“Ben köy çocuğuyum. Balveren beldesinin kırsal kesiminde büyüdüm. Hayvancılıkla uğraştık. Fakir bir ailenin çocuğuyum. İlkel dediğimiz şartlarda yatıp büyüdük. Çiftçilik ile uğraştığım için annemin köyde istediği hiçbir kızı vermediler bana. Çünkü, ben çobandım. Rençberlikle uğraşıyordum. Ben onların kızlarını ekine, buğday biçmeye götürecekmişim. Dolayısıyla bana vermediler. Annem de Şırnak’a gitti. Tanımadığımız Uğur ailesinden eşimi istediler. Tabii görücü usulü ile beni oraya götürmeden, beni anlatmışlar. Annem, ‘Oğlumuz daha okula gidiyor, biz köyde kalıyoruz’ demişler ama kırsal kesimden söz etmemişler. Vermemezlik etmesinler diye. Onlar da Taybet hanımı bana verdiler. Biz de onu önce köye getirdik. Sonra ahıra götürdük. Orada hayvanlarımız vardı” Feyzullah Artuç
“Japon, Çinli ve daha bir çok kafile ile karşılaştık. Bizlere nereli olduğumuzu sordular. Şırnaklı olduğumuzu anlattık. Yöresel kıyafetimiz olduğunu anlattık. Yabancı dil bilmediğimiz için yabancılarla işaret dili ile anlaşıyorduk. Gideceğimiz yerleri öğrenmeye çalıştık. Japonya ziyaretinden sonra ‘niye Küba’ya, Brezilya’ya ve diğer Avrupa ülkelerine gitmiyoruz’ dedik.”
“Muhafazakar ailelerde kadının değeri bellidir. Ama, ben hiçbir zaman kadın ve erkeği ayırt etmedim. Ben ırk, dil, din ayrımı yapmadım. Burada hayat müşterektir. Ben eşimi seviyorum. O da insan ben de insanım. O da çalışıyor ben de çalışıyorum. Beraber çalışıyoruz, beraber de yiyoruz. Yemek onun da hakkı. Burada kadının özgür olabilmesi için önce kendi sosyal güvencesini kazanması lazım, kendi kazanması lazım. Ben eşime hak veriyorum. Ama eşime tüm haklarını veremem ama eşimin tüm haklarını bilmesi lazım. Bana karşı kendini korumayı bilmesi lazım. Önce kendi hakkını savunması lazım sonra başkanının hakkını savunabilmeli.”
“Eşim de, ben de çalışıyorum. Ev işleri yapıyorum, çiftçilik yapıyorum. İneğe bakıyorum, domates ekiyorum, okul kantinine bakıyorum. 5 çocuğum var 3 erkek 2 kız. Eşim bana, ‘Ben 50 yaşında, sen 48 yaşındasın biraz kendimize bakalım, yurtdışına devletlere gidelim, onların kültürleri ile kendi kültürlerimizi karşılaştıralım’ dedi. Ben önce gitmeyeceğimi söyledim. İlk başlarda zorla gidiyordum ama şimdi alıştım. Her yerin bir adeti, örfü, geleneği var bende yöresel kıyafetle kendi örfümü adetimi tanıtıyorum. Eşim istediği için ben de onunla gidiyorum. Çok mutluyuz. O beni seviyor, ben de onu seviyorum. Komşularımız, ‘Kocan nereye gidiyorsa sen de oraya gidiyorsun. Çocukları öyle bırakıyorsunuz’ dediler. Ben de ‘çocuklar büyümüş kendilerine bakıyorlar. Bize muhtaç değiller’ dedim. Ben hem çocuklarıma bakıyorum hem de gidip geziyorum. Kocam istiyor ben de gidiyorum” Taybet Artuç
Yorumlar (0) Yorum Yap