Film İzlemek Bir Lüks Müdür?

Aykut ÖÇAL

Aykut ÖÇAL

Digital Creator & Growth Marketer

Saniyede yirmi dört fotoğrafın birleşmesinden oluşan hareketli görüntünün başlangıç noktasını oluşturduğu film yapımı hiç tartışmasız uzun zamanlar harcanması gerektiren bir sanat dalıdır. Senaryonun metinleşmesi, devamında yapılacak ön hazırlıklar ve akabinde oluşturulacak plan program neticesinde, ortaya çıkan çekim takvimiyle birlikte artık harekete geçme zamanı. Projede, hem kamera arkası hem de kamera önü için belirlenecek insan sayısı, çekimlerin yapılacağı mekânları tespitlemek, hazırlanması gereken dekorlar, platolar, kostümler, makyajlar, ışık tercihleri ve devamında gelen post-production süreci… Peki, bir seyirci olarak henüz izlenimimize sunulmadan evvel bu kadar meşakkat gerektiren bir sanatla ilgili bir tüketici olarak nasıl zaman tasarrufunda bulunmalıyız?

 Film mi izliyoruz? Sinemayı mı keşfediyoruz?
  Sinemaya olan bakış açımız, neresinde durduğumuz, nasıl değerlendirdiğimiz her şeyden önce sektörü ne kadar ayrıntısıyla takip ettiğimizle, takip etme arzumuzla alakadar diyebiliriz. Sinema izlediğimizde harcadığımız zamanı hayatımızın akışında bir ritüel olarak mı kabul ediyoruz, yoksa arada sırada kafamızı dağıtmak veya günlük hayatın getirdiği monotonluktan dışarı çıkmak için bir zihin aktivitesi olarak mı? Örneğin; sürekli çok yoğun saatler çalışıyor; ailemizle, eşimizle-dostumuzla sık vakit geçiriyorsak; film izlemek zamansal anlamda bir lüks olacaktır. Fakat bir sinema öğrencisi, bir sinema eleştirmeni veya sektörün içinde olmasak bile zamanımızı her gün film izleyerek geçirmeyi tercih ediyorsak bu döngü, aslında yine bir lükstür ama bunu zamansal olarak değil, başka kavramlarla tanımlamak daha doğru olacaktır.
 Çekimleri Yıllar Süren Bazı Filmler
  Richard Linklater’ın 2014 yılında gösterime giren Boyhood (Çocukluk) projesi, yönetmen tarafından 2002 yılında kameraya alınmaya başlanmış, aynı oyuncu kadrosuyla her yıl belirli zaman dilimleri belirlenerek tam 12 yılda gerçek zamanlı olarak çekilmiştir. Filmin başrolünde izlediğimiz “Mason” karakterine hayat veren Ellar Coltrane’i filmin açılış sahnesinde 6 yaşında görürken, film bittiğinde 18 yaşına geldiğini izlemekteyiz. Aynı şekilde; kız kardeşinin, annesinin ve babasının da aradan geçen 12 yılda geçirdiği fiziksel dönüşüme şahit olmaktayız. Film katıldığı tüm festivallerden birçok ödülle dönmüş, “Mason” karakterinin annesi rolündeki Patricia Arquette, akademi ödüllerinde “En iyi yardımcı kadın oyuncu” ödülüne layık görülmüştür.
  Bu örneğin dışında; film yapım sürecinde yaşanan aksilikler, yapımcı sorunları, kullanılan teknikler, yönetmen mükemmeliyetçiliği vb birçok sebepten dolayı çekim süreleri yıllar sürmüş bazı filmler şöyle:
 – Blood Tea and Red String (Gösterim yılı, 2006 / çekim süresi, 13 yıl)
 – Roar (Gösterim yılı, 1981 / çekim süresi, 11 yıl)
 – Pakeezah (Gösterim yılı, 1972 / çekim süresi, 14 yıl)
 – Mad Max: Fury Road (Gösterim yılı, 2015 / 17 yıl)
 – The Thief and The Cobbler (Gösterim yılı, 1993 / çekim süresi, 31 yıl)
  Tarihe damga vurarak klasikleşen ve zihinlerimizde her daim, kıyıdan köşeden dahi olsa safını almış birçok projede çokça zaman harcansa da, bilim ve teknolojinin her geçen yıl hızla gelişim göstermesiyle beraber- çekim senaryolarının daha doğru ve imkânlar dâhilinde planlandığı projeler çekim için harcanan süreyi- filmin bütçesi ve hitap edeceği kitle ne olursa olsun- aşağı çekmeyi başarıyor. Yine de bizler izleyici olarak tüketim sürecinde üç aşağı beş yukarı, ekstrem örnekler dışında aynı izleme sürelerini harcamaktayız. Dolayısıyla; her zamanda ve koşulda “emeğe saygı” diyebilmekle beraber- en büyük lüksümüz, gelişen zihinlerimiz ve kültürümüz.

This post is also available in: English

Kategoriler: Kültür

Yorumlar (0) Yorum Yap

/