Kişisel veya toplumsal sorunlarımız nelerdir? Bu soruya cevap aradığınız zaman, her insan gibi trafik, ders, çalışma hayatı, evlilik gibi cevaplar vereceksiniz. Bu sorunlardan uzaklaşıp biraz daha geniş açıdan baktığımız zaman, bir sorunun olduğunu ama ne olduğunu bilmiyoruz.
Kişisel, bazı değerleri üstün tutarız. Bunların bir tehdit ile karşı karşıya bulunmadığını gördüğümüzde, mutluluk duyarız. Aksine tehdit ile karşı karşıya gördüğümüzde, kendimizi bunalım içinde buluruz. Bunun yanı sıra çok farklı durum da söz konusu olabilir. Bir toplum düşünün ve üstün tuttuğu değer kalmasın ancak yine de bir tehdit ile karşı karşıya olduğunu düşünelim. Bu toplumdaki insanlar huzursuz ve endişeli olurlar.
Günümüzde için söz konusu olansa, huzursuzluk ve aldırmazlıktır. Bugün kişisel sorunlarımızın farkında değiliz. Bu durum muğlak ve anlaşılmaz bir huzursuzluğa yol açıyor. Yani toplumda görülen sorunlarda da açıklık ve netlik göremiyoruz. Diğer bir deyişle, toplumda ne bir değer sistemi bellidir ne de nasıl bir tehdit ile karşı karşıya olduğumuzu biliyoruz. Hayatın sıkıcı olduğunu söyleyen bireylere ne yapılması gerekildiğini sorduğumuzda bilmediğini ama böyle olmaması gerektiğini söyler.
Daha önceki dönemlerde, bir belirsizlik söz konusu değildi. Herkes kişisel sorunlara yol açan nedenin ekonomik kriz, kapitalist bunalım vb. konular gibi herkesçe benimsenen toplumsal sorunlardan bahsederdi.
Ancak modern toplumla beraber artık bireycilik yer kazanmıştır. Toplumsal sorunlar bir yana herkesin sorunları kendisini teşkil eder olmuştur. Bu dönemdeki sorunlarımız artık ekonomik sorun olmaktan çıkıp, “özel yaşam”ın konusu olmuştur. Buradaki sorun özel yaşamın olup olmayacağıdır. Artık günümüz açısından sorun taşıyan sorunlar, küçük yaşta çalıştırılan çocuk değil, çocukların teknoloji ile bağımlılığıdır; yoksulluk değil, kitlesel eğlenme ve boş zamanın kötüye kullanılmasıdır. Günümüzde sorunlarımız “psikiyatri” kavramları içinde yer almaktadır. Yani sorunlarımız maddiyat değil psikolojik hastalıkları konu alan sorunlardır. Bu konuda Sigmund Freud’un yakın arkadaşı olan Ernest Jones’un da belirttiği gibi, “kişinin en büyük düşmanının ve kendisine yönelik en büyük tehlikenin, kendi özündeki anlaşılmaz nitelikler ve içindeki karanlık güçlerdir.”
Bu durumda yapılması gereken bence kendimizi keşfetmektir. Nelerden mutlu nelerden mutsuz olduğumuzu bilmeliyiz. Olduğumuz, bulunduğumuz yerin keyfini çıkarmalıyız. Sürekli yarını değil anı yaşamaya çalışmalıyız. Çünkü ilerde karşılaşacağımız sorunları şimdiden düşünüp kafaya takmak bugünümüzü de hiç yapmaktan başka bir şey yapmayacaktır. Sorunlarımızı kendimiz keşfetmeliyiz ve bunlarla baş edebileceğimiz gücü bulmalıyız. Birilerinden medet ummak yerine, insan yaşadığı hayatı tamamen kendisinden sorumlu tutmalı ve soruna karşı çözümü kendisi üretmelidir.
Kişisel, bazı değerleri üstün tutarız. Bunların bir tehdit ile karşı karşıya bulunmadığını gördüğümüzde, mutluluk duyarız. Aksine tehdit ile karşı karşıya gördüğümüzde, kendimizi bunalım içinde buluruz. Bunun yanı sıra çok farklı durum da söz konusu olabilir. Bir toplum düşünün ve üstün tuttuğu değer kalmasın ancak yine de bir tehdit ile karşı karşıya olduğunu düşünelim. Bu toplumdaki insanlar huzursuz ve endişeli olurlar.
Günümüzde için söz konusu olansa, huzursuzluk ve aldırmazlıktır. Bugün kişisel sorunlarımızın farkında değiliz. Bu durum muğlak ve anlaşılmaz bir huzursuzluğa yol açıyor. Yani toplumda görülen sorunlarda da açıklık ve netlik göremiyoruz. Diğer bir deyişle, toplumda ne bir değer sistemi bellidir ne de nasıl bir tehdit ile karşı karşıya olduğumuzu biliyoruz. Hayatın sıkıcı olduğunu söyleyen bireylere ne yapılması gerekildiğini sorduğumuzda bilmediğini ama böyle olmaması gerektiğini söyler.
Daha önceki dönemlerde, bir belirsizlik söz konusu değildi. Herkes kişisel sorunlara yol açan nedenin ekonomik kriz, kapitalist bunalım vb. konular gibi herkesçe benimsenen toplumsal sorunlardan bahsederdi.
Ancak modern toplumla beraber artık bireycilik yer kazanmıştır. Toplumsal sorunlar bir yana herkesin sorunları kendisini teşkil eder olmuştur. Bu dönemdeki sorunlarımız artık ekonomik sorun olmaktan çıkıp, “özel yaşam”ın konusu olmuştur. Buradaki sorun özel yaşamın olup olmayacağıdır. Artık günümüz açısından sorun taşıyan sorunlar, küçük yaşta çalıştırılan çocuk değil, çocukların teknoloji ile bağımlılığıdır; yoksulluk değil, kitlesel eğlenme ve boş zamanın kötüye kullanılmasıdır. Günümüzde sorunlarımız “psikiyatri” kavramları içinde yer almaktadır. Yani sorunlarımız maddiyat değil psikolojik hastalıkları konu alan sorunlardır. Bu konuda Sigmund Freud’un yakın arkadaşı olan Ernest Jones’un da belirttiği gibi, “kişinin en büyük düşmanının ve kendisine yönelik en büyük tehlikenin, kendi özündeki anlaşılmaz nitelikler ve içindeki karanlık güçlerdir.”
Bu durumda yapılması gereken bence kendimizi keşfetmektir. Nelerden mutlu nelerden mutsuz olduğumuzu bilmeliyiz. Olduğumuz, bulunduğumuz yerin keyfini çıkarmalıyız. Sürekli yarını değil anı yaşamaya çalışmalıyız. Çünkü ilerde karşılaşacağımız sorunları şimdiden düşünüp kafaya takmak bugünümüzü de hiç yapmaktan başka bir şey yapmayacaktır. Sorunlarımızı kendimiz keşfetmeliyiz ve bunlarla baş edebileceğimiz gücü bulmalıyız. Birilerinden medet ummak yerine, insan yaşadığı hayatı tamamen kendisinden sorumlu tutmalı ve soruna karşı çözümü kendisi üretmelidir.
-Mert Kara
Yorumlar (0) Yorum Yap