Cumhuriyetin henüz ilk yıllarında 4 Ekim 1936’da İstanbul’da dünyaya gelir İoanna. İnsan ve ihtiyaçları üzerine öğrendiği şeylerin çoğunu ailesinden öğrendiğini dile getirir. Sokakta bir şey almak istediğinde annesinin onu o an almaması ancak üzerinden zaman geçtikten sonra alınmasının onun kişiliği üzerinde olumlu etkileri olduğunu söyler.
1942 yılında çıkan Varlık Vergisi Kanunu’nun çıkması, aynı dönemde babasının askere gitmesi ve azınlıklara karşı artan ayrımcılık ile geçer çocukluğu. 6-7 Eylül Olayları yaşanırken Kınalı Ada’dadır. İstanbul’a döndüğünde ise korkunç bir manzara ile karşılaşır. Ardından okuduğu ortaokuldaki öğretmenlerinin de etkisiyle felsefeye yönelmeye karar verir.
Okuduğu bir kitaptaki diyalogla başlamış felsefeye olan ilgisi. Platon “Erdem öğretilir mi, doğuştan mı gelir yoksa yapa yapa mı öğrenilir?” diye soruyor. Sokrates ise şu cevabı veriyor: “Bir şeyin ne olduğunu bilmeden nasıl edinildiğini bilemezsin.”
Felsefe serüveni tam anlamıyla İstanbul Üniversitesi ile başlar.
İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü’nden 1959 yılında mezun olur. Mezun olduktan sonra Mustafa Kemal Atatürk’ün yurt dışına eğitim alması için yolladığı isimlerden biri olan Takiyettin Mengüşoğlu’nun yanında asistan olarak çalışmaya başlar. 1960 Darbesi ile birlikte 147 akademisyen görevden alınır. Takiyettin Mengüşoğlu da onlardan biridir. Hocasının görevden alınması üzerine Ioanna’nın da işine son verilir. Yeni çalışma yeri Türkiye’nin dördüncü üniversitesi olan Atatürk Üniversitesi olur. Erzurum’da felsefe ve Latince dersleri vermeye başlar.
Hacettepe Üniversitesi’nde Felsefe Bölümü’nü kurar.
1969 yılında Türkiye’de açılan üçüncü felsefe bölümü Hacettepe Üniversitesi’ndedir. Bölüm başkanı ise İoanna Kuçuradi’dir. 38 yıl boyunca burada görev yapar.
“Felsefe eğitimi eğitilene nereye bakacağını gösteren eğitimdir. Baktığı yerde ne göreceğini söyleyen eğitim değildir.”
“İnsanlaşma Eğitimi” vermek için çabalıyor.
“Düşündürmek sadece düşündürmek için değil, oradaki etik sorunları da görebilmek içindir.”
“Etik” üzerinde duran İoanna, verilen eğitimlerin etikten uzak olduğunu söyler. Bu yüzden verdiği eğitimlerde vurguladığı şey genel olarak etiktir.
İoanna’dan etiği dinlemek isterseniz:
“Arkadaşının haklarını korumak kolaydır, asıl zıt görüşte olduğun, anlaşamadığın insanların haklarını korumalısın.”
1980’den itibaren zaten sürekli üzerinde durduğu insan hakları konusunda yazmaya başlar. Konu ile ilgili ilk yazısını o yıl kaleme alır. Ardından insan hakları üzerine çalışmalar yapmaya başlar.
“Ben insan hakları konusunda, eğitimin dışında, çok az yapılan bir işi yapmaya çalışıyorum. Bu da, insan hakları kavramlarının içeriğini bilgisel olarak ve bilgiyle temellendirilebilir bir şekilde belirlemektir. Bu yapılmayınca, insan haklarını herkes istediği yere çekiyor, en iyi durumda ise Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin “yorumlar”ı emsal olarak kullanılıyor. Ne var ki, fikirleri bilgisel olarak kavramlaştırmak –ve insan hakları fikirlerdir– felsefe işidir. Uluslararası belgeler de, hukuk da –anayasalar dâhil– felsefî olarak açıklığa kavuşturulmuş insan hakları normlarından türetilmeli.”
Gelişmiş ülkeyi nasıl tanımlarsınız, sorusuna şöyle cevap verir: “Gelişmiş ülke, insan hakları ihlalinin en az yapıldığı ülkedir.”
1988’den 1998’e kadar Uluslararası Felsefe Kuruluşları Federasyonu’nun genel sekreterliğini yapar.
Federasyonda yönetim kuruluna seçilen ilk kadın olur. Sadece bununla da kalmayıp 1998 yılında seçilen ilk kadın başkan ünvanını alır. UNESCO ile birlikte Dünya Felsefe Günü’nü oluştururlar. Federasyonu Afrika ve Asya’ya açmayı hedefleyen İoanna Afrika’da büyük bir kongre düzenler ve büyük bir katılım gerçekleşir. 2003 yılında 21. Dünya Felsefe Kongresi’nin Türkiye’dde yapılması için öcülük eder.
2003 yılında UNESCO tarafından Felsefe Ödülü’ne layık görülür.
21. Dünya Felsefe Kongresi’nin başarılı bir şekilde gerçekleşebilmesinde hayli büyük katkısı olmasından ve yaptığı bilimsel çalışmalardan dolayı İoanna Kuçuradi Felsefe Ödülü’ne layık görülür.
Yorumlar (0) Yorum Yap