Dünyanın varlığını ya da kendi varlığınızı daha önce hiç sorguladınız mı? Kesinlikle gerçek dediğimiz nesnelerin varlığından ne kadar emin olabiliriz, bilmiyoruz ama bazı teorileri okuyunca gerçekliği sorgulamaya ve kafamızın karışmasına engel olmak o kadar da kolay olmuyor.
İşte içinde bulunduğumuz durumlar ve gerçek dediğimiz şeyler hakkında yazılmış en ilginç 8 teori:
1) Son Hal Teorisi (Big Freeze)
Son Hal Teorisi, evrenin sınırlı bir enerjisi olduğu gerçeğinden yola çıkar. Parçacıkların hareketi tarafından termal enerji üretilir ve bu enerji yavaş yavaş yıpranacaktır. Parçacık hareketi yavaşlayacak ve bir gün her şey muhtemelen duracaktır. Teoriye göre, bu enerji bittiğinde de evren donmuş duruma geçecektir.
2) Tekbencilik (Solipsizm)
Solipsizm, temel olarak hiçbir şeyin var olmadığını yalnızca kişilerin bilincinin var olduğu gerçeğine dayanır.
İlk başta şaşırtıcı gelse de üzerinde düşünüldüğünde gerçekten böyle olabileceği, hayatın yalnızca sizin zihninizin bir oyunu olduğu gerçeği çok da imkansız gelmemeye başlıyor.
Tüm yaşantınızın bir rüya içinde geçmediğini ve yaşadığınız tüm deneyimlerin rüyanın parçası olmadığını söyleyebilir misiniz?
Yeme, dokunma, koklama, görme ve hissetmeleri nasıl açıkladıklarını sorabilirsiniz ancak bazı uyuşturucuların etkisi altındayken halüsinasyonları sanki gerçekmiş gibi hissedip onlara dokunabiliriz. Belki bir simülasyonun içindesiniz ve beyniniz size yanılsamalar yaşatıyor. Tüm bunların gerçek olup olmadığını maalesef bilemeyiz ancak emin olduğumuz tek bir şey var ki o da düşüncelerimiz.
3) Şimdicilik (Presentism)
Zaman, gerçekliği algılamamız ve bizim hangi anda olduğumuzu belirleyen bir araçtır.
Yaşantımızı, genel olarak geçmiş, şimdi ve gelecek diye 3’e ayırırız ancak bu kuramı savunanlar yalnızca ‘şimdi’nin gerçek olduğunu savunurlar.
Kulağa biraz garip geldiğinin farkındayız, ancak temel argüman olarak bir şeyi yaparken o şeyin gerçekte var olduğunu savunurlar. Örneğin, siz bu yazıyı okurken gerçekten bu yazı var olur, onun dışında böyle bir yazı yoktur.
Gelecek ise yalnızca hayal ürünüdür çünkü zaman dediğimiz şey geçmişte ve gelecekte var olamaz, sadece şuan içinde bulunduğumuz ‘an’ı kapsar.
4) Ebedileştirme (Eternalism)
Ebedileştirme ise, tam olarak şimdiciliğin zıttıdır.
Bu görüşe göre tüm geçmiş, şuan ve gelecek katmanları aynı anda mümkündür yani zaman çok katmanlıdır.
Önemli olan şey; gören kişinin, neyi nasıl gördüğü ve belirlediğidir. Gördüğü şey, hangi noktaya baktığına bağlı olarak değişir. Buradan hareketle dinozorlar, Marly Monroe ve Justin Bieber aynı anda var olabilir ancak yalnızca belirli bir noktadan gözlemlenebilir.
Eğer kişi bu gerçeklik görüşüne sahip olursa gelecek umutsuzlaşır ve geleceğimizin irademize göre şekillenmesi aldatıcı olmaya başlar.
5) Çoklu Alternatifler (The Multiverse Theory)
Aslında bir çoğumuz paralel evren kavramına oldukça aşinayız. Dünyanın farklı yerlerinde bizimle hemen hemen aynı şeyleri yaşayan birilerinin olduğu gerçeği düşününce o kadar da zor değil gibi.
Bu da beraberinde, sınırsız alternatif gerçeklikleri getiriyor. Örneğin bir paralel evrende araba kazası geçirmiş olabilirsiniz, başka bir evrende saçlarınız mavi olabilir ya da daha ebeveynleriniz tanışmadığı için doğmamış bile olabilirsiniz.
Bu kurama göre, sınırsız alternatifler içinde bir hayat yaşıyoruz.
6) Kurgu Gerçeklikler (Fictional Realism)
Paralel evren teorisinin farklı kollarından birisi de aslında kurgu olan şeylerin gerçekte var olabileceği düşüncesidir.
Örneğin, Superman bir yerlerde gerçekten uçuyor olabilir, Harry Potter Hogwards’ta başını belaya sokuyor olabilir ya da Kırmızı Başlıklı Kız kurdun midesinden kurtulmuş olabilir.
Bu teori, sınırsız farklı gerçekliğin bir yerlerde geçerli olabileceğini savunuyor. Kim bilir belki de bir gün böyle bir gerçeklikle karşılaşırız ve diğer kurgu alemlerinin de var olabileceğine inanmaya başlarız.
7) Maddecilik (Phenomenalism)
Hemen hemen herkes, bir yere bakmadığında orada ne olduğunu merak etmiştir.
Bu anlayışı savunanlar bu sorunsal üzerine çok düşünmüştür ve hepsi de aynı sonuca ulaşmıştır: O şey yok olur.
Filozoflar, bir nesnenin maddesel olarak ancak bilincimizde var olduğunu savunurlar. Örneğin; telefonunuz yalnızca onun varlığının farkındaysanız ve varlığına inanıyorsanız vardır. Telefonunuzdan uzaklaştığınızda varlığı son bulur ve ta ki başka birisi ya da siz telefonunuzla tekrar etkileşime geçene kadar o var olmaz.
Algı, bu düşünce sisteminin temel taşıdır.
8) Yönetilen Beyin (The Brain in a Jar)
Birçok düşünür tarafından da tartışılan bu düşünce, bazı araştırmalara da konu olmuştur.
Temel olarak bizim düşüncelerimizin başkalarının gerçeklik düşüncelerine göre yönlendirildiği üzerinedir. Beynimizin aslında bir kavanozda uzaylılar ya da bilim insanları tarafından yönetilmediğini kolaylıkla söyleyebilir misiniz?
Descartes’in şeytan problematiğinin modern yorumlaması olarak geçen bu inanış, temel olarak gerçek olduğunu düşündüğümüz şeyleri yine kendi bilincimizle onaylamamız sonucuna bağlanır.
Yorumlar (0) Yorum Yap