Neden Satın Almak Yerine Tecrübe Edinmeye Para Harcamalısın?

Çağatay Gültekin

Çağatay Gültekin

CEOtudent - reklamcı kafası

Her gün çok sıkı bir şekilde çalışıyorsun. Gününün büyük bir kısmını ofiste geçiriyorsun. Ay başında, seni en çok mutlu eden haberlerden birini alıyorsun: “Arkadaşlar, maaşlar yatmış”. Cebinde yeni maaşın harcanmayı beklerken sana bir tavsiyemiz olacak. Tabii kira, faturalar gibi temel harcamaların dışında kalan, eğlence harcamaların için olacak bu tavsiyelerimiz.

Sahip Olma Paradoksu

Öncelikle bilimsel bir gerçekle başlayalım. Cornell University’de psikoloji profesörü olan Thomas Gilovich’in 20 yıldır yürüttüğü araştırmasının sonucunda bir sonuç ortaya çıkıyor. Bu sonuç diyor ki, “Eşyalara para harcama!“.  Eşya satın almakla gelen mutluluğun çabuk geçtiğini söyleyen Gilovich, bunu üç temel sebebe bağlıyor:

1) Yeni eşyalara hızlı alışıyoruz.

En başta heyecan verici olarak gördüğümüz yenilikler, hızlı bir şekilde normal olabiliyor bizim için. Yepyeni bir nesne, kısa sürede eskiyebiliyor gözümüzde.


2) Çıta yükseldikçe yükseliyor.

Yeni bir şey satın aldığımızda yepyeni beklentilerimiz oluşur. Günümüzdeki pazarlama dünyasını göz önüne aldığımızda, her gün az yeni bir ürün piyasaya çıkıyor. Bu yüzden, bir şeyler satın almak, ucu bucağı olmayan bir yolculuk.

3) Yanındakilerin satın aldıkları her zaman daha güzeldir.

Klasik psikolojik bir durum bu. Komşunun çimleri her zaman daha yeşildir. Sen, bir ürünün hangi versiyonunu satın alırsan al, arkadaşının satın aldığı şey, seninkinden her zaman daha iyi olacaktır.

“Adaptasyon, mutluluğun düşmanlarından birisidir.”
diyor Gilovich ve ekliyor “Bizi mutlu etmeleri için bir şeyler satın alıyoruz ve başarıyoruz. Ama yalnızca bir süreliğine. Yeni şeyler ilk başta heyecan vericidir fakat zaman geçtikçe onlara alışıyoruz.

“Sahip Olma Paradoksu” olarak adlandırdığımız durumda şunu düşünürüz; satın aldığım ürünün mutluluğu, o ürünün kullanım ömrü kadar olacak. Yani, onu her kullandığımda mutlu olacağım ve ilk günkü heyecanım devam edecek. Ama o işler öyle olmuyor işte.


Tecrübenin Gücü Adına

Gilovich ve diğer araştırmacılar, tecrübe edinmenin çok daha mutluluk verici bir gerçek olduğunu söylüyorlar. Verdiği mutluluğun, daha uzun süre olduğunu da belirtmemiz gerekiyor.

Deneyimler kimliğimizin bir parçası oluyor.

Bizler, sahip olduğumuz eşyalar değiliz. Bizler, yaşadığımız, gördüğümüz, yaptığımız her şeyin bir araya gelmiş haliyiz. Çok şiirsel bir söylem oldu ama gerçek bu. Bir iPhone satın almak, seni sen yapan değerleri geliştirmez, hatta onlara hiçbir etkide bulunmaz. O iPhone’a vereceğin parayla bir tur planlayıp, yakın çevrede hiç görmediğin yerlere gitmek, seni sen yapan bir hareket olacaktır. Gilovich diyor ki;

“Tecrübelerimiz, sahip olduğumuz materyallerden, daha fazla kişiliğimizin parçasıdır.”


Beklentiler farklıdır.

Gilovich, çalışması sırasında beklentileri de inceledi. Bir tecrübe hakkında beklenti sahibi olan birisinde, heyecan ve mutluluk gözlenirken, bir eşyaya sahip olma konusunda beklentisi olan birisinde sabırsızlık durumu gözleniyor. Tecrübeler, planlama aşamasından itibaren insana mutluluk veren bir sürece sahiptir.


Tecrübe edinme, hayal kırıklığı yaratmaz.

Bugüne kadar satın aldığın ürünleri düşün. Kaçından %100 memnun kaldın? %100 memnun olsan da, o ürüne o kadar para verilir miydi gerçekten? Her ne kadar, alışveriş esnasında ince eleyip sık dokusan da, aldığın üründe bir sorun, pürüz, istemediğin bir özellik olacak, ya da fiyatı fazla olacak. Ama tecrübelerde böyle bir durum söz konusu değil. O an yaşarsın ve sonrasında onun mutluluğunu yaşamaya devam edersin. Eğer memnun kalmadığın bir tecrübe yaşadıysan bile, bundan bir ders çıkararak gelecekte daha temkinli davranırsın.


Satın almak, “mutluluk birikintisi” yaratır.

Gilovich ve meslektaşları, yalnızca tecrübe edinmenin bizi mutlu etmek için yeterli olmadığını düşünüyor. University of British Columbia’dan Dr. Elizabeth Dunn da aynı konu üzerinde yaptığı çalışmalar sonucunda bir eklemede bulundu. Bir şeyler satın alma sonucunda geçici bir mutluluk yaşanıyor. Dunn, buna “mutluluk birikintisi” diyor. Bir su birikintisi gibi, su içeriyor ama az miktarda ve derin değil. Aynı zamanda, kısa sürede buharlaşıyor ve orada izi kalıyor. Onu doldurmak için yeni şeyler almak zorunda kalıyoruz.

Kaynak.

facebook-paylas2 new-twitter-paylas2

 

 

Kategoriler: Psikoloji, Yaşam

Yorumlar (0) Yorum Yap

/