Başarı basit ve anlaşılması kolay olsaydı, çalışamaya gönüllü ve yılmadan yoluna devam eden herkes hedefine ulaşırdı. Ancak herkesin bildiği gibi, kendini paralayıp azimle çalışmak her zaman istenilen sonuçları vermiyor ve bu sizi bazen içi boş hissettirebiliyor. Şansı suçlayabiliriz, ama bilim gösteriyor ki, kendi şansımızı çoğunlukla yine kendimiz yaratıyoruz. Peki ya hedefleri uğruna kan, ter ve gözyaşı dökmeye hazır olanlarla, başarı arasında duran şey ne?
Çoğunlukla olaylar karşındaki tavrımız.
Bir grup uzmana göre, düşünce ve zihin yapınız (mindset), başarı söz konusu olduğunda ilham ve gayretleriniz kadar önemli. Peki mindset konusunda yapılan genel hatalar neler?
1) Başarıyı Tanımlamamak
İstediğiniz kadar hızlı koşun, aklınızda bir hedefiniz yoksa, bütün uğraşlarınız boşa çıkacaktır. Başarı kendini tanımlayamaz. Uğraşlarınızın hakkını almaya başlamanız için neye ulaşmaya çalıştığınızı bilmek zorundasınız. Bu belki dolgun bir banka hesabı, alışılmamış deneyimlerle dolu zengin bir hayat veya neşe dolu bir aile olabilir.
Çoğunlukla hepimiz aslında başta istemediğimiz, ancak ona sahip olmamız gerektiğini düşündüğümüz hayatlar için çabalıyoruz: iyi maaşlı bir iş, prestijli bir unvan ve bolca para… Belki de bir iş kurmaktan ziyade dünyayı dolaşmayı tercih ediyorsunuzdur. Hedeflerinizin nereden geldiğini anlamaya çabalayın ve aslında yanlış şeylerin peşinden koştuğunuz için başarılı hissetmediğinizi fark edeceksiniz. Günün sonunda başarı olup olmadığına hüküm getirecek kişi kendiniz, çünkü başarınızı sadece kendiniz tanımlayabilirsiniz.
Medium yazarı Srinivas Rao, size başkaları tarafından verilen haritaları değil, kendi iç pusulanızı izleyin diyor. Eğer o haritayı uzun süre kullanırsanız, bütün yolculuğunuzun aslında başkalarının bizim için yaptığı planlardan ibaret olduğunu kaçırmaya başlarsınız. Sorgulamayı tamamen bırakıyoruz çünkü güvenli olan, basit olan, bizi bir yerlere götürmesi kesin olanın bu olduğunu düşünüyoruz. Ancak başkalarının haritalarını kullanmanın bazı ciddi sonuçları var. En iyi senaryoda, işe yaradığı kanıtlanmış şeyleri yapmış olursunuz. En kötüsünde ise, bizden önce bu yolculuğa çıkmış kişilerin solmuş taklitlerinden başka bir şeye dönüşmezsiniz.
2) Kendini Yanlış Bağlamlarda Değerlendirmek
Hepimizin güçlü ve zayıf olduğu yanları vardır. Ve ancak güçlü yönlerinizin parladığı, zayıf yönlerinizin ise alakasız kaldığı alanlarda başarılı olabiliriz. Müzik kulağı iyi olmayan birinin elinde mikrofonla bir yerlere gelmesi veya başına buyruk bir girişimcinin bürokratik kağıt işlerinde başarılı olması beklenemez.
Kariyer danışmanı Mike Iamele resepsiyon görevlisi bir arkadaşını örnek göstererek anlatıyor: “İşinden nefret ediyordu. Sürekli sosyal medyadaydı ve fırsat buldukça gelecekteki şirketi için tasarım broşürleri hazırlıyordu. Sonunda cesaret edip işini bıraktı ve hiçbir resmi eğitimi olmadan, aylar içerisinde şehrin en önde gelen grafik tasarımcılarından biri haline geldi. Tüm gününü sosyal medya stratejileri geliştirerek, grafik tasarımları üzerinde çalışarak ve freelance çalışarak geçiriyor.” Iamele, kendinizi güçlü yönlerinizi öne çıkarmayan toksik ilişkilerin içerisine soktuğunuz, sizi tatmin etmeyen işleri aldığınız sürece başarıyı yakalayamayacağınızı hatırlatıyor.
3) Başkalarını Memnun Etmeye Fazla Odaklanmak
Nezaket erdemdir. Başkalarına hizmete adanmış bir hayat değerli bir hayattır. Ancak bu, başarının sürekli başarının memnun etmeye çalışmak olduğu geldiği anlamına gelmiyor. Gerçekten başarılı olanlar kendi gündemlerini bilirler ve gerektiğinde “hayır” demesini bilirler.
Kimse size somurtkan ve sürekli muhalif olmanızı söylemiyor. Ancak Iamele’nin de belirttiği gibi: “İster arkadaşlarınız, aileniz veya değer verdiğiniz biri olsun, onların zaman zaman canını sıkmak veya onlarla karşıt görüşte olmak kendi otantik gerçekliğinize gitgide yaklaştığınız anlamına geliyor. Kendi önceliklerinizi öne sürdüğünüz sürece, gerçekten istediğiniz yaşama daha da yaklaşırsınız, başkalarınınkine değil”.
Travma, çocukluk ve bağımlılık konularında önde gelen çalışmalar yürüten ve birçok uluslararası satış rekorları kıran kitabın yazarı (When the Body Says No/Vücudunuz Hayır Diyorsa: Duygusal Stresin Bedelleri özellikle okunmalıdır), Kanadalı hekim Gabor Maté, sürekli nazik olmanın sizi “öldüreceğini’, hakiki benliğinizi baskıladıkça vücudunuzun sonunda “hayır!” diyeceğini söylüyor. Buradan detaylı inceleyebilirsiniz:
This post is also available in: English
Yorumlar (0) Yorum Yap