Ömer Hayyam sözleri ile hayat üzerine her birimize ders niteliğinde nasihatler verir. Gerçek ismi Gıyaseddin Eb’ul Feth Ömer İbni İbrahim el-Hayyam olan Hayyam, İran’ın Nişabur şehrinde dünyaya gelir. Matematik ve astronomi ile de oldukça yakından ilgilenen Hayyam, etrafındakilere ve okuyucularına dini kendi yorumları ile aktarır.
Matematik alanında yaptığı çalışmalarla bugün kullandığımız “x” bilinmezini hayatımıza katan bilim insanındır. Üç dereceden bilinmeyenli denklemler üzerine yazdığı “Cebir” isimli kitabında bilinmez için Farsça şey anlamına gelen kelimeyi kullanır. Farsçadaki şey İspanyolcaya “xay” olarak geçer ve bugün her birimizin kullandığı “x”e dönüşür.
Rubaileri ile edebiyat dünyasının en önemli isimlerinden birisi haline gelir. Dünya, varoluş ve Allah üzerine sınır tanımaz bir dil ile kaleme alır eserlerini. Çağın ötesine geçen yazıları ile düşünceleri evrensel bir boyut kazanır. Dili pek çok kişi tarafından eleştirilir. Kimisi tarafından ise çok beğenilir. Sizin için hayat üzerine söylenmiş Ömer Hayyam sözlerini listeledik. İyi okumalar dileriz.
Ömer Hayyam Sözleri
Denize düşüp kaybolan şu damlası toprağa karışan toz zerresi nedir bu dünyaya gelip gidişimizin manası fena bir böcek işte, bugün var yarın yok.
Kendini satmayan adama ekmek yok. Sen gel de yuf çekme böylesi dünyaya.
Geçmiş olan dünden hiç yad etme, yarın da gelmemişken feryat etme, düşünme geleceği de geçmişi de, şimdi şen ol da yaşamı berbat etme.
Sen içmiyorsan, içenleri kınama bari bırak aldatmacayı, ikiyüzlülükleri; şarap içmem diye övünüyorsun, ama yediğin haltlar yanında şarap nedir ki?
İki günde bir somun geçiyorsa eline soğuk suyu da olursa bir kırık testide niçin kendinden kötüsüne kul olur insan, ne diye girer kendi gibisinin hizmetine?
İnsan yiyeceksiz, giyeceksiz edemez, bunlar için didinmene bir şey denmez. Ondan ötesi ha olmuş, ha olmamış, bu güzelim ömrünü satmaya değmez.
Niceleri geldi, neler istediler, sonunda dünyayı bırakıp gittiler. Sen hiç gitmeyecek gibisin değil mi? O gidenler de hep senin gibiydiler.
Ya sırtımıza alıp taşıyoruz, ya ayağımızın altına alıp çiğniyoruz, öğrenemedik bir türlü yan yana yürümeyi.
Gün doğarken sabah horozları niçin acı acı bağrışırlar, bilir misin? Tan yerini gösterip derler ki sana: bir geçen geçti gidiyor; sen neredesin?
Ey kör! Bu yer, bu gök, bu yıldızlar, boştur boş! Bırak onu bunu da gönlünü hoş tut hoş! Şu durmadan kurulup dağılan evrende bir nefestir alacağın, o da boştur boş!
Ayrılığın özlemin her şeyin bir hazzı var. Seni anlamak da güzel, seni beklemek kadar.
Gören göze güzel, çirkin hepsi bir; âşıklara cennet, cehennem, hepsi bir; ermiş ha çul giymiş, ha atlas; yün yastık, taş yastık, seven başa hepsi bir.
Eğer her şeyini kaybetmişsen ve cebinde bir ekmek alacak kadar paran kalmışsa, git kendine bir demet menekşe al ve ruhunu besle. Bence bu çok anlamlıdır ve kişinin öncelikle ruhunu beslemesi lazım.
Benim halimden haber sorarsan, bir çift sözüm var sana, yürekten: sevginle gireceğim toprağa, sevginle çıkacağım topraktan.
Yaşamanın sırlarını bileydin ölümün sırlarını da çözerdin. Bugün aklın var, bir şey bildiğin yok: yarın, akılsız, neyi bileceksin.
Yorumlar (0) Yorum Yap