Ben yarı gezginim. O nasıl oluyor dersen hemen anlatayım. Hafta sonlarını dört duvar arasında geçiremeyen, her gördüğü manzaraya koşarak giden kısacası sürekli bir halde olmasa da fırsat buldukça huzuru kovalayan bir insanım. Gittiği yerlerde doğayla iç içe yaşayan, mavinin ve yeşilin her tonunu seven, güneşin doğuşunu ve batışını asla kaçırmayan bir kampçıyım. Buraya kadar yazdıklarım gezginliğimi anlatıyor. Gezgin kelimesinin başına gelen yarı sözcüğü ise hafta içi sıkıcı iş hayatında olduğum için sadece resimlere baktığım zamanı tasvir ediyor.
Şimdi kampla ilgili çok fazla teknik bilgi vermeyeceğim. Öncelikle ilk adımı atman gerekiyor.
İtiraf edeyim ben de koktum. Çok çekindim. Geçmiş zamanlarımda arkadaşlarımla kamplarım oldu ama hep çevremde insanlar vardı. Aslında tek başıma attığım ilk adıma yine bir arkadaşım vesile oldu. Söz verdim bir kere, balonlara ve peri bacalarına hayran olan bir arkadaşıma seninle orada kamp yapacağım dememle başladı her şey… Morali çok bozuk olduğu bir akşam aradı beni ve kafa dinlemeye ihtiyacı olduğunu, ona Kapadokya’da kamp sözü verdiğimi hatırlattı bana. “Hadi artık gidelim buna çok ihtiyacım var” dedi. Tamam dememle beraber hafta sonu yolculuğum için hazırlıklara başladım. Gideceğim güzergahı belirledim, çantamı doldurdum, en uygun yeri araştırdım. Cuma günü geldiğinde her şey hazırdı. Fakat cuma günü aldığım bir telefonla başlangıç çizgisini beraber geçeceğim arkadaşım, çıkan aksiliklerden dolayı hazır değildi. O kadar çok heveslenmiştim ki. Ne büyük hüsran ama. Çantam bana ben çantama bakakaldım. Gidememenin verdiği hüzünle beraber halamla sohbete koyulduk. Hala da hala hani lafını hiç esirgemez benim ki . Kurduğu o cümle hala aklımda. “Her şeye varsın da tek başına bir şey yapmaya gelince bir türlü cesaret edemiyorsun, asıl güç kendini dinleyip tek başına çıktığın yolu yılmadan tamamlayabilmektedir” dedi. Ben tek başına yemek yemeye hiç gitmedim, tek başıma bir mekanda oturup müzik dinlemeye de. Kalabalık bir insanım bu yüzden. İşte bu yüzden çok yoruluyorum, beni gezgin yapan da doğrudan bu yorulmuşluktur işte. Ve o cuma günü halamın kurduğu cümle benim içimde bir anda “hadi” ye dönüştü. Hadi dedim kendi kendime. Yapabilirsin. Bir kere otur bir manzara karşısında, etrafında hiçbir şey yokken kendini dinle. Dinle de gör aslında çevrende insanlar yokken yalnız olmadığını.
Yorumlar (0) Yorum Yap