“Ben bu ilişkide çok emek harcadım o ise hiçbir şey yapmıyor” ya da “O bana şu konuda yardım etmişti ben de bu seferlik yardım edeyim” veya “İşim düştüğünde bana hiç yardımcı olmadı umursamama sırası bende” gibi cümleler sık sık beyninizin içinde yankılanıyor mu? Bana kalırsa bunları düşünmek normal çünkü bireyselleşmiş toplumlarda yaşamanın gerektirdiği bir özellik olarak görüyorum. Fakat beynimizin içindeki bu puan tabelası bize uzun vadede zarar veriyor. Başarılı yazar Darius Foroux da kendi deneyimlerinden yola çıkarak puan tablolarımızın tehlikesini bize şu şekilde açıklıyor:
Ofiste en çok kim çalışıyor? En çok kim dikkat çekiyor? Evdeki temizliğin çoğunu kim yaptı? En çok hediyeyi kim aldı? En çok kim kimi aradı? Gerçek şu: Beyninizin içindeki bu komik puan kartlarını kimse umursamıyor. İnsanlar puan tuttuklarında tek bir sonuç ortaya çıkar: kızgınlık. Araştırmalar, yaptığımız katkıyı genellikle abarttığımızı gösteriyor. Sosyal psikolojide buna Egosantrik Önyargı deniyor.
Terim ilk olarak Michael Ross ve Fiore Sicoly tarafından 1979’daki bir araştırmada kullanıldı. Araştırmacılar, evli çiftlerin yaklaşık %75’inin ilişkiye olan katkılarını abarttığını buldu. Yemek pişirmek, kararlar vermek, tartışmalara neden olmak, ilişkilerin parçası olan diğer şeyler gibi değerlere baktılar. Başarılar için kredi almaya ve kayıplar için başkalarını suçlamaya eğilimli olmamız doğaldır. Tür olarak oldukça ben merkezciyiz. Tüm bilimsel araştırmalardan önce bildiğimiz buydu.
İsviçreli psikiyatrist ve analitik psikolojinin kurucusu Carl Jung şöyle diyor:
“Şişirilmiş bir zihin her zaman egosantriktir ve kendi varlığından başka hiçbir şeyin bilincinde değildir. Geçmişten ders alamaz, güncel olayları anlayamaz ve gelecek hakkında doğru sonuçlar çıkaramaz. Kendi kendine hipnotize edilmiştir ve bu nedenle tartışılamaz. Kendisini, kendisini imha etmesi gereken felaketlere mahkum ediyor. “
Bunun farkında değiliz. Bu nedenle puanınızı koruyarak egonuzu beslemeyi bırakacak şekilde kendinizi eğitmelisiniz. Puan hesabı hiçbir zaman sağlıklı değildir ve yalnızca çatışmalara neden olur. Geçmişte puan tutma konusunda ben de çelişkiler yaşadım. İş yerinde ve kişisel ilişkilerimde bu konuyla ilgili iyi sonuçlar almadım. Ayrıca aile üyelerinin de puan tuttukları için ilişkilerini mahvettiğini gördüm.
Kanıtlayacak hiçbir şeyin yok
Puan hesabı yapmakla özgüven arasında bir ilişki olduğunu düşünüyorum. Puan tutmak, bir noktayı kanıtlamak için yaptığınız bir şey, değil mi? Bu konu hakkında okuduktan, araştırdıktan ve durmadan konuştuktan sonra aklıma gelen başka bir sebep yok. Ya da belki bir kupa veya başka bir şey istersiniz, bilmiyorum. Ama mesele şu: Kendinize güveniyorsanız ve yeteneğinize inanıyorsanız, kanıtlayacak hiçbir şey yok. Sadece rolünüzü oynayın. Başkalarının nasıl davrandığı sizi ilgilendirmez.
Eşinizin ilişkiniz için sizden daha az şey yaptığını düşünüyorsanız, bunu ona söyleyin. Kendinizi tüm işi sizin yaptığınıza ikna ederek hayal kırıklığına uğramayın. Daha sonrasında arkadaşlarınız şöyle saçma şeyler söyleyebilir: “Senin değerini bilmiyor!” “Onun başına gelen en iyi şey sensin.” Konu iş olduğundaysa insanlar şöyle diyebilir: “Daha fazla parayı hak ediyorsun çünkü bütün işi sen yapıyorsun.” “Sana değer vermedikleri için sıkı çalışmayı bırakmalısın.” Arkadaşınızın size yardım ettiğini düşünebilirsiniz, ancak bu tür bir düşünme tarzı hiç yardımcı olmaz. Size karşı dürüst olacağım: konuşmayın, harekete geçin.
Uzun vadede düşünün ve işbirliği yapın
Kişisel hayatta ya da profesyonel yaşamda eşitsiz bir ilişki içinde olabilirsiniz. Ama hayat adil değil, ya değiştirin ya da ayrılın. “Adil” gibi kavramları düşünmeyi bırakın. Sizin için yararı yok. Bu tür kavramlar üzerinde düşünmek ve kendi yerinizi belirlemeye çalışmak öznel olduğu için çatışmaya neden olur.
Ya da bunu objektif hale getirmek istiyorsanız ilişkilerinize bir elektronik tablo gibi bakabilirsiniz. İnsanların yaptığı her işi tek tek kaydedebilirsiniz. Sonra neyin adil olduğunu görebilirsiniz. Ancak bu sürekli bir tedirginlik yaratır çünkü her zaman her şeyi dengelemeyi düşünmek zorunda kalırsınız. Ben bundan hoşlanmıyorum. Bunun yerine, ilişkilere uzun vadeli bir işbirliği gibi bakıyorum. Puan tutma konusunda endişelenmiyorum, çünkü bir ömür boyu puanın her zaman eşit olacağını biliyorum. Skor tutmanın bir anlamı yok çünkü hepimiz aynı hedefleri kovalıyoruz.
Sonunda her şey eşitlenecek. Hem bu sayede hayatınızın geri kalanında bir elektronik tablo tutmanıza gerek kalmaz. Sadece yapmanız gerekeni yapın ve en çok işi kimin yaptığını düşünmeyin. Hayatta gerçekten bir şeyler başarmak istiyorsanız başkalarıyla işbirliği yapmalısınız. Asla kendi başınıza bir şey başaramayacaksınız.
Kişisel sonuçlara değil, ekip sonuçlarına odaklanın
İnsanlar cömert değildir genelde hepimiz benciliz. Ama bazı insanlar çok aşırıya kaçarlar. İşte o insanlardan uzak duruyorum. Neyse ki bu dünyada yeterince iyi insan var. Sizinle aynı inançları paylaşan, benzer düşünen insanlar bulmak çok daha iyidir. Puan tutmak, her ne pahasına olursa olsun kaçınmak isteyeceğiniz kötü bir özelliktir. Kendinizi değiştirme yeteneğiniz var ama başkalarını değiştiremezsiniz. Onları sadece bir şeyden haberdar edebilirsiniz.
Başkaları değişmeye karar verirse bu harika! Vermezse de bu sizin sorununuz değil. Negatif insanlar hakkında konuşmak için fazla zaman harcamak istemiyorum çünkü hepimiz onları tanıyoruz. Sadece bunun sizin hayatınız olduğunu anlayın ve bu, zamanınızı kiminle geçireceğinize karar vermeniz anlamına geliyor.
Ve önemli olan bir şeyi başarmak istiyorsanız etrafınızı iyi insanlarla çevrelemelisiniz: kolektif sonuçları önemseyen insanlarla…
This post is also available in: English
Yorumlar (0) Yorum Yap