam edelim.
Geçmişteki bir dürtünün davranış ya da düşüncelerimizi ya da bir sonraki dürtüyü algılama biçimimizi etkilemesine psikolojide “hazırlama” denir. Bilinçli bir şekilde fark etsen bile, sinir ağındaki benzer düşünceler zincirini harekete geçirir. Kara tahtalar aklına sınıfı getirir, kumsal gördüğünde deniz, kadeh gördüğünde şarap gibi gibi… Bu daima başımıza gelir ve her ne kadar farkında olmasak da davranış biçimimizi değiştirir.
Çünkü o güzel beynimiz belirsizlikten nefret eder ve herhangi bir durumda belirsizlikten kurtulmak için kestirme yollardan gitmeye heveslidir. Eğer farklı bir bakış açınız yoksa, öğrendiğiniz eski yoldan başka bir çare yoktur.
İşte yeni bakış açılarına tam da bu yüzden ihtiyacımız var!
Doğru sandığın bir yanlış: Ne zaman etki altında kaldığını ve bunun davranışlarını nasıl etkilediğini biliyorsun.
Gerçek: Bilinçaltında şekillenen fikirlerin seni nasıl sürekli dürttüğü konusunda hiçbir fikrin yok.
Hiç araba kullanırken, otobanda zamanın ve yolun nasıl aktığının farkına varmadığınız oldu mu? Rüya benzeri bir haldir, aklınızdan bir sürü şey geçer ta ki evinize varıp anahtarı çevirene kadar. O zaman bu yol hipnozu durumundan çıkarsınız. Garip değil mi?
Aslında gerçek benliğimiz herhangi bir zaman içinde farkında olduğumuzdan daha büyük ve daha karmaşık bir yapıdır.
Kişisel tecrübelerimizi daima bilinç ve bilinçaltı olarak ikiye ayırıyoruz. Aslına bakarsan bunu şu an da yapıyorsun. Bu yazdıklarımı okurken, nefes alıyor, gözünü kırpıyor, yutkunuyor, duruşunu koruyor ve okumayı sürdürürken ağzını kapalı tutuyorsun.
Yoksa yapmıyor musun?
Coca Cola yılbaşlarında sizleri hazırlamak için Noel Baba figürleri kullanıyor, Ramazanda ayrı bir reklam kampanyası düzenliyor ve siz Coca-Cola ya da herhangi bir başka içecek tercih etmek istediğinizde bilinçaltınızda çocukluk düşünceleriniz ya da aile değerleriniz beliriyor.
Marketlerde fırından yeni çıkmış taze ekmek kokusu yayıldığında daha fazla satın alma eğilimi gösteriyoruz. “Hepsi doğal” gibi kelimeler kullanmak ya da pastoral çiftlik fotoğrafları kullanmak bizi doğa fikrine hazırlayarak, fabrika ve kimyasal katkı malzemelerini aklımıza getirmememizi sağlıyor. Modern dünyanın her köşesinde reklamcılar kendi müşterilerinin çıkarları için bizim davranışlarımızı “hazırlamak” üzere bilinç dışımıza sürekli uyaran gönderiyor.
İş dünyası “hazırlama”yı psikologlardan daha önce keşfetti fakat aklın derinliklerine inme işini psikologlar başlattı. Bugün bile davranışlarımızın ne kadar kısmının bilincimizin kontrolü altında olduğu belirsiz. Yalnız şu bir gerçek, her saniye 2.000.000 bit veriye maruz kalıyoruz ve beynimiz bunun sadece 164.000 ini proses edebiliyor, geri kalan hepsi bilinç dışımıza giriyor.
Peki hep bize mi oluyor? Biz karşımızdakini “hazırlama” durumuna getiremez miyiz?
Tabii ki de getirebiliriz! 🙂
İş görüşmesinde giydiklerinizle ve sözlerinizle karşınızdakini hazırlayabilirsiniz. Asansör beklerken yanınızdakine sıcak kahvenizi tutmanızı rica ettiğinizde onu size karşı sıcak hisler beslemeye hazırlayabilirsiniz. Bir parti düzenlediğinizde ortamın atmosferini değiştirerek misafirlerinizi hazırlayabilirsiniz. Yarından başlayarak sadece bir teşekkür ve gülümseme ile başkalarının hislerini etkilemeye başlayabilirsiniz.
Şunu unutmayın lütfen: Psikolojik telkinlere en çok kendimizi tanıdık olmayan koşullar içinde bulduğumuzda açık oluruz. Eğer yanımda alışveriş listem varsa kasaya geldiğimde evime “hiç alma niyetinde olmadığım bir sürü gereksiz şeyle dolu bir alışveriş arabasıyla” gitmeme olasılığım artar.
Düşüncelerimiz, hislerimiz, eylemlerimiz ve inançlarımızın çoğu, bize anlam aşılayan sözler, renkler, nesneler, karakter özellikleri ile uyarılmaya devam edecek.
O yüzden bakış açımızı değiştirmek istiyorsak bu uyaranlara bir süre ara vererek daha farklı bir yönden bakalım hayata. Kimya alanında Nobel ödülünü alınca biz de almış saydık kendimizi. Gururlandık değil mi? Bu hayatta güzel şeyler de oluyor, sadece onlara yeterince önem vermiyoruz.
“Umarım memleket ve oradaki insanlarımız birbiriyle uğraşmaktan ziyade bilim yaparlar, başka alanlarda hem memlekete hem insanlara katkılarda bulunurlar” -Prof. Aziz Sancar
İşte başkalarının başarılarına böyle gururlandığımız ve umut dolduğumuz bir dünya mümkün. Onları yermek ve aşağı çekmek ise çok daha kolay. Ne olur izin vermeyin, oyunu değiştirin ve kendinizi daha güzel bir dünyaya hazırlayın. Yaşamaktan mutlu olacağınız bir dünyaya. Ve bu dünya ancak senin çabalarınla gerçek olacak. O yüzden hadi hemen şimdi kolları sıvama vakti. Bugün sadece kendin için değil, hiç tanımadığın biri için, bir canlı için de bir şeyler yap.
Bakış açını değiştirebilirsin, en azından hemen şimdi dene lütfen. Sana, sandığından daha çok ihtiyacımız var!
This post is also available in: English
Yorumlar (0) Yorum Yap