Misofonya ya da misofonik olma, seslere karşı bir duyma bozukluğu değil bir algı bozukluğudur. Çevrenizde birileri masaya kalem vururken, kahvelerini höpürterek içerken verdiğiniz tepki aslında ses hassasiyetinizin yüksek olması ile ilgilidir. Sesten etkilenmek sizin için kaçınılmaz bir durumdur.
Sabahları kalkmak için kurduğunuz alarmı gün içinde bir daha duymak size rahatsızlık veriyorsa, araba kornaları durduramadığınız için sinirleniyorsanız veya gündüz vakitlerini değil geceleri seviyorsanız sizde bir misofonya sahibi olabilirsiniz. Misofonikler bazı seslerden rahatsız olmak durumunu yaşarlar.
Her 10 insandan 2’sinde görülebilen bu durum, belirli seslere orantısız tepkiler gösterdiğiniz nörofizyolojik bir durumdur. Gösterdiğiniz tepkiler çoğu zaman elinizde olmadan oluşabilir ve bunun da farkında olabilirsiniz. Ses hassasiyeti farklılık gösterebileceği gibi bazı ses kategorileri de diğerlerine oranla daha yaygındır. Ağızdan çıkan ve yemek yerken oluşturduğumuz nazal sesler ya da nefes alıp verirken, el hareketleriyle oluşan sesler bu kategoride bulunur.
…
Ses Nefreti ve Duymamazlıktan Gelebilmek
Bazı seslerden rahatsız olma hali içinde olan misofonik hastalar genelde az konuşurlar ve everdikleri tepkilerde duygusal olma eğilimi yatar. Doğa seslerinden ve akustik yankılardan çok hoşlanırlar. Slow müziklerden hoşlanırlar ve seslere anlam yüklerler. Dinledikleri şarkılar onlara bir şey hatırlatmalı ve en çok da yaşadıkları olaylarla bağlantı kurmak isterler.
2017 yılında Journal of Clinical Psychologyyaptığı bir araştırmada, misofonyanın diğer nörolojik hastalıklarla bağlantısını inceledi. Araştırma sonucunda misofonyanın bazı durumlarla ilişkisi olsa da, yeme bozuklukları, obsesif-kompulsif gibi bozuklukların misofonik semptomları tam anlamıyla açıklayamadığını ortaya koydular.
Misofonik hastaların tepki verme eğilimleri değişkendir ancak sesleri duymamazlıktan gelmeye çalışmak mümkün değildir. Misofonik hastalar, seçici dikkat (selective attention) konusunda sorun yaşıyor olabilirler. Tetikleyici sesler maruz kalan misofonikler üzerinde yürütülen bir çalışmada, %29’unu sözlü bir şiddet içerisine girerken, %17 ise saldırganlıklarını çeşitli nesnelere yönlendirmiştir. Diğer taraftan %14 ise tetikleyici sesin kaynağına yönelik fiziksel bir saldırganlık sergilemiştir. Bu durumda hastaların ister istemez sosyal çevreli ve ilişkileri de etkilenmektedir.
Araştırmaların sonucunda bilişsel davranışçı terapinin yardımcı olabileceğini ileri sürülse de tam olarak uygulamaya geçilmiş bir durum değildir.
This post is also available in: English Français Español Deutsch
Yorumlar (0) Yorum Yap