Peri Bacaları: Nasıl Oluşmuşlar? Hangi Şehirdeler? Efsaneleri Nelerdir?

Dünyanın en önemli doğal güzelliklerinden biri olan Peri Bacaları son yıllarda Kapadokya bölgesine turist akını yaşanmasına sebep oluyor. Türkiye’nin jeolojik yapısının genç olması sebebiyle birçok ilimizde Peri Bacaları buluyor. Bu yazıda, Peri Bacalarının en gözde olanı Kapadokya’ya hem coğrafi hem tarihsel bir yolculuğa çıkıyoruz.

peri bacaları


Peri Bacaları: Şiddetli Rüzgârın Yontuları

peri bacaları

60 milyon yıldır süren ve halen devam eden doğal bir oluşum harikası Peri Bacalarının ortaya çıktığı Kapadokya diye adlandırılan bölge, yaklaşık 12 milyon yıl önce göllerle kaplı bir alana sahip. Yeryüzünün bu zamanlara göre hayli hareketli olduğu jeolojik devirlerde Erciyes Dağı, Güllü Dağı ve Hasan Dağı gibi çok sayıda aktif volkanın 10 milyon yıl önce patlaması Peri Bacalarının oluşumuna zemin hazırlıyor.

Bugünkü şeklini alması biraz daha zaman alıyor.  Şöyle ki, yanardağlardan püsküren lavlar platolar, göller ve akarsular üzerine doğru akıyor, kaynayan sıcak küller zamanla soğuyor ve tüf adı verilen kayaçlar haline gelerek tüf tabakalarını oluşturuyor. Ana volkanlarla şekillenen bu platolar, küçük volkanların patlaması ile sürekli değişim geçiriyor.

Göller kuruduktan sonra ise tüf tabakası yüzeye çıkıyor. Zamanla akarsuların, göllerin ve rüzgârın aşındırması sonucunda günümüzdeki peri bacaları görünümü ortaya çıkıyor.


Şapkalar da nerden çıktı?

peri bacaları

Volkan tüflerinin tabakalaştığı arazide oluşan sert ve kalın yapıya sahip olan andezitler (taşlar) sel sularının aşındırması sonucunda arazinin yüzeyine çıkıyor. Peri bacalarının oluştuğu arazi hem eğimli hem de dik yamaçlara sahip bir alan. Sel sularının bu yamaçlarda kendine yol bulması sert kayaların çatlamasına ve kopmasına sebep oluyor.

Zamanla iyice aşınan tüf tabakası bugünkü peri bacası görünümünü alırken andezitlerin altındaki tabaka daha az aşınıyor. Çünkü andezitler çok sert bir yapıya sahip olduğundan altındaki tüfü sıkıştırıyor. İşte bu andezitler rüzgârın da tüf tabakalarını aşındırmasıyla iyice yukarda kalarak perilere ait olan şapkalar haline geliyor! Aşınmadan korunan konik biçimli gövdeler de bu şekilde ortaya çıkmış oluyor.


Peri Bacalarının Tarihi

peri bacaları

Eski çağlarda Nevşehir, Kırşehir, Aksaray, Niğde ve Kayseri illerini kapsayan bölge Kapadokya olarak adlandırılırdı. Kapadokya, adını tarihe damga vurmuş olan Persler’in “Güzel Atlar Ülkesi” manasına gelen Katpatukya sözcüğünden alıyor. Şimdi ise peri bacalarının olduğu bölgeye yani Uçhisar, Göreme, Avanos, Ürgüp, Derinkuyu, Ihlara, Kaymaklı gibi dar ve kayalık arazinin olduğu turistik bölgeye Kapadokya diyoruz.

Bu bölgenin bilinen tarihi Yontma Taş Devri’ne kadar uzanıyor. Yazılı tarihi ise Asurlu tacirlerin Kayseri’de koloniler kurmasıyla başlıyor. Hititler’den Frigyalılar’a, Helenler’e, Persler’e, Romalılar’a, Bizanslar’a, Selçuklular ve Osmanlılar’a kadar uzanan köklü bir tarih…


Peri Bacaları insanlar için nasıl yaşam alanı haline geldi?

peri bacaları

Eski zamanlarda yaşayan insanlar Kapadokya’nın kendine has doğasını keşfettikçe onun sert yapılı kayalar olmadığını kolay işlenebildiğini fark ediyor. Yıllarca bu yumuşak volkanik kayaların içini yontarak evler, kapılar, pencereler, kiliseler hatta güvercin yuvaları bile yapıyorlar. Vadiler boyu köyler inşa ediyorlar.

Köylerini savunma amacıyla dönemin gökdelenlerini, altı katlı kaya gibi sağlam kaleleri, inşa ediyorlar. Kısacası bir toplum haline geliyorlar. 9. ve 12. yüzyıllar arasında Bizanslılar tarafından bu kaya sütunlara büyük kiliseler inşa ediliyor. Bazı sütunların içinde ise bir değil iki kilise yer alıyor.


Peki kim bu Kapadokya’nın yerlileri?

peri bacaları

Araştırmalara göre, St. Paul (Aziz Paulus)’ ün etkisiyle din değiştiren erken dönem Hristiyanları, Kapadokya bölgesindeki Peri Bacalarında inzivaya çekilirler. İsa peygamberin ölümünden 400 yıl sonra bu bölgeye yerleşmiş olan Hristiyanlar uzun bir süre buralarda yaşarlar.

Roma İmparatorları Diocletianus ve Julianus’un Hristiyanlara saldırıları bu bölgenin kentleşmesini hızlandırır. Çünkü baskılardan ve savaştan kaçan halk keskin bir çakmak taşının yardımıyla şehri aşağı doğru sürekli oyarlar; odalar, sığınaklar, ibadethaneler, şıra haneler, mutfaklar ve sonuç olarak yeraltı şehirleri ortaya çıkar. Ancak bu şehirlerde yaşayan diğer toplulukların bilgilerine net olarak sahip değiliz. Bölgedeki toplulukların değişmesi nüfusun artış göstermesi sebebiyle devamlı olarak genişletilen yeraltı yerleşimleri bir önceki kültürlerin tüm arkeolojik izlerini yok ederek bugünkü halini alıyor…


Peri Bacalarının en ilginç kültürel zenginliği: Yeraltı Şehirleri

yeraltı şehri

Kapadokya bölgesinde 300’e yakın yeraltı şehri bulunuyor. Bu yeraltı yerleşimlerinin yapısı incelendiğinde güvenlik amacıyla inşa edildikleri anlaşılıyor. Yöredeki hemen hemen her ev gizli geçitlerle yeraltı şehirlerine bağlı. Yabancıların bu geçitleri bulmasının önüne geçmek için de çevrelerine çeşitli tuzaklar kurulmuş! Düşmanın bu yolları kullanabilmesini zorlaştırmak için de labirent gibi tüneller hem dar ve uzun hem de alçak yapıda oyuluyor.

Diğer yeraltı şehirlerindeki güvenlik önlemlerinden farklı olarak Özkonak Yeraltı Şehri’nde sürgü taşlarının üzerine düşmana dökmek için kızgın yağ koyuluyor; ok ve mızrakla vurabilmek için de ufak delikler açılıyor. Yeraltındaki odalara ihtiyaç oldukça yeni odalar oyulmuş, koridorlar, geçitler çoğalmış ve böylece yerin altındaki şehirler meydana gelmiş.


Kaymaklı: Yeraltındaki doğa ve arkeoloji harikası kent

yeraltı şehri

En bilinen yeraltı şehirlerinden olan Kaymaklı Yeraltı Şehri’nin oluşumu binlerce yıl alıyor. Volkanik arazideki yumuşak tüfün kolayca oyulmasıyla derinlemesine doğru bu şehir inşa ediliyor. Farklı zamanlarda farklı kavimlere, topluluklara ev sahipliği yapan bu kent binlerce yıl boyunca savaşlardan, hastalıklardan ve baskıdan kaçan halklar için sığınak olarak kullanılıyor.

Şehrin içinde çok sayıda erzak deposunun olması, akıllara geniş bir nüfusun burada yaşamış olduğunu getiriyor. Yeraltındaki sabit sıcaklık bu erzak depolarında yiyeceklerin bozulmadan saklanmasını sağlıyor. Yapılan ölçümlere göre yaz aylarında da kış aylarında da bu depolardaki sıcaklık 20 santigrat dereceyi gösteriyor. 

Erzak depolarının kapıları mutfaklara, mutfakların kapıları caddelere, caddelerin kapıları ise konutlara, kiliselere ve diğer yaşam alanlarına açılıyor. Sadece Kaymaklı’da bulunan bir granit taşın önceleri mutfakta baharat öğütme amacıyla kullanıldığı sanılıyor ancak daha sonraki arkeolojik çalışmalarda bu taşın maden cevheri zenginleştirme amacıyla kullanıldığı ortaya çıkıyor.

Kaymaklı Yeraltı Şehri’nin ziyarete açık kısmı yalnızca 4 kattan ibaret ve tüm şehrin yalnızca yüzde 5’ini oluşturduğu düşünülüyor. Şehrin geri kalanı yüzyılların birikimi olan taş, kum ve molozlarla kaplı.


Peri Bacaları efsaneleri: Anlat anlat bitmez

peri bacası

Orada bulunan halkın sözlü geleneğe dayanarak dillendirdiği efsanelerden birine göre, bölgede yaşayan korkunç devler dağların boyundaymış. İnsanlara sinirlendiklerinde dağların tepelerinden köylere alevler gönderirlermiş. İnsanlar devleri kızdırmamaya dikkat ederlermiş. Bir gün periler ülkesinin padişahının yolu Kapadokya’ya düşmüş. Buradaki insanların durumuna çok üzülen padişah tüm perileri yardıma çağırmış.

Periler ellerinde kar ve buz taneleriyle devlerin ateş attığı yerlere hücum etmişler. Nihayet dağların ateşini söndürmeyi başarmışlar. Bunun üzerine korkan devler yerin altına kaçmış ve bir daha ortaya çıkmamışlar. İnsanlar kayalara oydukları mağaralara, periler bu kayaların tepelerindeki şapkalara yerleşip dostça yaşamışlar. 

Kulaktan kulağa fısıldanan bir diğer efsaneye göre ise binlerce yıl önce büyük bir savaşçı, aşkından ölüp bittiği kralın kızını kaçırır. Kızla birlikte Kapadokya bölgesine yani vadiye saklanırlar. Kralın en has adamları ve ordusu, savaşçının düşmanlarıyla birlikte vadiye gelirler kızı bulmak için. Savaşçı bir mucize yaşanması için dua eder ve mucize gerçekleşir. Tanrı savaşçıya yardım eder, orduyu taşa çevirir. Bunu gören tüm düşmanlar sağa sola kaçarlar. Taşa dönen şapkalı askerlerin gölgesi ise hala Kapadokya’dadır…

 

This post is also available in: English

Kategoriler: Seyahat, Tarih

Yorumlar (0) Yorum Yap

/