“İnsanların çoğunluğu dinleme niyetiyle değil, cevap verme niyetiyle dinler”
Bu kesinlikle doğru! Dinlemek bir sanattır. Ve ne yazık ki, bu günümüzde unutulan bir sanat haline geldi. Çok az kişi bu sanatı gerçekten iyi icra edebiliyor. Esasında oldukça basit bir kavrammış gibi geliyor kulağa, ancak buna engel olan birkaç caydırıcı sebep var.
Birincisi, birçoğumuz bir konuşmaya başlamaktan ve bir düşünce veya soruyu ortaya koymaktan acizizdir. Diğer kişiye, bireysel olarak bir cevap formüle etmek için zaman tanımak yerine, soruyu derhal yeniden ifade ederiz veya soruyu kendimiz söyler ve cevaplarız. Başka bir deyişle, konuşmayı asla yarıda bırakmadığımız için kendimize karşıdakini dinleme şansı vermeyiz.
İkincisi ise, diğer kişiden gelen bir yanıt için durup beklerken bile, ne dediklerini duymamamız, daha da kötüsü anlamamızdır, çünkü söylediklerimize vereceği cevapları dinlemek yerine kendi düşündüğümüz cevapları zihinsel olarak formüle etmekle meşgul olmamızdır.
Hızlı ve zekalı olarak algılanmak ve her zaman herhangi bir soru veya yorum için çabuk bir geri dönüş ile geri bildirim yapmak isteriz.
Tüm bunlarla ilgili asıl sorun, çok önemli ve hayati önem taşıyan bilgileri kaçırmamızdır dinlemediğimiz için karşıdakini.
Hayatım, kurumsal konferanslar ve özel etkinlikler organize edip, üreterek geçti. Müşterilerim; genellikle iki ya da üç gün boyunca dikkatlerini paketlenmiş bir toplantı gündemiyle, akşamları ise resepsiyonlar ve akşam yemekleri şeklinde eğlence ile ağırlamanın değerini anlayan yöneticilerdir.
Bu kurumsal girişimler çok detaylıdır ve genellikle ucuz değildir. Ancak maliyet titizlikle planlanıp iyi işlendiğinde üstel getirileri sağlayabilir.
Bir müşteri beni aradığında ve bana yeni bir projeyi sunmak istediğini söylediğinde, onu dinlerim. Her kelimeyi duymak, her nüansı almak ve sözsüz beden dilini izlemeyi isterim ve bunu seviyorum.
Bir kişi, bilgi paylaşmaktan veya çok önemli bir noktayı anlatmaktan heyecan duyduğu zaman; “Bir sonraki noktayı kaçırma çünkü çok önemli” diyerek sezgisel olarak öne doğru eğilir.
Bu yüzden her kelimeyi duymak, seslerin çarpışmasını fark etmek, ses seviyesini ve tonlarını yükseltmek veya düşürmek ya da sözel olmayan ipuçlarını izlemek için sessiz kaldıklarını fark ettim.
İnsanlar bana her zaman başarılı bir toplantı gerçekleştirmek için atfettiğim şeyleri soruyorlar ve benim cevabım da genellikle şüphesiz iyi bir dinleyici olmaktır. Müşterinizin size ne söylediğini ve size aynı şeyi kaç kez ve nasıl söylediklerini dinleyin.
Zamanında ve güncel bir konuşmacıya ihtiyaç duyma ya da konferanstaki ruh halini veya tonunu belirleyecek bir durum ile ilgili belirli bir unsurdan bahsettiklerinde, not alırım. Bu bana ana bileşenin ne olması gerektiğini gösterir ve toplantının diğer yönlerini bu nokta ile ilişkilendirmemi ve koordine etmemi ve çerçevelememi sağlar.
İşte dinleme sanatı hakkında paylaşmak istediğim son ipucum: Karşılık vermeden önce, sekize kadar say.
Bir konuşmayı kaçırdığımda veya çok erken konuştuğumu ve diğer kişinin yanıtını kestiğimi fark ettiğimde kendimi suçlarım.
Fakat akıllı olup, görüşünüzü bildirdiğiniz zamanı, yorumunuzu veya ifadenizi onaylamak için kaşınızdakine izin verirseniz bu saygı ve güvenilirlik kazandırır size.
Bu sadece iletişim fırsatlarını genişletmekle kalmaz, aynı zamanda beyinsel nüanslarınızı ve onları duymak için zaman ayırmanıza izin verir.
İyi dinlemeler. Duyduklarınıza şaşıracaksınız!
Yorumlar (0) Yorum Yap