Güneş Sistemimiz, içinde gezegenlerin, bu gezegenlerin uydularının, asteroitlerin, meteorların ve kuyruklu yıldızların bulunduğu, Güneş ve onun yörüngesinde bulunan tüm cisimlerden oluşuyor. Peki, bu gezegenler ve isimleri nelerdir? Hangi özellikleri vardır ve Güneş Sistemimiz için ne önem taşırlar? Birlikte bakalım.
Gezegenler Nasıl Keşfedildi?
İnsanlık, yaklaşık olarak 1.000 yıl boyunca yüzlerini gökyüzüne çevirip bu devasa yapıyı anlamlandırmaya çalıştılar. Hareket ettiğini anladıkları parlak noktaları takip eden Antik Yunanlılar bu parlak noktalara “gezici” anlamına gelen gezegenler dediler. Bugün bildiğimiz Güneş Sistemi gezegenlerinden Venüs, Mars, Satürn ve Jüpiter Antik Çağlarda da insanlar tarafından bilinen, takip edilen, haklarında efsaneler yazılan gezegenlerdi.
Hans Lippershey tarafından teleskobun 1608 yılında icat edilmesi ve bu icadın 1609 yılında Galileo Galilei tarafından ilk defa gökyüzünü incelemek ve gezegenlerin hareketlerini anlamlandırmak amacıyla kullanılmasıyla birlikte bugün bildiğimiz birçok gezegen keşfedilmiştir. Yapılan gözlemler sonucu insanlık Uranüs, Neptün, Plüton, bu gezegenlerin uyduları ve asteroit kuşağı ile tanışmış oldu.
1957 yılında Sputnik 1 uydusunun uzaya fırlatılmasıyla başlayan ve günümüzde de hala devam eden Uzay Çağı ile birlikte Güneş Sistemimizin sınırlarını anlamak için sayısız insansız uzay aracı yıllar boyunca sürecek yolculuklarına çıktılar. Bunlardan en önemlisi Voyager 1, yıldızlararası uzay eşiğini geçen ilk uzay sondası oldu. Voyager 1, 1977 yılından bu yana yolculuğunu sürdürüyor. Bildiğimiz sekiz gezegen dışında bilim insanları varlığı 2016’da kanıtlanan dokuzuncu bir gezegenin gerçekliğini araştırıyorlar.
Gezegenler ve İsimleri Nelerdir? Özellikleri Nelerdir?
Gezegenler ve onların özelliklerine dair bildiklerimiz Antik zamanlardan beri katlanarak arttı. Sistemimizin diğer gezegenlerini ziyaret ederek detaylı araştırmalar yapma fırsatımız henüz olmasa da, Voyager 1’in yaptığı gibi yıldızlar ötesi keşiflere çıkacak kadar teknolojimiz bulunuyor. Şimdi, Güneş’e yakınlıklarına göre sıralayarak Güneş Sistemimizdeki bilinen sekiz gezegen ve bir cüce gezegene bakalım.
1) Merkür
Güneş sistemimizdeki en küçük ve Güneş’e olan 57.910.000 km olan mesafesi ile Güneş’e en yakın gezegen olan Merkür, Dünyamızın uydusu olan Ay’dan biraz daha büyüktür. Merkür, her 88 Dünya gününde bir Güneş’in etrafındaki turunu tamamlar. Bu nedenle en hızlı gezegen olarak bilinir. Merkür, Antik Yunan’da sabahları görüldüğünde Hermes, akşamları görüldüğünde ise Apollo olarak iki isimle anılırdı.
Merkür’ün keşfedilen hiç doğal uydusu ve kendi ısısını koruyacak bir atmosferi neredeyse bulunmuyor. Gezegenin günlük sıcaklığı Güneş Sistemi’ndeki diğer tüm gezegenlerden daha fazla değişiklik gösteriyor. Gezegenin Güneş’e dönük olan yüzeyinin sıcaklığı gündüzleri 450 dereceye kadar çıkmakta, geceleri ise -170 dereceye kadar düşmektedir.
2) Venüs
Venüs’ün büyüklüğü Dünyamızla neredeyse aynıdır. Güneş Sistemindeki en sıcak gezegen olan Venüs’ün sıcaklığı 465 dereceye kadar çıkmaktadır. Güneş’e Merkür’den daha uzak olmasına rağmen gezegenin sıcaklığının Merkür’den daha yüksek olmasının nedeni ise Venüs’ün atmosferinin aldığı güneş ışınlarını uzaya geri yansıtamıyor olmasıdır. Çoban Yıldızı olarak da bilinen Venüs adını, Antik Roma tanrıçası Venüs’ten (Antik Yunan Mitolojisi’nde Afrodit) almıştır.
Venüs, Güneş etrafındaki bir tam dönüşünü 224.7 Dünya gününde tamamlıyor. Gezegende bir eksen eğimi bulunmadığı için mevsimlerin varlığından bahsedilememektedir. Venüs’ün bir diğer önemli özelliği ise Güneş Sistemindeki bilinen tüm gezegenlerin aksine ters yöne dönüyor olmasıdır. Venüs şüphesiz gezegenler arasında garip olan…
3) Dünya
Dünya, Güneş Sistemimizin merkezi olan Güneş’e yakınlığı açısından üçüncü sırada bulunmaktadır. Dünya atmosferinin %78’i azot, %21’i oksijenden ve %1’i diğer gazlardan oluşmaktadır. Güneş Sistemimizde şimdiye kadar hayatın ve sıvı suyun bulunduğu bilinen tek gezegen olma özelliğini taşıyan Dünyamızın yapılan radyometrik tarihleme ve diğer kanıtlara dayanılarak 4,5 milyar yıldan daha önce oluştuğu bilinmektedir.
Dünya kendi etrafındaki dönüşünü 23 saat, 56 dakika ve 4 saniyede tamamlarken Güneş etrafındaki bir dönüşü ise 365 gün, 5 saat, 48 dakika, 46 saniyede tamamlamaktadır. Dünyamızın tek bir doğal uydusu bulunmaktadır: Ay. Dünya’nın yer çekimi, uzaydaki diğer nesnelerle ama en önemlisi Ay ve Güneş ile etkileşime girer. Dünyamız, katı ya da kaya ağırlıklı yapısı sayesinde Güneş Sistemindeki en yoğun gezegen olarak biliniyor.
4) Mars
Güneş Sistemimizin merkezindeki Güneş’e yakınlığı bakımından dördüncü sırada bulunan Mars, adını Roma mitolojisindeki savaş tanrısı Mars’tan almıştır. Mars, gezegenin üzerindeki yoğun demir oksit varlığından dolayı kızılımsı bir görünüme sahip olduğundan “Kızıl Gezegen” olarak da bilinmektedir. İnce bir atmosferi olan Mars, Dünya yüzeyindeki volkan, vadi, çöl ve kutup bölgelerine sahip olmasıyla yer benzeri bir gezegendir.
Phobos ve Deimos adında iki uydusu bulunan gezegenin dönme periyotları ve mevsimleri Dünya’ya oldukça yakındır. Mars’ın, Güneş’e en yakın dördüncü gezegen olarak ortalama sıcaklığı -60 derece civarlarındadır. Dünya’ya benzer yer özellikleri nedeniyle bilim insanları tarafından üzerinde yaşam olabileceğine ihtimal verilen bir gezegendir. Bu nedenledir ki tarihte en çok uzay aracı gönderilen gezegen Mars olmuştur.
Mars Express ve Mars Reconnaissance Orbiter keşif projelerindeki radar verileri Mars’ın kutup ve orta bölgelerinde büyük miktarda su buzlarının bulunduğunu ortaya koymuştur. 2008 yılında ise Phoenix Mars Lander, Mars’taki su buzlarından örnek almayı başarmıştır. Mars’ın yörüngesinde şu anda üç farklı uzay gemisi bulunmaktadır. 2006 yılında yapılan gözlemler Mars’taki sıcak aylarda tuzlu su akıntıları olduğu keşfedilmiştir.
5) Jüpiter
Küçük bir çekirdeği bulunan ve genel olarak sıvı hidrojenden ve helyum oluşan Jüpiter, Güneş’e en yakın beşinci gezegen konumundadır ve gaz devi sınıfına girmektedir.. 69.911 km olan yarıçapıyla Güneş Sistemimizdeki en büyük gezegen olan Jüpiter, üzerinde 350 yıldır devam eden bir fırtına olması nedeniyle bir kırmızı lekeye sahiptir. Jüpiter, Güneş Sistemi içerisinde en yüksek manyetik alan kuvvetine sahip olan gezegendir.
Jüpiter’in ortalama sıcaklığı -140 derece olmakla birlikte, gezegen Güneşten gelen enerjinin 2,3 katını dışarı kendinden dışarı doğru yaymaktadır. Araştırmalar Jüpiter’in bir gaz devinin erişebileceği en büyük çapa sahip olduğunu göstermiştir. Gezegen, Güneş etrafındaki bir dönüşünü Dünya zamanına göre 12 yılda tamamlar. Jüpiter’in 79 uydusundan en büyüğünün adı Ganymede’dir. 1979 yılına kadar Güneş Sisteminde halkaları bulunan tek gezegenin Satürn olduğu biliniyordu.
Ancak 1979 yılında Voyager 1 ve Voyager 2’nin çektiği fotoğraflarla Jüpiter’in de halkaları bulunduğu anlaşıldı. Jüpiter, Venüs’ten sonra Dünya üzerinden izlenebilecek en parlak gezegen olma özelliğini taşımaktadır. Jüpiter’in, Güneş Sisteminin en büyük gezegeni olduğundan bahsetmiştik. Jüpiter’in büyüklüğünü daha iyi anlamak için bir karşılaştırma yapmamız gerekirse bu sözleri sarf etmek yerinde olacaktır: Jüpiter’in kütlesi tek başına Güneş Sistemindeki diğer tüm gezegenlerin toplam kütlesinin 2,5 katıdır.
6) Satürn
Güneş Sisteminde Güneş’e en yakın altıncı gezegen olan Satürn, sistemdeki en düşük yoğunluğa sahip olan gezegendir. Kaya ve buzlardan oluşan halkaları bulunan Satürn’ün Jüpiter gibi çok uyduya sahip olduğu biliniyor. Şu an bizim tarafından keşfedilmiş bu uydularının sayısı 82. Üstelik Satürn bu uydularının yanı sıra sayısız küçük uyduyu da yörüngesinde bulundurmaktadır. Güneş etrafındaki bir tam dönüşünü tam 29 buçuk yılda tamamlayan Satürn, adını Yunan mitolojisindeki Kronos’tan almaktadır.
Dünya’dan çıplak gözle gözlemlenilebilen beş gezegenden biri olması nedeniyle antik çağlardan itibaren insanlığın dikkatini çeken bir gezegen olan Satürn, büyük ölçüde hidrojen ve helyum gazlarından oluşmakta ve tıpkı Jüpiter gibi gaz devleri sınıfına dahil olmaktadır. Satürn’ün düşük yerçekimi gücü, atmosferinin gezegenin çekirdeğinden çok daha uzaklara yayılmasına neden olmuştur. Satürn, Güneş Sistemindeki en gelişmiş halka sistemine sahiptir.
Gökyüzünün 17. yüzyılda basit teleskoplarla incelenmeye başlanmasından bu yana görülür durumda olan Satürn halkaları insanlığın dikkatini her zaman cezbetmiş ve diğer gezegenlerden onu ayıran en önemli özelliği olmuştur. Sarımsı rengi ve parlaklığı ile yılın büyük bölümünde gökyüzünde gözle görülebilir durumda olan Satürn’ün uydularından sadece Titan basit teleskoplarla gözlemlenebilir. Satürn, Güneş Sistemindeki en basık gezegendir. Satürn’ün bu basıklığı gezegenin kendi etrafındaki dönüş hızından kaynaklanmaktadır. Neptün’ün ardından Güneş Sistemindeki en hızlı rüzgarlara ev sahipliği yapan Satürn’e yağmur bin yılda bir, metan sağanağı şeklinde yağmaktadır.
7) Uranüs
Güneş Sisteminde Güneş’e en yakın yedinci gezegen olan Uranüs, adını Yunan mitolojisindeki gökyüzü tanrısı Uranos’tan alıyor. Uranüs’ün Güneş Sistemindeki diğer gezegenlerden en büyük farkı, ekvatorunun yörüngesine neredeyse dik açıda bulunuyor olmasıdır.
Bilim insanları Uranüs’ün bu durumunu, gezegenin uzun zaman önce gezegen boyutunda bir cisimle çarpışması neticesinde meydana geldiğini tahmin ediyor. Uranüs’te meydana gelen bu eğim, mevsimlerin 20 yıldan fazla sürmesine neden oluyor. Uranüs, Güneş etrafındaki bir tam dönüşünü 84 yılda tamamlıyor. 13 halkası bulunan Uranüs’ün ortalama sıcaklığı -224 derece olarak biliniyor.
Sıcaklığı ve yapısı göz önüne alındığında Uranüs buz devleri sınıfına giriyor. Uranüs’ün kütlesi Dünya’nın kütlesinin 14.5 katıdır. Gezegenin bilinen 27 uydusu bulunuyor. Uranüs, sahip olduğu bu 27 uyduyla Jüpiter ve Satürn’den sonra en fazla uydusu olan gezegen olma özelliğine sahip. Uranüs’e şimdiye kadar yalnızca bir adet keşif aracı gönderilmiştir.
8) Neptün
Güneş Sisteminde Güneş’e en yakın sekizinci gezegen olan Neptün, adını Roma deniz tanrısı Neptunus’ten alıyor. Neptün’ün herhangi bir katı yüzeyi bulunmuyor. Gaz gezegenler sınıfından bulunan Neptün -218 dereceye düşen sıcaklığıyla, Uranüs ile birlikte Güneş Sistemindeki en soğuk gezegendir. Gezegenin dış katmanı tamamen helyum ve hidrojenden oluşurken, gezegenin iç katmanı çekirdeğinin üzerindeki su, metan ve amonyaktan ibarettir.
Neptün, gözlemlenmesinden daha önce matematiksel olarak varlığı kanıtlanan ilk gezegendir.Gezegen, 1960’larda gözlemlerde fark edilen, 1989’da Voyager 2’nin gezegeni ziyareti sırasında onaylanan ince ve parçalı bir halka sistemine sahiptir. Neptün, diğer gaz devlerinden gezegen içerisinde bulunan yüksek miktardaki su, amonyak ve metan buzları nedeniyle ayrılmaktadır. Gezegen, atmosferin üst tabakalarında bulunan metan dolayı gezegen mavi bir görünüm almaktadır.
Neptün’de ayrıca birçok farklı hava hareketi gözlemlenmektedir. Neptün’ün insanlık tarafından ilk ve tek ziyareti Voyager 2 tarafından gerçekleştirildi. Bu ziyaret sırasında gezegenin güney yarım küresinde Jüpiter’deki Büyük Kırmızı Leke’ye benzer bir Büyük Koyu Leke bulunmaktaydı. Neptün’deki hava olayları, Güneş sistemindeki en güçlü rüzgarları içerisinde bulunduruyor.
9) Cüce Gezegen: Plüton
Keşfedildiği 1930 yılından 2006 yılına kadar gezegenler sınıfında nitelendirilen Plüton, Güneş Sisteminin bilinen en büyük cüce gezegeni olma özelliğini taşımaktadır. Güneşin yörüngesinde dolaşan en büyük on altıncı cisim olan Plüton, çoğunlukla kayalıklardan meydana geliyor. Güneş etrafındaki bir tam turunu 248 yılda tamamlayan Plüton, Dünyamızın Ayının beşte biri kadardır.
Plüton’un bilinen üç uydusu bulunmaktadır. Bu uydulardan biri Plüton’un neredeyse yarısı büyüklüğündedir. Bu nedenle bu uydu ve Plüton, bazı bilim insanlarınca ikili uzay sistemi olarak kabul edilir. Keşif için gönderilen New Horizons uzay aracı, Plüton’un dağlarının 3.500 metre yüksekliğinde olduğunu onaylamıştır. Gönderilen bu uzay aracının içerisinde Plütonu bulan Clyde Tombaugh’un külleri bulunmaktadır. Tombaugh, Plüton’a giden uydunun fırlatılmasını görmeden hayatını kaybetmiştir.
Plüton Neden Gezegen Statüsünü Kaybetti?
Plüton 1930’da keşfedildiğinde bir gezegen olarak kabul edildi. 2006 yılına kadar da Güneş Sistemimizdeki dokuzuncu gezegen olarak görüldü. Ancak 1970’li yıllarla birlikte gözlem sistemlerinin gelişmesiyle birlikte Güneş Sisteminin dışında bir cüce gezegen olan 2060 Chiron keşfedildi. Chiron keşfedilene kadar küçük bir gezegen olarak düşünülen Plüton’un gezegen statüsü araştırmacılar arasında tartışılmaya başlandı.
1990’ların sonları ve 2000’lerin başlarında Güneş Sisteminin dışında Plüton’a benzeyen, ancak Plüton’dan çok daha büyük olan cisimler gözlemlenince 2006 yılında Uluslararası Astronomi Birliği, gezegen olma şartlarını tanımlama gereği duydu. Belirlenen şartlara uymayan Plüton, gezegen statüsünü kaybetti. Keşfedilen diğer cüce gezegenler Eris ve Ceres ile Kuiper Kuşağı’na dahil edilmiştir. Ancak Plüton bazı araştırmacılar tarafından gezegen olarak anılmaya devam edilmektedir.
Yeni gezegenler bulunuyor: Dokuzuncu Gezegen
Dokuzuncu Gezegen ya da Gezegen 9, Güneş Sisteminin dışında, kuramsal bir dev gezegen olarak kabul edilmektedir. 2016 yılında Caltech araştırmacıları tasarladıkları bilimsel model ile Neptünötesi Cisimlerin sıra dışı yörüngelerinin başka bir dev gezegenin etkisinin sonucu olduğunu kanıtladılar.
20 Ocak 2016’da Caltech araştırmacıları, Konstantin Batygin ve Michael E. Brown bir başka dolaylı kanıt göstermekle yeni bilimsel model ile Neptünötesi Cisimlerin olağandışı yörüngelerinin bir dev gezegenin etkisi altında olduğunu onayladılar. Kuramlara göre Dokuzuncu Gezegen, Güneşin etrafında geniş bir yörünge izliyor.
Öyle ki, Dokuzuncu Gezegenin Güneş’in etrafında tam bir tur dönmesi yirmi bin yılı bulabiliyor. Yine yapılan tahminlere göre Dünyamızın kütlesi, Dokuzuncu Gezegenin kütlesinin yaklaşık onda biri kadar. Dokuzuncu Gezegen kuramını ortaya atan bilim insanlarından olan Brown’a göre, bu gezegen muhtemelen bir buz devidir ve çoğunlukla ağır gaz ve buzlardan oluşmaktadır.
Gotik Nedir? Gotik Teriminin Kökeni
Orta Parmak İşareti Nereden Geliyor?
This post is also available in: English
Yorumlar (0) Yorum Yap