Bir şeyler ters gittiğinde, sizi doğru yola geri götürecek her zaman bir ters yön vardır.
Ulaşmak istediğiniz planlarınız, hedefleriniz, idealleriniz veya sonuçlarınız var mı? İşler istediğiniz gibi gitmediğinde sinirlenir misiniz?
Eğer öyleyse, bu makaleden basit ama güçlü bir fikir edineceksiniz.
Bu fikrin kaynağı ise Jocko Willink’in “Discipline Equals Freedom” adlı kitabı.
Fikir, çok basit. Jocko, işler ters gittiğinde şikayet etmenin faydasız olduğuna inanıyor ve şöyle diyor:
“…işler kötüye gittiğinde, ondan gelecek bazı iyi şeyler olacak.”
Eminim bu makaleyi okuyorsanız,
şikayet etmenin kötü bir şey olduğunu biliyorsunuzdur. Bu tarz yazıları okumaya başladığınız andan itibaren ilk okuduğunuz şeylerden biri budur.
Öyleyse neden Jocko’nun bu fikrini anlatıyorum?
İnsanlara “şikayet etme” tavsiyesini vermek yerine, Jocko davranışımızı gerçekten değiştirmek için bundan daha fazlasına ihtiyacımız olduğunu söylüyor.
Şikayet etmek bir alışkanlıktır. Ve şikayet etmeyi bırakmak istiyorsanız, bir alışkanlığı değiştirmek gibi yaklaşmanız gerekir.
Dolayısıyla, işler kötüye gittiğinde cesaretiniz kırılırsa veya yanlış giden her şeyden şikayet etmeye devam ederseniz, bu yöntemi uygulayın. Bu böyle devam ediyor.
Ne zaman bir şeyler ters giderse, durumla ilgili iyi şeylere odaklanın.
Gördüğün gibi, Jocko açıkça şikayet etmediğini söylemedi. Bunun yerine, iyi bir şeyin kötü bir şeyden çıkabileceğini söylüyor.
Ama bu önce iyiye odaklanmanızı gerektirir. Bunu nasıl yapacağız? Her zaman bir şey yanlış gittiğinde İYİ diyerek.
Jocko bu konuda örnek veriyor:
● Ah, şirketteki o istediğiniz görev iptal mi edildi? İyi. Başka birine odaklanabiliriz.
● Terfi alamadın mı? İyi. Bu iyileşmek için daha fazla zaman demek.
● İşiniz finanse edilmedi mi? İyi. Daha fazla şirketin sahibiyiz.
● İstediğin işe kabul edilmedin mi? İyi. Dışarı çıkın, daha fazla deneyim kazanın, daha iyi bir özgeçmiş oluşturun.
● Mağlup mu oldun? İyi. Öğrendik.
● Beklenmeyen sorunlar mı var? İyi. Bir çözüm bulma fırsatımız var.
Muhtemelen fikri anladınız. Her dezavantajın bir avantajı var.
Eğer düşünce şeklinizi nasıl değiştirebileceğinizi düşünüyorsanız, bu adapte olmak için mükemmel bir alışkanlıktır.
Küçük şeylerin pratiğini yap. Büyük şeyleri vurgula.
Küçük şeyleri aşmak kolaydır, değil mi? Mesela bugün yağmur yağma ihtimali kimin umrunda? Ya da kahve kupanı mı kırdın? Yeni bir tane alacaksın! Herkes bu küçük şeyleri yapabilir.
Ancak sorun şu ki, büyük şeyler olduğunda “bir daha asla şikayet etmeyeceğim” tutumunu bütünüyle unutuyoruz. Ve bu kesinlikle bir sorun!
Belli bir yaşam tarzını yaşamak istediğinizde, bunu sadece istediğiniz gibi yapamazsınız.
Bu yüzden her zaman büyük şeylerle daha fazla ilgilenin. Büyük başarısızlıklar olduğunda nasıl duruyorsunuz? Hala şikayet ediyor musunuz? Yoksa her zaman iyiliğe odaklanacak kadar kendinizi eğittiniz mi?
Bu bir anda olmayacak. Bu konuda gerçekten iyi olmak ortalama birkaç yıl sürebilir.
Bunu başardığınızda ve işler ters gittiğinde, bu negatif durumun başka bir şey yapmanın tetikleyicisi olarak görmeye başlayacaksınız. Ve bu tetikleyiciyi oluşturmanın yolu, Jocko’nun onu yukarıda formüle ettiği türden bir yoldur.
Düşünmek için kendinizi eğitin:
(X kötü bir şeydir) (Y iyi / faydalı / olumlu bir eylemdir)
X olduğunda Y yapın.
Bu Nobel ödüllü bir teori falan değil.
Ben sadece bu alıştırmayı çok faydalı buldum.
Gerçekten işe yarayan bir şey bulana kadar devam et. Bunu yaptığın zaman şikayet etmeye vaktin bile olmayacak.
This post is also available in:
English
Yorumlar (0) Yorum Yap