IoT (Internet of Things), aklımıza gelebilecek her türlü nesnenin bir şekilde internete erişip, diğer nesnelerle iletişim halinde olmasıdır. Geleceği konuşurken sürekli altı çizilen bu kavram nasıl bugünlere geldi? Bugün ne durumda? Ve yarın ondan nasıl bahsediyor olacağız?
…
1) Internet of Things kavramı ilk olarak 1999 yılında Kevin Ashton tarafından kullanıldı.
Fikir olarak ilk kez Xerox Palo Alto Araştırma Merkezi uzmanlarından Mark Weiser tarafından gündeme getirildi. Weiser, bundan 1991’de yayınlanan “21’nci yüzyılın bilgisayarı” başlıklı makalesinde bahsetti. Fakat kavramı ortaya atan MIT’nin Auto-ID Merkezi’nin kurucularından olan Kevin Ashton oldu.
Kevin Ashton’un IoT fikri, cihazlar arası bağlantı kurmak için radyo frekansı tanıma teknolojisini (RFID) kullanma üzerine odaklanmıştı. Günümüzün IoT’si buna benzemekle birlikte aslında önemli bir farkı var: cihazlar arasında bilgi alış-verişini IP ağı üzerinden sağlıyor.
…
2) İlk ürün: Haziran 2000’de dünyanın ilk internete bağlı buzdolabı olan ve bir IP bağlantı girişi bulunan LG Internet Digital DIOS piyasaya sürüldü.
Bu ürün aslında 1997’den beri geliştirilmekteydi. Dolayısıyla bu da ismen olmasa bile IoT fikrinin Kevin Ashton’dan önce de mevcut olduğunu gösteriyor.
…
3) Rakamlarla IoT
Son yıllarda IoT geniş ölçekte geçerlilik kazandı. IoT artık sadece internete bağlı birkaç üst sınıf aygıttan ibaret değil. Günümüzde televizyondan arabaya kadar her tür cihazın internete bağlanması olağan bir durum. Buna bağlı olarak da nesnelerin interneti son beş yılda oldukça büyük bir ilgi gördü. 2020 yılına kadar kadar dünya çapında işe yarayan 40 milyar nesnenin internete bağlı olacağı düşünülüyor. McKinsey raporu ise IoT teknolojilerinin nasıl ekonomik değer yaratacağını ortaya koyuyor. 2025’e kadar 11 trilyon dolara varan büyüklüğe ulaşabilecek pazarda fabrikalar önemli rol oynayacak.
…
4) Hangi nesneler bağlantıda?
En çok bilinen IoT uygulamalarından biri akıllı evler. Sensörler ve mikroçipler ile donatılmış akıllı evler kendi kendine iletişim kuruyor. Aynı zamanda sürekli veri alışverişinde bulunuyor. Fitness alanında ise giyilebilir cihazlar veri toplamakla kalmıyor; bunları kendiliğinden akıllı telefonumuza aktarıyor.
Mesela bir akıllı çatal olan Hapifork, hızlı yediğinizde ya da gün içerisinde fazla yemek tükettiğinizde sizi uyarıyor ve düzenli beslenmenize destek oluyor. Ya da Adidas markası altında çıkan akıllı top ile; attığınız kaç penaltının gol olduğunu, kaç kilometre hız ile vurduğunuzu ve hangi ayakla kaç gol attığınız gibi istatistiklere uygulama sayesinde ulaşabiliyorsunuz. Diğer tarafta bahçeler için geliştirilmiş bir akıllı ürün olan Edyn, toprağa ne ekmeniz, nasıl ekmeniz ve toprağı hangi aralıklarla sulamanız gerektiği konusunda önerilerde bulunuyor.
…
4) Bugünün IoT’sinde Bulutun Önemi
Teknolojik tarafta IoT’nin 2000’lerden bugüne hızla büyümesini sağlayan neydi?
Birkaç önemli etken söz konusu. Bunlardan biri ağ iletişiminin kapasitelerinin genişlemesi oldu. IoT cihazlarından gelen veriyi daha kolay bir şekilde yönetme ve yorumlama imkanı sunan geniş kapsamlı veri analiz araçları kullanıma açıldı.
Fakat gerçek anlamda IoT’nin bu denli mümkün kılınmasındaki en önemli rol bulut teknolojilerinin gelişimi oldu. Çünkü bulut teknolojileri size veri depolamak ve hesaplama yapmak için düşük maliyetli, her daim devrede olan bir alan sunuyor. Ucuz ve yüksek erişimli bulut altyapısı sayesinde IoT cihazlarındaki depolama ve işlem yükü kolaylıkla bulut sunuculara aktarılıyor. 2000 yılında piyasaya sürülen LG, IoT buzdolabını üretirken işi bu kadar kolay değildi.
…
6) Türkiye’de IoT ve Girişimcilik Fırsatları
Türkiye’de nesnelerin interneti pazarı da hızlı bir şekilde büyüyor. Türk girişimciler IoT alanındaki fırsatları ve kaynakları doğru bir şekilde kullanıp ortaya iyi ürünler çıkarmayı başarıyorlar.
Bugün büyük büyümelere ulaşmış birçok Türk IoT girişiminin de bir zamanlar bünyesinde yer aldığı İTÜ Çekirdek, Anadolu Efes’in de katkılarıyla IoT alanında girişimci olmak isteyenlere kapılarını açıyor.
Yorumlar (0) Yorum Yap