PSİKOLOJİNİN HAREKETSİZLİK YASASI

Hepimiz için oldukça zorlayıcı, ezber bozan, asla yapmam dediğimiz şeyleri bile yapmaya başladığımız bu pandemi döneminin getirdiği en büyük problemlerden bir tanesi de ‘’hareket etmemek’’

Bazılarımız çok fazla sadeleşti, bazılarımız evlerini veya hayatlarını değiştirmek için bol bol çaba gösterdi. İlk günlerde ‘’evin içinde yetişen’’ bir sürü sanatçı dostlarımız bile oldu. Okuduk, araştırdık, seyrettik ve yedik. Hatta kimileri online alışverişte stok rekorları bile kırdı. Ama bunlardan daha kötüsü de Homo türünün hareketsizliğe doğru evrilen yeni bir canlı tününün ortaya çıkması oldu. Günümüz yaşam koşullarında ve coğrafyasında ne istediğini saptamak, bazı hedefler doğrultusunda yol çizmek hiç kolay bir iş değil. Bu nedenle 21.yy hareketsizleri bu dönemlerde oldukça fazla sıkıntı çekiyor.
HAREKETSİZ OLMAK NE DEMEKTİR ?
Dünya Sağlık Örgütü’ne göre hareketsiz insanlar haftada doksan dakikadan daha az fiziksel aktivite yapan insanlardır ve aynı zamanda global yetişkin nüfusun %60’ından fazlası maalesef hareketsizdir. Bugün sizlere bahsedeceğim hareketsiz insanlar sadece fiziksel olarak durgun olanlar değil aynı zamanda mental olarak da hareket etmeyenler.

İlk olarak Newton’un Birinci Hareket Kanunu’nu hatırlayalım.

Cisim duruyorsa durur, deviniyorsa yani hareket ediyorsa devinimini bir boyun devam ettirir. Yani özet olarak duran cisim durmaya devam eder. 
Sosyal yaşantımızda harekete geçip yamadıklarımız, yapılması düşünülüp sözde kalanlar, eyleme dökülmeyenler zamanla tüm yaşantımızı olumsuz etkileyebilir. Arkadaşlarımıza verdiğimiz sözler, ziyaret etmemiz gereken bir yer veya hatırlamamız gereken bir yemek organizasyonu. Hatırlamamız gereken ve harekete geçmeyip yapılmayan bir sürü eylemin olduğu hayatlarımızda eylemsizlik nedeniyle herhangi bir sonuç alamıyor ve kendi kısır döngümüzde sıkışıyoruz. Bu durumda hatırlanması gereken şey ‘’bir bireyin eylemi, harekete geçme eylemi ile başlar’’. Harekete geçmek için nedeniniz, üstelediğiniz eylemleri belirleyen bir amaç vasıtası ile olur.

İnsanoğlunun devam etme becerisinin öğrenilebilir bir yetenek olduğunu hepimiz biliyoruz ve bunun yönteminin ise kişinin kendini ne kadar tanıdığı ile doğru orantılı olduğunu da. Eğer bizler kendi hayatlarımız konusunda dışa bağımlı olmayı ne kadar azaltırsak işimiz o kadar kolaylaşacaktır. Yaptığımız herhangi bir şeyin diğer insanlar tarafından takdir edilmesi kesinlikle güzel bir duygu fakat diğer yandan da bu durum bağımlılık yaratma potansiyeli olan zayıf bir modeldir. Çünkü sandığımızın aksine insanlar diğerlerinin hayatlarıyla çok fazla ilgilenmezler. Bahsettiğimiz bu hareket hali ve sürekliliği korumanın belki de bir yolu dengede tutmaktır. Bu dengeyi oluşturup mevcut dış etkenlerden veya içsel bazı düşüncelerden korumaktır.

Hareket halimizi de koruyacak olan bu dengeye zarar verebilecek unsurlardan kurtulmak, dengeye saygısı olmayan veya anlamayan insanları hayatınızdan çıkarmak devamlılığı sağlayan en önemli unsurlardan bir tanesidir.
Beyin yapısı gereği her daim kolay ve rahat olanı seçmeye meyillidir. Kendisinin belirlediği güvenli alanın dışına çıkmayı asla istemez. Hareket eylemini sürekli olarak erteler. Bahsettiğimiz dengeyi kurma aşamasında bu tür(homo-hareketsiz) kendi kendine birçok bahane bulabilir. Bunlar bazen ertelemek bazen durumdan memnuyetsizlik bazen de hatayı başka etkenlerde aramak gibi. Bununla birlikte belirli olan şeylere yönelmek yerine daha çok düşünmeye başlar. Ancak bundan kurtulmanın yolu daha fazla düşünmek mi yoksa harekete geçmek mi?

Yaşadığınız kötü şeyler hiç dinmeyecek gibi göründüğünde ne yapacaksınız? Veya bu kötü şeylerin hiçbir anlamla eş değer olmadığını düğündüğünüzde? Zayıf olan hisleriniz daha da kötüye gittiğinde ne tür bir önlem alacaksınız? Nefes nefese uzanmış dururken ne olacağını bilmediğiniz binlerce an söyleyebiliriz. Biz nihayetinde basit bir insanız. Sadece mücadele eder ve yaşarız. Zaman zaman içimizdeki gücü kaybetmiş gibi hissedebiliriz. Kendimizi normalinden daha çok ağırlaşmış bir şekilde hissedebiliriz. Bu durumlarda seçim yapmamız gerekiyor. Hareketsiz kalmayı ya da devam etmeyi tercih edebiliriz. ‘’Sadece insanız ve sadece mücadele ederiz’’ Yani bu mücadelede bazı şeyleri kurtarmak zorundayız. Basit bir gerçek ; bunu bizim için kimse yapmayacak. Hayatlarımızın bazı bölümlerinden nefret etsek de bazı şeyler için bu hareketsiz kaldığımız dönemlere teşekkür etmemiz gerekir. Çünkü bu dönem bizi hem vadilere attı hem de zirvelerin varolduğunu gösterdi. Karanlıklara sürükledi ama sadece ışık olduğunu göstermek içindi. İnanmanın temeline bağlı kalıp eğer bu evrimleşen türden kurtulursak belki de güzel olan şeylerin varlığına tekrardan inanabiliriz. İnsan bu tür dönemlerde iki farklı sesin geldiği yolda ilerlemekte. Biri bilgelik diğeri ise endişe. Biri şükür diğeri şikayet. Biri suç bulmak diğeri ise inanmak. Yapılması gereken şey bunlardan bir tanesini seçmek. İnsanın şuanda içinde bulunduğu koşul bazı şeylerin sonu olduğunu veya imkansız olduğunu göstermez. Muhtemelen bu hayatın sadece bir sayfası veya bölümü. Bu sayfayı yazmayı henüz bitirmediğiniz sürece hareket etmeye devam edilmelidir. Basit bir tabir ile ciğerleriniz işlevini yitirmediği müddetçe hareket halinde olmak gerekiyor.
Evrim güzel bir şey ama dünyadaki bütün olumsuz durumlara neden olan insanlar da evrimin birer parçası ve ürünüdür. Belki de bu sefer buna uyum sağlamak yerine mevcut halimizi koruyalım veya kendi türümüzü yaratalım. Bazen dinlediğiniz müzikten tutun kullandığınız bardağa kadar değiştirmeniz gerekebilir. Bu yüzden hareket kabiliyetimizi kaybetmememiz lazım. Yeni müzikler yeni bardaklar yeni seyahatlere çıkmak, bizi biz yapan şeyleri bulmamıza yardımcı olacaktır. Kendimizi belirli bir kalıba sığdırmak yerine sürekli hareket halinde olan, bazen çamurun dibinde sürünen bazen de yeryüzünün en yüksek yerinden dünyayı izleyen bir varlık olduğumuzu bilelim. Ve kendimizi hissetmemizi sağlayan etkenlerden hiçbir zaman ayrılmayalım. Bu etkenler bazen bir yer bazen bir şarkı bezen de bir insan olabilir. Bazen de yirmi beşinci saatte yaşamayı alışkanlık haline getirelim. 
Kategoriler: Gelişim

Yorumlar (0) Yorum Yap

/