Tam adı Fikret Mualla Saygı olan sanatçı 1903 yılında İstanbul’da dünyaya geldi. Babası Osmanlı’da Duyun-u Umumiye ikinci müdürü Mehmet Ekrem Bey, annesi ise Emine Nevber Hanım. Çocukluk yılları Kadıköy ve Bahariye çevrelerinde geçen Fikret’in futbola çok merakı vardı. Bu merakın kaynağı da Fenerbahçe’nin şuanda kullandığı amblemin yaratıcısı ve aynı zamanda dayısı olan Hikmet Topuzer’den başkası değildi
Galatasaray Lisesi’nde öğrenim gördüğü yıllarda futbol oynarken sağ ayağı kırıldı ve topal kaldı. Bu olay şüphesiz sanatçıda büyük bir sarsıntıya yol açtı. Daha sonraki yıllarda okuldan kaptığı ispanyol gribini evde taşıması sonucu annesi Nevber Hanım genç yaşta hayatını kaybetti. Bu olaydan sonra Fikret Mualla hayatı boyunca ondan ayrılmayacak olan bir suçluluk psikolojisi ile tanıştı. Artık sinirli ve uyumsuz birisi olmuştu. Liseyi bitirdikten sonra mühendislik eğitimi alması için İsviçre’ye gönderildi.
Oradaki hayatında resim ile tanıştı ve aynı zamanda onu sıkıntılarından uzaklaştıracak bir yöntem keşfetmişti kendince. 1. Dünya Savaşı yıllarında İsviçre’de parasız kaldı. Dönemin İsviçre Konsolosu Rıza Bey’in destekleriyle Almanya’ya resim eğitimi almaya gitti.
Münih Güzel Sanatlar Akademisi’nde afiş ve desinatörlük , Berlin Güzel Sanatlar Akademisi’nde ise resim eğitimi aldı. Almanya’da geçen eğitim hayatında babasının yaşadığı maddi zorluklar nedeniyle ona, dönemin Mısır Hidiv’i Abbas Halim Paşa destek olmuştur. Yaşadığı maddi zorluklar ve aynı zamanda bir ayağının topal olması onu utangaç bir kişiliğe bürünmesine sebep olmuştu. Bu nedenle resim yapmaktan kalan boş zamanlarında sadece içiyordu. İlk kez 1928 yılında Almanya’da bağımlılığı yüzünden tedavi gördü.
Geçim sıkıntıları yüzünden 1937’de Türkiye’ye döndü. Bir süre Galatasaray Lisesi ve Ayvalık Ortaokulu’nda resim öğretmenliği yaptı. İstanbul’da bulunan sanat camiasından istediği ilgiyi bulamayan sanatçı bir süre edebiyat ile ilgilendi. Bu yıllarda Nazım Hikmet ile tanıştı ve onun Varan 3 adlı şiir kitabını resimledi
Sanatsever Salah Cimcoz ile tanıştı ve ona Moda’daki konağında çalışmalarını sürdürebilmesi için bir alan tahsis etti. Karşılığında ise Salah Hanım’ın çocuklarına resim dersi veriyordu. Bir süre sonra alkol bağımlılığı yüzünden Salah Cincoz ile problemler yaşadı ve portlerini çizdiği devlet adamlarına hakaret ettiği gerekçesi ile polis ile başı belaya girdi. Ve bu da Fikret Mualla’nın hayatı boyunca kurtulamayacağı bir problem olacaktı. 1936 yılında Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’de tedavi gördü ve dönemin bir başka aykırı sanatçısı olan Neyzen Tevfik ile aynı odayı paylaştı.
1938 yılında babası ölünce ona kalan mirasın hepsini satıp Paris’e yerleşti. Fransa’ya gittiği yıllarda orada Edward Munch ve Wassily Kandinsky gibi isimlerin temsilcisi olduğu ”dışavurumculuk” akımı gündemdeydi. Bu akım onu çok etkiledi ve babasının mirası sayesinde maddi sıkıntıları da kenara bırakan Fikret Mualla oradaki ilk yıllarını lüks ve eğlenceli bir şekilde sürdürdü. Fakat 2. Dünya Savaşı’nın başlaması ve Almanya’nın Fransa’yı işgali sonucu zor günler tekrardan onu bekliyordu. Bu yıllarda günlük ihtiyaçlarını karşılamak için eserlerini yok pahasına sattı.
Geçim sıkıntısı, yurt özlemi, polis fobisi ve alkol sorunu onun tekrardan hastaneye yatmasına yol açtı. Fakat orada kendisine resim yaptıran bir sanatsever Dina Vierny onu kendi himayesi altına aldı ve desteğiyle 25 yıl sonra ilk sergisini açmasına yardım etti.
Paris’in sanat çevreleri kısa bir müddet sonra Fikret Mualla’yı ve onun eserlerini konuşur olmuştu. Eserlerinde genellikle Paris’in sokaklarını, gece hayatını ve günlük hayatını anlattığı için ona ” Paris Ressamı” denilmeye başladı. Eserleri sergilerde boy gösterdi ve adı , Picasso’ya kadar ulaşmıştı. Picasso bu kişi ile tanışmak istemişti ve onu atölyesine davet etti ve kendisine bir tablosunu hediye etti. Fikret Mualla ise bu tabloyu bir şişe Türk rakısına takas etmişti. Bu nedenle de defalarca çağırmasına rağmen bir daha Picasso’nun atölyesine gitmedi.
Resimlerini genellikle renkli fon kağıtları üzerine guaj boya ile yaptı. Yağlı boya ve sulu boyayı da guajı kullandığı ustalıkla kullanmıştır. Fikret Mualla içinde bulunduğu bohem hayatın etkilerini sanatına aktarmış ve bu bohemlikten hiçbir zaman çekinmemiştir.
1967 yılında felç geçiren sanatçının bakımını, Alpler Bölgesİ Senatörü Raquel Angels’in eşi Fernande Angels üstlendi ve onu Reillanne’de bulunan çiftliğine yerleştirdi. 20 Temmuz 1967 günü hayata veda eden sanatçı kimsesizler mezarlğına gömüldü.
1974 yılında vasiyeti üzerine cenazesi Türkiye’ye getirildi. Bu süreçte önemli rol oynayan dönemin Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’ün eşi Emel Hanım , bir zamanlar Moda konağında resim dersi verdiği Salah Cimcoz’un kızıydı.
(cazcılar)
(nü)
(Paris, Moulin Rouge’un Önündeki Zarif Kadın)
Yorumlar (0) Yorum Yap