Sizi Daha Bilge Biri Haline Getirecek Antik Dönemden Beri Kullanılan Retorik Hile: Illeism

“Sorgulanmamış bir hayat, yaşanmaya değmez.”

Sokrates’in yerden göğe kadar haklı olduğu bu sözü, kendini bilmenin bilgeliğe giden yolun ilk adımı olduğunu anlatıyor. Peki bu özdüşünüm nasıl gerçekleşir?
Kaygılarınız üzerine düşünmek bu sorunun cevabı değil. Bu durum, üzerinizde olumsuz etki yaratabilecek düşüncelere takılı kalmanıza ve sizi yoldan çıkarabilecek duygulara yönelmenize neden olabilir. Ruminasyon (tekrarlayıcı bir şekilde düşüncelerin zihinde dönüp durması) eğilimi yüksek insanların baskı altında daha kötü karar verdikleri araştırmalarca gözlemlenmiştir.
O halde ne yapmak gerekiyor? Cevap: Kendiniz hakkında üçüncü tekil şahıs üzerinden konuşmak.

Julius Caesar ve “Illeism”

Bilim, Julius Caesar’ın döneminde bir hayli çok kullandığı, kendisinden söz ederken, üçüncü tekil şahıs kullanarak cümle kurmasının çok ilginç sonuçları olabileceğini ortaya çıkardı.
Literatüre “illeism” olarak geçen bu durum, Samuel Taylor Coleridge tarafından isimlendirildi. Latince’de “ille” kelimesi “o” zamiri anlamına geliyor.
Prensip olarak illeism’i pratik olarak kullanmak, kendi bakış açınızda bulunan duygusal sisi temizleyip önyargılarınızı görmenizi sağlar.

Birçok araştırma kendinizle üçüncü tekil şahıstan konuşmanın kısa vadede daha iyi kararlar vermenizi sağladığını ortaya çıkarmıştır. PsyArxiv‘de yer alan bir ön baskı ise illeism’in duygusal düzenleme ve objektif düşünmek için uzun vadeli faydaları olduğunu, bunların da pratik yaparak geliştirebileceğini buldu.

Bulgular, bilgelik psikolojisi üzerine çalışmaları bulunan, Waterloo Üniversitesi’nden Igor Grossmann tarafından ortaya çıktı ve The Intelligence Trap: Revolutionise your Thinking and Make Wiser Decisions ismiyle kitaplaştırıldı.

Bilgelik Nasıl Ölçülür?

Grossman’ın bu araştırmadaki amacı, uzun zamandır bilimsel soruşturmalar için belirsiz kabul edilen “bilgelik” için güçlü bir deneysel temel oluşturmaktı. Daha önce yaptığı deneylerde bilgece akıl yürütmeyi ölçmenin mümkün olduğunu ve bunu etkileyen birçok unsur olduğunu fark etti.
Bunu katılımcılardan kişisel ya da politik bir ikilemi yüksek sesle tartışmalarını isteyerek yaptı ve daha sonra bilgelik için büyük önem taşıdığı düşünülen çeşitli unsurlara dikkat etti: Entelektüel alçakgönüllülük, başkalarının bakış açısını anlayabilmek, belirsizliği kabul etmek ve bir uzlaşma arayışı içerisinde olmak bunlardan bazılarıydı.
Grossman, akıl yürütme unsurlarını puanlama sisteminin, IQ ya da EQ testlerinden çok daha başarılı olduğunu ve bu bilgelik unsurlarının, ilişkilerdeki memnuniyet, yaşamdaki zorluklara karşı direniş gibi birçok farklı faktörü de desteklediğini bulmuştur.
Michigan Üniversitesi’nden Ethan Kross ile çalışmalarına devam eden Grossman, bu puanları iyileştirmenin yollarını da araştırdı. İşte tam da bu noktada illeism’in gücü ortaya çıktı.

Grossman, yaptığı deneylerde iki gruptan bir problemi tanımlamalarını istedi ve bir gruba ek olarak bu problemleri tanımlarken, kendileri hakkında üçüncü tekil şahıs olarak bahsetmelerini talep etti. Bu doğrultuda kendileri hakkında üçüncü tekil şahısta konuşan kişilerin daha mütevazı, karşıdaki insanları daha iyi anladıkları ve objektif düşünmeyi başardıklarını ortaya çıkardı.

Çoğu zaman insanlar tartışma anında üçüncü bir kişinin bakış açısına ihtiyaç duyar değil mi? Üçüncü şahıs bakış açısını benimsemek, başka perspektifleri tanımanıza ve eldeki problemi anlamanızı engelleyen unsurları fark etmenize yardımcı olabilir.
Tarafsız düşünmek ve risk faktörlerini de göz önünde bulundurmak için illeism çok önemli bir noktada duruyor.

Günlük Tutma Deneyi: Bilgece Akıl Yürütme Puanı Nasıl Yükselir?

Grossmann’ın son deneyinde ise 300 katılımcıdan zorlayıcı bir sosyal durumu açıklamaları ve tartışmaları istendi. İki bağımsız psikolog ise onları bilgece akıl yürütme konusundaki unsurlarını puanladı.
Ardından katılımcılara dört hafta boyunca günlük tutmaları söylendi. Her gün, meslektaşlarıyla yaşadıkları sorunları, anlaşmazlıkları, kötü haberlere karşı tepkileri yazmaları istendi.
Yarısı birinci şahıs olarak yazarken diğer yarısı da üçüncü tekil şahıs olarak durumu açıkladı. Dört haftanın sonunda tüm katılımcıların bilgece akıl yürütme puanı tekrar test edildi.

Sonuçlar tam da Grossmann’ın düşündüğü gibiydi. Tekil şahısla günlük yazanların bilgece akıl yürütme puanlarında bir değişiklik olmazken, illeism’i kullananlar entelektüel alçakgönüllülük, empati kurma ve uzlaşmacı tavır kapasitelerinde gelişme yaşadı.

Araştırmanın ilerleyen aşamaları bu bilgelik konusundaki yeni anlayışın insanları okuma konusunda da faydalı olduğunu gösterdi. Katılımcıların dört haftalık günlük tutmasının ardından, yakın bir aile üyesinin ya da arkadaşlarının güven, hayal kırıklığı ya da öfke gibi duygulardan önümüzdeki ay içinde hangilerini yaşayabileceklerini tahmin etmeleri gerekti. Katılımcılar, dört haftanın sonunda da gerçekleşen durumları anlattılar.

İnsanları okuma konusundaki bu karşılaştırmada, tekil şahısla günlük yazan grubun olumlu duyguları abarttığı ve olumsuz duyguları hafife aldıkları gözlemlendi. Buna karşın üçüncü tekil şahıstan yazan kişiler daha isabetli tahminlerde bulundu.

Böylelikle, illeism’in doğru kullanıldığında bilgece akıl yürütme konusunda büyük fayda yarattığı da kanıtlanmış oldu.

✍️ Editörün Notu ve Son Düşünceler

Egotizmden (konuşmalarda çok fazla birinci tekil şahıs kullanmak) kurtulup, hem çevreye hem de kendinize daha objektif bir bakış açısı sağlamak için illeism çok faydalı olabiliyor.
Kendinizi bir roman kahramanı gibi düşünerek aslında her zaman aradığınız o üçüncü göze sahip olmuş olursunuz.
Egotizm odaklı bir düşünce sistemi algılarınızı köreltmeye ve sizi duyarsızlaşmaya zorlar. Bu durumun panzehiri olarak illeism düşünce şeklini benimseyin ve hayatta aldığınız kararları bilgece hayata geçirin.
Kategoriler: Gelişim

Yorumlar (0) Yorum Yap

/