Minimum Miktarda Hayvansal Ürün: Reducetarian Akımını Benimsemek İçin 4 Sebep

Sena Topaloğlu

Sena Topaloğlu

Editör @ceotudent

Reducetarian, kişinin beslenme alışkanlıklarını değiştirerek daha az et ve hayvansal ürün tüketmesi gerektiğini öngören bir akım olarak karşımıza çıkıyor. Vegan ya da vejetaryen tarzı beslenme alışkanlıklarının aksine tüketimi tamamen kesmek yerine mümkün olduğunca azaltılması taraftarı. İlk çıkışı hayvansal gıdalarla alakalı olsa da günümüzdeki birçok problemin fazla tüketmekten kaynaklandığını düşünürsek, bu akımının skalası ilerleyen zamanlarda daha da genişleyecektir. Peki, neden reducetarian akımını benimsemeliyiz?

1) Çevremizi daha yaşanılır kılmak:

Günümüzde hayvansal üretim için kullanılan su miktarı bitkisel üretim için kullanılan su miktarının yaklaşık 10 katı. Küresel çaptaki su sorunu göz önüne alındığında bu oran çok can sıkıcı hale geliyor. Hayvan fabrikalarının gübre biriktirdiği alanlardan temiz su kaynaklarına gerçekleşen sızıntılar ise temiz su kaynaklarında mikrobik kirlenmelere yol açıyor. Aynı zamanda toplu gübre alanlarından ortaya çıkan metan gazı, küresel ısınmada karbondioksitin 20 katı fazla etkiye sahip.

2) Hayvan istismarının önüne geçmek:

Et üreticileri, hayvanların hızlı büyümesini ve doğal halinden daha fazla verim sağlamasını gerçekleştirmek amacıyla çeşitli işkenceler uygulamakta bir sakınca görmüyorlar. Gereksiz antibiyotikler, küçücük yerlerde sürekli beslenme ve hormonlu yiyecekler bunlardan yalnızca birkaçı. Denizlerdeki yanlış avlanmalar sonucunda gittikçe azalan balık sayısı da hayvan istismarı konusunda oldukça çarpıcı örneklerden biri. Avlanma bu şekilde devam ettiği takdirde, 2050 yılında denizlerde balık kalmayacağı iddia ediliyor.

3) Sağlıksızlığımız:

Bu denli kötü şartlarda yetiştirilen hayvanların besin olarak kullanımı elbette insan vücudu açısından birçok olumsuz sonuç doğuruyor. Suni büyüme sağlayan hormonlar bitkisel ürünlerde de kullanılsa bile insan bünyesine verdiği zarara bakıldığında hayvansal ürünler çok daha sarsıcı bir etkiye sahip. Ayrıca içtiğimiz suların ve soluduğumuz havanın son sürat kirlenmesi de yaşam kalitemizi ciddi derecede etkiliyor.

4) İnsanlık

Dünya, milyarlarca insanın açlık sınırında olduğu ve yetersiz beslenme sonucu çocukların öldüğü bir yer. Hayvansal ürünlerden elde edilen verim, onları beslemek için harcanan gıdanın yalnızca %5’i. Aynı şekilde susuzluktan ölen insan sayısı da gün geçtikçe artmaya devam ediyor. Bir tarafta bu kadar insanın aç ve susuz olduğu, öteki tarafta ise fazla et tüketiminden kaynaklı hastalıkların baş gösterdiği bir yaşam sürdürmekteyiz. Tek başımıza bu düzeni değiştiremesek de her şeyi aşırı tüketmek ve yok etmekten vazgeçip bu suça ortak olmayabiliriz.
Kategoriler: Ekonomi, Sağlık, Yaşam

Yorumlar (0) Yorum Yap

/