Öz farkındalık, bir iç gözlem yapma kabiliyetidir. Öz farkındalık yeteneğine sahip olan kişi kendini çevre ve toplumdaki diğer bireylerden ayrı tutarak, tek başına bir birey olarak görüp sahip olduğu sınırları, yetenekleri yani öz benliğini keşfeder.
Günümüze kadar tüm filozof ve psikologların mercek altına aldığı, aynı zamanda psikolojideki en temel konudur öz farkındalık. Öz farkındalığa sahip olmak kişinin kendisi dışında sosyal ilişkileri için de oldukça önem taşır.
Bakmak görmek değildir.
Öz farkındalık göründüğü kadar kolay olmayan, uzun ve devam eden bir süreçtir. Kişinin kendini devamlı olarak keşfetmesi bu sürecin devamlılığını sağlayan sebeplerdendir. Birbirine karıştırılmaması gereken iki kavram öz farkındalık ve bilinçtir. Bu iki kavram birbirinden farklı anlamlara sahiptir. Bilinç, insanın etrafında olanları ve kendisini tanıyıp fark etmesi iken öz farkındalık kavramı ise bu farkındalıkların tanınması durumudur. Tıpkı bakmak ve görmek arasındaki farka benzemektedir.
Nosce Te Ipsum
“Kendini bil, Kendini Tanı” Apollon tapınağı üzerinde yazan bu eski yazı, Antik Yunan özdeyişidir. Platon, Sokrates ve Pisagor gibi tarihe adını yazmış bilge filozoflar tarafından sıkça kullanılmış bir sözdür. 4.yüzyıla ait kutsal bir tapınağın temel taşı olan bu söz ve verilmek istenen öz farkındalık mesajı günümüzde de önemini korumaktadır. Bireyin kendi tutum ve yönelimlerini bilip bunlara bilinçli bir şekilde dikkat etmesi onun gelişimini sağlar.
Öz Farkındalığın Önemi
Duygusal zekanın en önemli bileşeni olan öz farkındalık verimli ve daha mutlu bir yaşamın olmazsa olmazıdır. Kendini bilen birey kendini yönetebilir, doğru kararlar alıp doğru seçimler yapabilir. Öz farkındalığı oluşmuş bireyler duygu, düşünce ve davranışlarını kontrol edebilir çünkü kendisini tanır ve sınırlarını her zaman bilir.
Öz farkındalığınızı geliştirmek için gündelik hayatınızda pek çok farklı yöntem uygulamanız mümkündür. Unutmamak gerek ki yüksek öz farkındalık becerisine sahip olmak için harcanan zaman ve emeklerin karşılığında getireceği olumlu etkiler sizi düşünebileceğinizden daha fazla tatmin edecektir. Öz farkındalığa sahip olan, özünü daha iyi tanıyan kişi, başarı ve fırsatları kendine daha çok çeker.
Günün belli saatlerinde kendine ait bir alanda, kendine ayırabileceğin bir vaktin olsun. Bu vakitte tüm elektronik cihazlardan ve günlük işlerden kendini uzak tutup yalnızca benliğine odaklanmaya çalışarak öz farkındalık edinmeye adım atabilirsin.
İçsel ve Dışsal Öz Farkındalık
İçsel öz farkındalık bizim kendimizi nasıl algıladığımızdır. Dışsal farkındalık ise başkalarının bizi ne şekilde algıladığını anlamaktır. Kişinin içsel öz farkındalığı yüksek olup dışsal öz farkındalığı düşük ise bu kişi dışarıdan gelecek geri bildirimleri dinlemek istemeyecektir. Tam tersi durumda yani yüksek dışsal öz farkındalık, düşük içsel öz farkındalık sahibi bir birey ise kendi içerisinde olan bitenleri anlamaya çalışmak yerine başkalarının gözünden nasıl algılandığını düşünür ve onları memnun etmeye çalışır.
Arzu edilen özellik hem içsel hem de dışsal öz farkındalığı yüksek bir insan olabilmektir. Bu durumun empati kurabilme ve sağlıklı ilişkiler edinebilme üzerinde olumlu etkileri vardır. Birçok araştırmanın sonucunda, öz farkındalığın lider olabilmek ve liderlik başarıları sağlayabilmek için de önemli olduğu çıkarımına varılmıştır.
İçsel öz farkındalığı arttırabilmek için kendimize yönelteceğimiz sorular:
- Benim öz değerlerim nelerdir?
- Zayıf olduğum yönlerim nelerdir?
- Güçlü olduğum yönlerim nelerdir?
- Neleri yaparken zamanın akışını farketmeden ve sıkılmadan yaparım?
- Hangi duyguları sıkça yaşıyorum?
- Beni sınırlandıran inançlarım nelerdir?
Dışsal öz farkındalığı arttırabilmek için kendimize yönelteceğimiz sorular:
- Başkaları beni nasıl görüyor?
- Benim kendimi gördüğüm halim ve başkalarının gördüğü arasındaki farklar nelerdir?
Düşük Öz Farkındalık Belirtileri
Öz farkındalığı düşük olan kişilerin bazı özellikleri
- Başından geçen olayları anlatırken sorumluluğu kader ve şans gibi diğer dış sebeplere dayandırır. Başarısızlıklarının sebeplerini kendilerinde aramaktan uzaktırlar.
- Kendileri gibi düşünmeyen insanların düşüncelerine tahammül edemezler. Farklı bakış açılarını dinlemekten uzak dururlar.
- Sergiledikleri davranışların farkına varamazlar ve değerlendiremezler.
- Duygu, düşünce ve davranışlarının sebeplerini açıklamakta zorluk çekerler.
- Hayatlarında gerçekçi ve net hedefler yoktur.
Johari’nin Pencereleri
1950’li yıllarda Amerikalı iki psikolog, Joseph Luft ve Harry Ingham’ın geliştirdiği Johari Pencereleri (Kendini tanıma pencereleri) modeline göre her kişinin sahip olduğu 4 adet alanı vardır. Bu alanların içerisinde kendimizle ilgili çeşitli özelliklerimiz bulunmaktadır. Bu özelliklerin bazılarının farkında olurken bazı özelliklerimizin ise kendi başımıza farkına varamamaktayız.
1) Açık Alan: Açık alanda sahip olunan özelliklerin hem birey hem de diğer insanlar farkındadır.
2) Gizli Alan: Kendimiz ile ilgili bildiğimiz ama diğer insanların bilmesini tercih etmediğimiz ve bu sebeple diğer insanların bilmediği alanımızdır.
3) Bilinmeyen Alan: Bu alanda bulunan özelliklerin ne biz ne de başkası farkında. Henüz bilmediğimiz çeşitli yeteneklerimiz, zaaflarımız, kötü yönlerimiz ve bilinmeyen daha bir sürü özelliğimiz bulunur. Bu özelliklerden bazılarını kriz ortamlarında aniden görebilmek mümkün.
4) Kör Alan: Kör alanımızı yalnızca kendimiz göremeyiz. Kör alandaki özellikleri diğer insanlar görür ve bilirler. Çevrenizdeki insanlar, gelip size bu özelliklerinizi söylemedikleri sürece kendiniz bu özelliklerin farkına varamazsınız. Kör alanınızı daraltabilmeniz için diğer insanların sizin hakkınızdaki yorumlarını dinlemeniz gerekir.
Sizi Eleştirenleri Dinleyin
Çevrenizdeki insanlardan geri bildirimler almak, öz farkındalığın gelişimi için oldukça önemli bir adımdır. Başkalarının sizin hakkınızda söyleyeceği kötü yönde eleştirileri dinlemek, özellikle savunmacı tavır sergileyen kişiler için göründüğü kadar kolay olmayacaktır. İnsanlardan hakkınızda düzeltmeler almak, kimi durumlarda incitici dahi olsa en sonunda sizi daha güçlü hale getirecektir.
Karşınızdaki kişiyi dinlerken onun duygularına, beden hareketlerine ve söylediklerine ilgili olmanız gerekir. Bunu yaparken o kişiyi yargılamaktan da kendinizi alıkoymalısınız. Yalnızca eleştirileri dinlerken değil genel olarak iyi bir dinleyici olabilmek adına da bu adımlara dikkat etmelisiniz.
Psikologların araştırmalarına göre, günlük yaşantımızda çoğu zaman otomatik olarak bir şeyler yapıp hislerden ve yaptığımız işlerden farkındalık anlamında uzak kaldığımız görülmektedir.
Duygularınızı Tanıyın
Gün içinde başımıza gelen olaylara karşı verdiğimiz tepkiler, olay esnasında yaşadığımız yoğun duygular kişiden kişiye farklılık göstermektedir. Duygularını tetikleyen olayların farkına varmak öz farkındalığına ulaşabilmene yardımcı olur. Tetikleyici olayları bulmak pek kolay değildir. Herhangi bir olay esnasında duygularınızın tetiklendiğini fark etmeniz ve tam o an kendinizi yakalamanız gerek. Yaşadığınız duyguları ve sizi tetikleyen olayların farkına varabilmenizi sağlar. Bu sayede daha kontrollü olabilirsiniz.
Meditasyonla Kendinize Odaklanın
Meditasyon, derin bir şekilde düşünmeyi sağlar. Bireyin dikkatini dağıtacak dış etkenlerin olmadığı bir ortamda, rahat kıyafetlerle, zihnini farklı düşüncelerden arıtıp kişinin öz farkındalığına odaklanmasına yardımcı olur.
Meditasyon sırasında gözlerinizi kapatarak içsel aydınlatmanızı sağlarsınız. Odaklanma halini meditasyondan daha iyi sağlayabilen bir yöntem yoktur. Aynı zamanda araştırmalar, meditasyon yapan kişinin diğer insanlara kıyasla daha sağlıklı bir hayat yaşadığını göstermektedir.
Meditasyon yapan kişi stres ve kaygıdan uzaklaşır. Birey odaklanma esnasında rahatlayarak iç huzura kavuşur. Meditasyon sayesinde strese bağlı olan hastalıklar büyük ölçüde azalır. Birçok bağımlılığın tedavisinde de meditasyonun etkili bir yol olabileceği düşünülmektedir. Genel olarak meditasyon, mutlu ve sakin bir hayat sürebilmemizde etkilidir. Pozitif bir etkiye sahiptir.
This post is also available in: English Français Español Deutsch
Yorumlar (0) Yorum Yap