Gençlerin muhtaç oldukları şey yalnız bilgi değildir, şunu bunu öğrenmek de değildir. İrade sahibi olmak ve bu sayede emanete sadık olmak, derhal harekete geçmek, enerjilerini bir başarı üzerinde toplamak ve yapılacak işi yapmaktır. – Ebner von Eschenbach
Arkadaşınız size gelip iradenin tıpkı bir kas gibi çalıştığını söyleseydi nasıl tepki verirdiniz? Muhtemelen önce şaşırır sonra nasıl yani gibi sorular sorardınız. Bu yazıda aklınızdaki soru işaretlerini ben gidermeye çalışacağım. Beni bir arkadaşınız gibi düşünebilirsiniz. 🙂
Öncelikle bu yazının çıkış noktasından bahsetmek istiyorum. YouTube’da severek takip ettiğim ‘Yalın Kod’ isimli kanalda ‘İrade Gücünü Anlamak’ isimli videoyu izlerken bu yazıyı yazmaya karar verdim. Buradan da kanalın sahibi Bilgem Çakır’a yapmış olduğu içeriklerden dolayı teşekkür ederim.
İrade, disiplin ve sabır başarıya giden yolda sahip olunması gereken önemli becerilerden sadece birkaçı. Roy F. Baumeister ve John Tierney bu özellikleri kapsayan Willpower: Rediscovering the Greatest Human Strength adlı bir kitap yazmışlar ve irade konusunu detaylı şekilde bir şekilde incelemişler.
Herkes başlayabilir; ama ancak güçlü irade sahipleri bitirebilir. – Eli Stanley Jones
Yazarlar kitapta Case Western Üniversitesi’nden Mark Muraven’in yaptığı bir deneyi paylaşmışlar. Deneyde, katılanlara deneyin amacının tat algısını ölçmek olduğu söyleniyor fakat aslında Mark’ın yapmak istediği katılanların iradelerini ölçmek. Odaya alınan deneklerin bazılarına tamamıyla rastgele seçimle kurabiye yemelerini ve o sırada yanda duran turpları görmezden gelmeleri istenirken, diğerlerine de turp yemeleri ve kurabiyeleri görmezden gelmelerini söyleniyor.
Kurabiye yiyenler kendilerini rahatlamış hissederken turp yiyenlerden bazıları ellerine sıcak kurabiyeleri alıyor, kokluyor ve tekrar tabağa koyuyor. Beş dakika sonra araştırmacılar odaya girerek katılanlara yedikleri yiyeceğin duygusal belleklerinde bıraktığı izin kaybolması için on beş dakika beklemelerini söylüyorlar. Bu sürede de sıkılmamaları için çözümü neredeyse imkansız bir bulmacayı “Aslında çok kolay çözebilirsiniz, vaktinizi uzun süre alacağını düşünmüyoruz.” diyerek veriyorlar.
Deney aslında bu noktadan itibaren başlıyor. Kurabiye yerine turp yiyerek iradelerini tüketenler, bulmacayı çözmek istemeyerek ne kadar şanssız olduklarını ve gereksiz bir işle uğraştıklarını söylüyor. Kurabiye yiyenler ise bulmacayı çözmeye çalışıyor ve turp yiyenlerden daha çok çaba sarfediyorlar. Çünkü kurabiye yiyerek kullanmadıkları iradeyi bulmaca çözmeye ayırabiliyorlar. Turp yiyenler, irade rezervlerini kurabiye yememeye yönelik kullandıklarından bulmaca çözmeye yetecek irade gücünü bulamıyorlar.
Bu deney yaklaşık 200 defa tekrarlanıyor ve hepsinde iradenin bir beceri olmadığı, kollarımızda ve bacaklarımızdaki bir kas gibi olduğu sonucuna ulaşılıyor. Aynı kolumuzdaki bir kas gibi irademiz de çalıştıkça yorgun düşmeye başlıyor. Nasıl ki hiç spor yapmayıp birdenbire 2 saat spor yapar ve sonrasında kas ağrısı nedeniyle spordan nefret edersek, irademiz de aynı durumda. Üzerinde çalışmamışsak gelişmiyor ve ilk zorlamada aynı kas ağrısı gibi hayata karşı direncimizi azaltıyor. Kendimizi mutsuz ve şanssız hissediyoruz ve çabalamaktan nasıl olsa başaramayacağım duygusu nedeniyle vazgeçiyoruz.
Yine aynı kitabın farkı bir bölümünde irade kasının çocukken geliştirilebileceği yazıyor ve sporla ya da sanatla uğraşmanın önemini vurguluyor. Diğer bir çalışmada küçük yaşta tek bir spor ya da sanat dalıyla uğraşan çocukların akademik hayatta ve sonrasında da iş hayatında daha başarılı olduğunu gözlemlemişler. İstenen tek bir alanda sabır göstermek iradenin bir alışkanlık haline gelmesini sağlıyor ve kasın yorulmasını önlüyormuş. Bizim için geç mi? Bence değil, beğenmediğimiz bir kitabı bile sonuna kadar okumak bile aslında irade kasımızın çalışmasına neden oluyor. Kas çalıştıkça irade gücümüz daha da artıyor. İstemeğimiz şeylerin farkında olup istemeğimiz halde onları bilinçli olarak yapmak irade kasını artırıyor ve irademizi yormadan onu alışkanlık haline getiriyor. Aslında yapamıyorum diye bir şey yok sevmesem de nasıl yapabilirim var.
Günümüzde seçenek çokluğu bizi karar alma konusunda oldukça zorluyor. Bir şeye karar verince aklımız karar vermediğimizde kalıyor ve hep “acaba” diyoruz. Bu nedenle de en ufak bir başarısızlık ya da memnuniyetsizlik halinde hemen vaz geçiyor ve diğer seçeneği düşünüyoruz. Her seçeneği düşündüğümüzde karar alma konusunda irademizi zorluyor ve aynı turp yiyenler gibi mutsuz oluyoruz.
Çözüm seçenek sayısını azaltmak mı? Ben kendimce hiç sanmıyorum. Tek çözüm irade kasını geliştirmek gibi geldi bana. Bunun içinde irademi nelerde kullandığımın ve irademi kullanırken nerelerde zorlandığımın bir listesini çıkaracağım. Bundan sonra kendimi yorgun ve mutsuz hissettiğimde irade kasımın yorulduğunu düşüneceğim ve bir süre hiçbir şey yapmayarak ve düşünmemeyi başararak onun gevşemesini bekleyeceğim. Belki bu yöntemle daha doğru kararlar alabilirim. Shiller’in dediği gibi her şey benim elimde.
This post is also available in: English
Yorumlar (0) Yorum Yap