Yaratıcılığı kutsal ilan edenlerin aksine, Monty Python serilerinin senaryo yazarı ve aktörlerinden John Cleese yaratıcılığın bir yetenek değil, bir tür süreç olduğunu söylüyor. Daha yaratıcı bir hayat sürmek için neler yapılabileceğini dört basit, ancak işin özünü oluşturan maddelerle açıklayan Cleese’ye kulak verelim.
…
1) Mekan
Cleese’nin ilk şartı, kendinizi dış dünyadan soyutlayabileceğiniz bir mekân belirlemeniz. Kesinlikle rahatsız edilmeyeceğiniz bir ortam yaratmak, Cleese’ye göre işin başlangıcı.
…
2) Zaman
Oyunbaz olabilmek için, kişinin kendini mekanla sınırlaması yetmiyor; belirli bir zaman aralığı da belirlemek gerekiyor. Felemenk tarihçi Johan Huizinga’nın oyun üzerine yazdığı bir denemeden alıntı yaparak, zaman-mekân kısıtlaması yaratmanın önemini vurguluyor: Oyun, mekân ve zaman bakımından sıradan hayattan ayrıdır. Oyunun esas özelliği soyutlanmış ve sınırlı olmasıdır. Oyun başlar ve belirli bir anda da biter.
Elbette rahatsız edilmeyecek bir alan yaratmak ve orada önceden belirlenmiş bir süre boyunca bulunmak işin başlangıcı. Cleese’nin deyişiyle “kişisel bir vaha” yaratmakla, sadece yaratıcılık için gerekli ön koşullar yerine getirilmiş oluyor. Sessizce rahat mekânımızda yerimizi aldıktan sonra, aklımızın hemen gündelik meselelerle önümüzü kesmeye çalışacağını, ama aşağı yukarı yarım saat boyunca sabredersek zihnimizin sonunda durulacağını söylüyor. Bu nedenle kişisel vahanıza ayırdığınız sürenin bir buçuk saat civarında olmasını tavsiye ediyor, böylece zihniniz durulduktan sonra önünüzde bir şeylerin olması için bir saatlik bir vaktin kalacağını söylüyor:
Elbette rahatsız edilmeyecek bir alan yaratmak ve orada önceden belirlenmiş bir süre boyunca bulunmak işin başlangıcı. Cleese’nin deyişiyle “kişisel bir vaha” yaratmakla, sadece yaratıcılık için gerekli ön koşullar yerine getirilmiş oluyor. Sessizce rahat mekânımızda yerimizi aldıktan sonra, aklımızın hemen gündelik meselelerle önümüzü kesmeye çalışacağını, ama aşağı yukarı yarım saat boyunca sabredersek zihnimizin sonunda durulacağını söylüyor. Bu nedenle kişisel vahanıza ayırdığınız sürenin bir buçuk saat civarında olmasını tavsiye ediyor, böylece zihniniz durulduktan sonra önünüzde bir şeylerin olması için bir saatlik bir vaktin kalacağını söylüyor:
“Aklınız başka konulara kayacaktır, ancak bunu ciddiye almayın. Sadece orada oturun, aklınıza gelenlerin sizde yarattığı endişeyi tolere etmeye çalışın.”
…
3) Özgüven
Mekan-zaman vahanıza girdikten, açık moda geçtikten sonra, yaratıcı olmanızı engelleyecek en etkili şey hata yapma korkusudur. Oyuna ya hazırsınızdır, ya da değilsinizdir. Alan Watts’ın dediği gibi: “Akıl yürüterek içinden geldiği gibi davranamazsın”. Saçma, mantıksız, yanlış şeyler söyleme riskini almalısınız. Bunun için gerekli özgüveni hissetmek için de şunu bilmelisiniz: yaratıcılıkta hiçbir şey yanlış değildir, hata diye bir şey yoktur. Herhangi bir saçmalık, sizi büyük buluşunuza götürebilir.
…
4) Mizah
Cleese “ağırbaşlı” ve “ciddi” olmak arasındaki farka dikkat çekerken, mizahın “ciddi” konularda tabu olarak görülmesinin yanlışlığına değiniyor. Mizah, içinden geldiği gibi davranmanın, oyunbaz olmanın özünde yatar. Problem çözmek için ihtiyacımız olan yaratıcılığın özünde yatar; problem ne kadar ciddi olursa olsun.
Cleese’ye göre gündelik hayatın bilindik dertleriyle yüz göz olurken, yaratıcılığın ortaya çıkması çok düşük bir ihtimal. Zira insan gündelik hayatta yapılması gerekenleri sırayla uygulamakla uğraşıyor. Cleese zihnin çözüm odaklı çalıştığı biçime “kapalı mod” diyor. Yaratıcılığın ortaya çıkması için, ortadaki sorunun, derdin, daha geniş bir açıyla, uzun uzadıya ele alındığı “açık modda” olunması gerektiğini ifade ediyor. İşin sırrı ise, bu iki mod arasında ne zaman ve nasıl gidip gelmek gerektiğini bilmekte, bu ikisi arasında bir denge tutturmakta.
This post is also available in: English
Yorumlar (0) Yorum Yap