Steve Jobs’tan E-posta Yazmak Üzerine Almamız Gereken 5 Temel Ders

Dilara Avlupınar

Dilara Avlupınar

Boğaziçi Ekonomi

Apple kurucu ortağı Steve Jobs’ın hayatı boyunca binlerce e-posta yazdığı şüphesiz. Biz, onun e-postalarının çok küçük bir kısmına ulaşabiliyoruz ve bunların çoğu müşteri şikayetlerine cevap olarak yazdığı kısa e-postalar. Ancak bizimle paylaşılanlar arasında biri var ki e-postalar hakkında birçok ders çıkarmamız mümkün.
Öncelikle ders çıkarmamız gereken bu e-postanın içeriğini bilmeliyiz.
2010 yılında, Steve Jobs ve dolayısıyla Apple iPad’i piyasaya sunmaya hazırlanıyordu. Tabletin en önemli özelliklerinden biri Amazon’un Kindle’ına benzer olarak e-okuyucu fonksiyonu gösteriyor olmasıydı. iTunes’a kitap vermeye istekli olan yayıncılar iPad’in daha çok ilgisini çekiyordu ve dört büyük yayıncı çoktan imzasını atmıştı. Ancak HarperCollins isimli yayın evi hala daha beklemedeydi. HarperCollins’in ortaklarından olan News Corp’un başkanı James Murdoch, Apple’ın verdiği fiyat konusunda ikna olmamıştı. Böylelikle, Jobs, bu e-postayı yazdı.
 Pek biz bu e-postadan ne gibi dersler çıkaracağız?

1) Alıcılara isimleriyle hitap etmeliyiz.

Jobs’un e-postayı yazarken ne düşündüğünü bilemeyiz ancak kişi ismini kullanarak bir güven oluşturmaya çalıştığını görüyoruz. Burada vermek istediği mesaj: Seni tanıyorum ve ikimiz de aynı taraftayız.
Unutmayın: Her e-posta için olmasa da karşılılıklı yazışıyor olduğunuz birine e-posta gönderirken kişinin ismiyle başlamaya dikkat edin. Birisiyle ortak bir nokta yakalamaya çalışıyorsanız, Dale Carnegie’nin bu sözünü aklınızdan çıkarmayın:

“Bir kişinin adı, bu kişiye herhangi bir dildeki en önemli ve en tatlı ses gibi gelir.”

2) E-postayı yazmak için vakit ayırmalıyız.

Steve Jobs’ın bu e-posta için ne kadar süre harcadığını bilmiyoruz ama kayda değer bir zaman ayırdığını varsaymak yanlış olmaz. Akıcı, savunmaya geçmemiş bir tarzda yazdığı e-postayı aynı zaman Apple’ı olabilecek en güzel şekilde betimliyor.
Unutmayın: E-posta yazacağınız zaman bunun için zaman ayırmanız gerekiyor. Göndereceğiniz e-posta, amacı ne olursa olsun, birini gerçekten etkileyebilmeniz için bir fırsattır. Özellikle önemli bir posta atacaksanız iletinizi yazıp biraz bekleyin. Sonrasında yazdıklarınızı göndereceğiniz kişinin bakış açısıyla okumayı deneyin ve gerekli düzenlemeleri yapın. Gereksiz jargon kullanmamaya çalışın.

3) Yazım kurallarına özen göstermeliyiz.

Bugünlerde gönderilen elektronik postalar fazla üstünkörü yazılıyor. Oysa, Jobs’un e-postayı yazarken büyük harf kullanımına, dil bilgisi kurallarına, yazım ve noktalama işaretlerine son derece dikkat ettiği açıkça görülüyor. Bunun tesadüfen olduğunu düşünmüyorsunuzdur sanırım.
Unutmayın: Yazarken daha dikkatli davranarak düşüncelerinizi tamamiyle dile getirebilir ve daha kolay anlaşılabilirsiniz. Detaylara dikkat ederek insanlar üzerinde daha olumlu bir etki bırakabilirsiniz.

4) Karşıdakine değer verdiğimizi hissetirmeliyiz.

Steve Jobs, e-postanın sonuna eklediği iki cümle ile gönülleri fethediyor. “Bir şeyleri gözden kaçırıyor olabilirim ama başka seçenek göremiyorum. Sen görüyor musun?” diyerek karşısındakine güven veriyor ve alçakgönüllülüğünü gösteriyor.
Unutmayın: Karşınızdaki kişiye oyununuzdaki bir piyon değil, tüm sürecin bir parçası olduğunu hissettirmelisiniz. Diğer kişileri dinlemeye istekli olun, endişelerini dinleyin ve hatalarınızı kabullenin.

5) E-postamıza son verirken iyi dileklerimizi ve imzamızı eklemeyi unutmamalıyız.

Örnek e-postamızda konuşmanın sonlanmadığı ve mailleşmenin devam edeceği açık. Eğer bu e-postayı bir başkası yazsaydı direkt soruyla bitirebilirdi. Ancak imzanın karşıdaki tarafından okunan son şey olduğunun bilincinde biri olarak saygılarını sunmayı ve ilk adını yazmayı atlamamış.
Unutmayın: Mailleştiğiniz kişiyle bir ilişki kurmaya çalışıyorsunuz. Yüz yüze konuşmaları nasıl hoşça kal demeden bitirmiyorsanız e-postalarınızı da bir anda bitirmemelisiniz.
Kategoriler: Kariyer

Yorumlar (0) Yorum Yap

/