İlk aldığınız telefonunuzu hatırlıyor musuz? Veya bu haftaya başlarken ilk olarak hangi objeye para harcadığınızı? Bu obje veya ilk telefonunuz size ne hatırlatıyor ve bu his sizin için ne kadar önemli? Şimdi ilk kez uçağa binişinizi veya ailenizle kutladığınız ilk yılbaşını düşünün. Bu anlarda hissettikleriniz sizin için ne kadar önemli ve kalıcı? Araştırmalara göre bu sorulara vereceğiniz cevaplar neye daha çok değer verdiğinizi ve aynı zamanda neye daha çok para harcamayı tercih ettiğinizi gösteriyor. Peki sizce yapılan araştırmalar paranızı nasıl harcamanız gerektiğini öneriyor?
Deneyimlere paha biçilemez
Hayatta başınıza neler gelebileceğini hiçbir zaman tahmin edemezsiniz. Büyük bir kararsızlıkla seçip aldığınız, ardından özenle tüm fotoğraflarınızı yerleştirdiğiniz fotoğraf albümünüzü kaybedebilirsiniz. Ancak o fotoğraflardaki anılar hep sizinle kalır.
…
Nesneler değer kaybederken deneyimler sizin bir parçanız olur
Fiziksel bir objenin ömrü daha uzun olduğu için bu objeyi, bir tiyatro oyunu veya bir konser gibi tek seferlik deneyimlere tercih ettiğiniz olmuştur. Bir nesne satın almanın ve onun uzunca bir süre sizinle kalmasının, sizi daha çok mutlu edeceğine inanıyor olabilirsiniz. Ancak yapılan araştırmalar bunun pek de öyle olmadığını söylüyor. Bu nesne bir süre sonra sizin için önemsizleşiyor, varlığını bile unuttuğunuz bir parça oluyor. Ancak; konser, tiyatro, tatil vs. gibi nesne almanın verdiği mutluluktan daha fazlasını verebilecek deneyimler bir parçanız haline geliyor ve kimliğinizi etkiliyor.
…
Mutluluğun en büyük düşmanlarından biri uyum sağlamak
Uzun yıllardır para ve mutluluk konusunu araştıran profesör Dr. Thomas Gilovich: “Mutlu olmak için bir şeyler satın alırız ve mutlu olmayı başarırız. Ancak sadece bir süre için. İlk başta yeni şeyler bize heyecan verici gelir ancak daha sonra bunlara uyum sağlarız.” Bu adaptasyon tüketim odaklı yaşantımızda bizi daha da materyalist bireyler yapıyor.
Bu sebeple Gilovich, en son çıkan bir telefon veya son model bir araba alıp kısa vadeli mutluluklar yaşamak yerine; sevdiğimiz insanlarla farklı aktiviteler yaparak, yeni bir şeyler öğrenerek ve özellikle seyahat ederek daha mutlu olunabileceğini vurguluyor.
Materyalizme karşı “Experientialism”
Experientialism, günümüz sistemine uygulanması biraz zor bir yaşam alternatifi. Kısaca; işinize yaramayacak “şeyler” biriktirmek yerine, tecrübe ve anı biriktirerek yaşama biçimi. Kim olduğunuzu, nasıl birisi olduğunuzu veya sahip olduklarınızla ispatlamaya çalışmak yerine; o kişiyi olmak ilkesine dayalı. Araştırmalar nesnelerden kazanılan mutluluğun, deneyimlerden kazanılandan çok daha az olduğunu vurguluyor.
…
Deneyim kadar paylaşım da önemlidir
Bazı insanlar için deneyimin yaşattığı mutluluktan daha fazlasını yaşatabilen o deneyimleri paylaşabilmek. Belki bir haftasonu planınızı erteleyip aldığınız ayakkabıyı şu an giymiyorsunuz ancak o ayakkabı ile gittiğiniz yerleri hatırlıyorsunuz; yanınızda kim vardı, ne kadar yürümüştünüz, ne kadar yorulmuştunuz bunlar asla unutulmuyor. Ardından uzun yıllar bile geçse konuşulduğunda sizi mutlu edebiliyor. Paylaşacağınız iyi/kötü her deneyim başkaları için güzel hikayeye dönüşebiliyor. Seyahat blogları bu yüzden bu kadar çok okunuyor ve insanlar tarafından dikkate alınıyor.
Yorumlar (0) Yorum Yap