Yazmak, sadece masanın başına geçip gelişigüzel kelimeleri ya da aklınızdan geçenleri kağıda aktarmaktan ibaret değildir. Şayet herkes eline bir kalem alıp bunları yapabilecekken, edebi değere sahip eserler vermek ve kitleler tarafından okunabilmeyi başarmak, sadece büyük yazarlara mahsus bir kabiliyettir. Yapıtlarıyla ve alışılmışın dışında kişilikleriyle herkesçe bilinen 14 yazarın tuhaf yazma alışkanlıklarını öğrenince, yazarların sıradanlıktan ne kadar uzak olduklarına siz de kani olacaksınız.
…
Honoré de Balzac
Yüksek dozda tükettiği koyu kahvenin kalbinde yol açtığı hasar sonucu elli bir yaşındaki erken ölümüne değin Vadideki Zambak ve Goriot Baba’yı da içinde barındıran altmış iki romana imza atan Honoré de Balzac, yazarken başına yün bir şal sararak ayaklarını suya sokar, kendisine koyduğu kelime sayısı sınırını geçmeden yazmayı bırakmamak konusunda da oldukça disiplinli davranırmış.
Tabii kahve ve mum olmadan yazamadığını da es geçmemek gerek, keza Fransız romancının günde elli fincana yakın kahve tükettiği biliniyor. Uyku sorunları yaşamasının sebebi oldukça açık, öyle değil mi?
T.S. Elliot
Harvard, Sorbonne ve Oxford’da felsefe ve dil öğrenimi gören ve 1948 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görülen İngiliz şair, yüzünü ölü gibi göstermek için hafif yeşil pudrayla kaplayarak yazarmış. Sebebi? Bilinmiyor.
Dolton Trumbo
Ünlü Amerikalı senarist Dolton Trumbo’yu, filmleriyle değilse bile hayatını anlatan ve 2015 yılında vizyona girmesiyle birlikte büyük yankı uyandıran Trumbo filminden hatırlıyor olabilirsiniz.
Peki senaristin geceleri banyo küvetinde, yanına oyuncu arkadaşı Kirk Douglas’ın kendisine hediye ettiği papağanı eşlikçi olarak alarak yazmayı tercih ettiğini biliyor muydunuz?
Agatha Christie
Agatha Christie yazma güçlüğü, yani disgrafi hastalığından muzdarip olduğu için tüm eserlerini dikte ettirerek yazmak zorundaydı.
Kendisi yazmayı denediğinde; temel gramer, imla ve noktalama kurallarına uymakta güçlük çekerken bazı harfleri de birbirine karıştırdığını belirten
polisiye romanlarının usta ismi, küvette elma yiyerek Uyuyan Ölüm ve Ölümle Randevu gibi eserlerindeki olay örgüsünü, ters köşeleri ve ince detayları kafasında planlar, sonrasında kurulanıp odasına geçerek yazmaya koyulurmuş.
Virginia Woolf/ Ernest Hemingway/ Victor Hugo/ Winston Churchill/Albert Camus
Eğer yazarken oturuyor pozisyonda olmayı tercih ediyorsanız, sağlıksız seçimi yaptığınızı bilmenizde fayda var. Zira yukarıda ismini gördüğünüz yazarların hepsinin yaptıkları gibi ayakta yazmak, bilim adamları tarafından önerilen bir model.Harvard Business Review ‘de konu üzerine 2010’da yayınlanan bir makaleye göre, insan bedeni oturmak değil, ayakta durmak için uygun yapıda. Günde kaç saat oturur pozisyonda olduğunuzu düşünün şimdi.
Amerika’da 14 yıllık bir zaman dilinde yapılan araştırmaya göre, ülkenin farklı yerlerinden seçilmiş ve günde altı saatten fazla oturma pozisyonunda bulunan 100.000 çalışanın ölüm ihtimalleri -özellikle kardiyovasküler hastalıklar sebebiyle- günde üç saatten az oturanlara göre oldukça yüksek.
Üstelik düzenli olarak spor yapan çalışanlar için sayılar farklı değil. Yani oturduğunuz süreyi telafi etmek için egzersiz yapmanız da söz konusu değil.
Haruki Murakami
Son onyılda çok satanlar listelerinden düşmeyen romanlara imza atan Japon yazar Haruki Murakami’nin yazma rutinini kendi ağzından okuyun:
“Eğer bir romanı yazma sürecindeysem, sabah 4’te kalkıp beş-altı saat gibi bir süre boyunca yazarım. Öğleden sonraysa ya 10 kilometre koşarım, ya da 1.5 kilometre yüzerim, bazense ikisi birden. Sonrasındaysa biraz okur, müzik dinler ve yatarım. Her gün, hiç değişiklik yapmadan aynı rutini tekrarlarım. Tekrar etme olgusu önemli bir şeye dönüşür bir süre sonra,çünkü bu aslında bir tür canlısal manyetizma. Kendimi daha derin bir halet-i ruhiyeye sokabilmek için manyetize ediyorum aslında.”
Charles Dickens
İki Şehrin Hikayesi, 200 milyon satarak dünya tarihinin en çok satan kitabı olma statüsüne erişmiş başyapıt… Belki kitabın bu statüsünden haberdardınız, lakin yazarı Charles Dickens’ın bütün eserlerini sadece ve sadece mavi kağıdın üzerine yine aynı tonlarda mürekkeple yazdığını bilmiyor olabilirsiniz. Tabii, bu yazarın takıntılı kişiliğiyle de yakından ilişkili. Her zaman kuzeye bakacak şekilde ve yatağı ortalayarak uyuma, nesnelere bir değil, tam üç kez dokunma gibi takıntılarının yanı sıra, boş zamanlarında kimsesizler morgunu ziyaret etmeyi de ihmal etmiyormuş. İlginç.
Dan Brown
Hiç inversiyon terapisini duydunuz mu? Baş aşağı durmanızı sağlayan bir alete bağlanarak daha sağlıklı olmanızı hedefleyen bir terapi bahsettiğim. Ünlü yazar Dan Brown’ın faydasına fazlasıyla inandığı ve benzer bir yöntemi yazarken kullandığı terapi kulağa ne kadar mantıklı geliyor bilmiyorum, ama tavandan Brown gibi yer çekimi botlarıyla sarkarak, yine onun deyimiyle daha iyi odaklanacaksam bir şans verebilirim bu yönteme.
Anthony Burgess
Kült roman Otomatik Portakal‘ın yazarı Anthony Burgess’in yazma stiliyle ilgili madde, açık ara listedeki favori olmaya aday. Yazar, herhangi bir objeyi tanımlaması gereken bir durumda sözlükten gelişigüzel bir sayfa açar ve tasvir ederken sayfadaki tüm kelimeleri kullanmaya çalışırmış. Okurken gündüz düşleri kurabileceğiniz eserleri olmamasının sebebi bu olsa gerek. Hatta, yazarın sözlüklere olan ilgisi, kendisine ait bir sözlüğün de altına imza atmasını sağlamış: sadece argo sözcüklerden oluşan bir sözlük.
Truman Capote
Tiffany’de Kahvaltı da içinde olmak üzere pek çok ünlü romana imza atan başarılı yazar Truman Capote’un tam yatay bir şekilde, sereserpe uzanarak yazması mı, anadan üryan olarak yazmayı tercih etmesi mi daha ilginç, sizin takdiriniz.
Yorumlar (0) Yorum Yap