İletişim Fakültesi Öğrencilerinin ve Mezunlarının İşsizlik Sorunu: Kaynağı Nedir, Neler Yapılmalı? 

Bir iletişim fakültesi öğrencisi, okuduğu bölümün ilk yılından itibaren çevresinden ve internetten bölümünde büyük bir işsizlik dalgası olduğunu, mezunların çok azının kendi alanında iş yapabildiğini duyar ve okur. Herhangi birisine sorduğunuzda ya da internette ufak bir araştırma yaptığınızda, birçok kişinin iletişim fakültelerine karşı bu tutuma sahip olduğunu görebilirsiniz. Bunun elbette birçok sebebi ve doğruluk payı var. Yani bu yargı kısmen doğru diyebiliriz.

TÜİK’e göre Türkiye’de işsizlik: 2018’de %11,1 iken, gençler arasında işsizlik oranı ise %20,8’e ulaşmış bir durumda. Genel anlamda istihdam konusunda bir sıkıntı yaşanırken, iletişim fakülteleri öğrencileri ve mezunları da bu konuda bir hayli zorluk yaşıyor.

Torpil yoksa bölümü okumanın anlamı yok”, “İşsiz kalmak istiyorsan bu bölümü okuyabilirsin”, “İletişim fakültesi işsiz üretim fabrikasıdır” tarzında kulaktan dolma ve derinlikten yoksun bu cümleleri bizzat işitmiş biri olarak kendi gözlemlerimden çıkardığım işsizlik kaynaklarını, öğrencilerin ve mezunların neler yapabileceğini paylaşıp; konuyu biraz bile olsa netleştirmek isterim.

Konuya başlarken, öğrencilerin ve mezunların kontrolü dışında olan kısımları anlatıp, ardından kişiye bağlı kısımları anlatacağım.

1) Türkiye’de 71 Farklı İletişim Fakültesi Bulunması

TÜHİD’in yerli iletişim fakülteleri listesine baktığımızda 71 farklı üniversitenin iletişim fakültesine sahip olduğunu görebiliriz.
Yeni açılan bir üniversitenin ilk etapta en rahat açabileceği fakültelerden biri olan iletişim fakültesi, YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç’ın paylaştığı YÖKSİS verilerine göre 407 programda, 25 farklı türde iletişim eğitimi sunulmakta ve bu fakültelerde yaklaşık olarak 50 bin öğrenci eğitim görüp, her yıl yaklaşık 6500 mezun verilmekte.
Bununla beraber özel üniversitelerin maliyeti diğer bölümlere göre çok daha düşük olduğu için yeni iletişim fakülteleri açması bu sayıyı her geçen yıl arttırmakta.
Anlayacağınız, rekabet kızışırken istihdam yaratılmayışı öğrencilerin işlerini iyice zorlaştırıyor.

2) İletişim Fakültesi Mezunu Olmayan Kişilerin İletişimle Alakalı Meslekleri Yapabilmesi

Herhangi bir prodüksiyon şirketine gittiğinizde ya da bir reklam ajansının içinde bulunduğunuzda çalışanların sadece iletişim fakültesi mezunu olmadığını görebilirsiniz. Bu da sadece iletişim fakültesindeki insanların kendi arasında yarışmadığını, başka bölümlerden insanlarla da bir istihdam yarışı içinde olduğunu gösteriyor.

Sektörde ekonomi, mühendislik, tarih hatta veterinerlik bölümünden mezun insanları görmeniz çok muhtemeldir. Çünkü yaratıcı sektörler diplomanızdan çok ne yapabildiğinize bakar.

Tavsiye: Mezun olmadan önce en kısa sürede çalışmak istediğiniz alanda çalışıp deneyim kazanmaya çalışın ya da portfolyo hazırlayın. İyi kötü öğrencilik yıllarında karaladığınız senaryolar, kampanyalar, tasarımlar, kısa filmler sizi diğer öğrencilerden mutlaka bir adım öne taşıyacaktır. Somut bir şeyler sunmak, potansiyelinizi gösterme konusunda en önemli noktalardan biridir.

 


3) Dijital Devrimin, Yaratıcı Sektörlerde Yarattığı Yeni Yetenek Setleri

Dijital devrim sayesinde değişen yaratıcı sektörler, artık ölçümlenebilir ve teknolojiyle entegre işler ortaya çıkarmaya özen gösteriyor.
İşin teknik boyutunun terazide ağır basması, dijital dünyayı bilme zorunluluğu anlamına geliyor.
Reklamcılar Derneği’nin 2017 Medya ve Reklam Yatırımları Raporu’na göre dijital, açık ara en yükselen mecralardan. Dünya genelinde de en çok yatırım yapılan mecralardan olan dijital, kendi yetenek setlerini de beraberinde getiriyor.
Bu yetenek setleri, günümüzde iletişim fakültesi mezunlarından çok mühendislik fakültelerinde, yazılım ve matematik alanında eğitim almış kişilerde bulunuyor.
Örneğin; Dijital pazarlama, dijital medya satın alma ve programatik reklamcılık gibi konularda analiz, grafik yorumlayabilme hatta yazılım alanına az da olsa hakim olmak gerekebiliyor.

Tavsiye: Ne yazık ki dijital dünyaya sadece okuldaki derslerle hakim olamazsınız. Udemy’den ya da herhangi bir online ders sitesinden alacağınız nitelikli bir dijital kursun, okuldaki birçok dersten sektörel bazlı daha çok şey öğreteceğine emin olabilirsiniz. Dijital bilginizle okulda aldığınız teorik bilgileri mutlaka birbiriyle beslemeye çalışın.

 


4) Müfredatın Günümüzü Yakalama Konusundaki Dezavantajı

Her şeyin çok hızlı değiştiği bir çağda, müfredat maalesef değişimi yakalayabilecek dinamik bir sisteme sahip değil. Bir sene içinde sosyal olarak insanların kullanım ve tüketim alanında çok büyük tutum değişimleri göstermesi bir yana, teknolojik geliştirmeler ve algoritma değişimleri;  pazarlama ve reklam stratejilerinde, çekim ve kurgu tekniklerinde büyük değişimlere yol açabiliyor.

Tavsiye: Güncel kalmak için dijital olarak sürekli beslenin. Gelişmeleri takip etmeniz, okuldan çıkıp sektöre daldığınızda yaşayacağınız şok etkisini azaltır. En yeni reklamı, en yeni çekim tekniğini, en yeni algoritma değişimini bilmek aynı zamanda sektörü de bilmek demektir. Güncel kalmaya çalışın.

 


5) “İletişim Fakültesi Çok Geniş Bir Çalışma Alanına Sahiptir”

Bu cümle de çoğu zaman üniversite hocalarından duyulur. İyi bir şey gibi görünür ama kısaca sizin spesifik bir konuda uzmanlaşamayacağınızı, kendi uzmanlık alanınızı seçmeniz gerektiğinin altını çizer. Nitekim bu “geniş çalışma alanı imkanı” öğrencileri bir seçim paradoksuna (seçim alternatifinin fazla olmasından alternatif üzerindeki kararlılığın da o kadar azalması) sürükler.
Böylelikle öğrenci “Halkla ilişkiler alanında uzmanlaşacağım, senaryo yazarlığında uzmanlaşacağım, yönetmen olacağım, tasarım alanında uzmanlaşacağım” derken durumun bulanıklığından pivot yeteneğini bulamaz ve kendisine bir rota çizmekte zorlanır. Elbette sektörle alakalı her konuda belli bir bilgi seviyesine ulaşılmalı, fakat ilerletilmek istenen alan bulunmadıkça kafa karışıklığından kaçış olmuyor.

Tavsiye: En sık kullanılan iki yöntem şu şekilde: “Stajda evrildiğin yönü bul ve tamamen üstüne git” ya da “tutkun olan alana sadık kalıp ilerletmeden başka alternatifleri zorlama” 

 


6) Öğrencilerin İletişim Fakültesinden Başka Alternatifi Olmadığı İçin Fakülteyi Seçmeleri, İsteyerek Seçenlerin Beklentilerinin Karşılanmaması

Sözel öğrencilerinin bölüm yelpazesi, eşit ağırlık ya da sayısal öğrencilerinin sahip olduğu alternatiflere göre çok daha az. Bu durum da öğrencilerin tek seçenek olarak iletişim fakültesinden bir bölüm seçmesine ve mutsuz olmasına yol açıyor.

Bir yanda da aşırı idealist Jr. Ogilvy’ler ve Jr. Tarkovsky‘ler bulunur. Sahip oldukları heves, karşılaştıkları temel teorik dersler ile baltalanırken, ilerleyen zamanlarda da üretim evresine gelene kadar çok vakit kaybettiklerini hissetmelerine neden olur ve kendilerine olan inançlarını düşmeye başlar.

Tavsiye: Fakülte içindeki bölümlerden birini istemeyerek okuyorsanız, sınava tekrar hazırlanmanız geleceğinizi kurtarabilir. Zira çalışmaya başladığınızda bile zaman zaman sevmek için çaba harcayacağınız anlar olacak. Eğer severek ve isteyerek bölümdeyseniz, fikirlerinizi hayata geçirmek için vakit kaybetmeyin. En kısa sürede kendinize bir usta bulun. Özellikle reklamcılık alanında usta çırak ilişkisi çok yaygındır. Böylelikle hevesinizi kaybetmeden yola devam edebilirsiniz.


Sistem ne kadar aleyhinize işliyor olursa olsun, farklılaşmanıza ve gelişmenize engel değil. 

Bu içerikler de ilginizi çekebilir:

Kategoriler: Kariyer

Yorumlar (0) Yorum Yap

/