Herkes başka bir şey söylüyor girişimcilikle ilgili. Kimisi gençken risk alabilirsin kaybedeceğin hiçbir şey yok, koş peşinden derken kimileri önce bir özel sektör görmenin, iş hayatını tecrübe etmenin daha iyi olacağını öne sürüyor. Hepsinin haklı olduğu noktalar var tabii ki, bir taraftan şimdi kanımız deli deli akarken, düzenli bir hayata geçmemişken risk alabiliyoruz , günün 16 saatini çalışarak geçirebiliriz, hevesliyiz, tutkuluyuz, başarmak istiyoruz… Ama tecrübemiz yok,kurtlar sofrasında işlerin nasıl yürüdüğünü , nasıl takım yönetileceğini, nasıl satış yapılacağını bilmiyoruz. İkinci seçenekte ise daha tecrübeli ne yaptığını bilen, oyunun kurallarını öğrenmiş biri oluyoruz ama belki de bu tecrübe yüzünden risk almaktan uzak, heyecanını kaybetmiş statükodan uzaklaşmakta zorluk çeken birine dönüşebiliyoruz.
Bana sorarsanız, nasıl geliyorsa içinden onu yapacaksın arkadaş. Bu işin bir reçetesi yok ki. Benim içimden şuanda ODTÜ’de son sınıf öğrencisiyken hayatımı girişimime adamak geliyor, çok da mutluyum günümün 15 saatini çalışmaya ayırdığım için. Yaptığın işten mutluysan daha ne olsun? Hep söylüyorum aslında “ I love what I do, I do what I love”, böyle yaşayan insan nasıl mutsuz olabilir ki. Girişimcilik trend diye girip acı çekerek çalışanları da, mutsuzum ama başka napayım diyip plazalara sıkışıp kalanları da anlamıyorum, mutlu olun abi, mutlu olacağınız işi yapın, mutluluk en güzel şey ☺Gelelim üniversitede okurken girişimci olma konusuna. Muhtemelen bir süre okumakla, etkinliklere katılıp izleyen penceresinden gözlem yapmakla geçiyor. Benim öyle oldu, 1. 2. sınıfltayken okuyorum, öğreniyorum etkinliklere katılıyorum, her şey güzel derken ee girişimci misin deseler? Hayır. Sonra karar verdim, ben girişimci olacağım dedim kendime ve aileme. Okulu uzatacağım, bunun için de erasmusa gideceğim, dönüşüm muhteşem olacak, girişimci döneceğim. Bak bak şekillere.. Sonra gittim orada girişimcilik dersi almalar, okumalar iş fikri kovalamalar derken güzel geçen bir dönem oldu benim için. Dönüşümde bir girişimde (İşkolig.com) staj yapmaya başladım. Girişimci olacağım diyorsanız, hatta demiyorsanız bile, bir kere girişimde staj yapmalısınız. Bir o havayı içinize çekmeli, o ortamı deneyimlemelisiniz. Ondan sonra muhtemelen hayatınız değişecek zaten. Tabii uluslararası şirketlerde staj yapıp adını kocaman harflerle CVnize yazmaktan vazgeçtiğiniz için bir çevre baskısına maruz kalacaksınız şüphesiz, buna hazır olun derim. Ama bana göre eğer içinizden geçen gerçekten bu deneyimi yaşamak ise bütün bunlara hazır olun derim, çünkü tüm bu engellere değecektir. Yaz sonunda stajda da ne boştum diyenlere karşı anlatacak öğrendiğiniz o kadar çok şey olacak ki. CV’yi değil tecrübe havuzunuzu doldurduğunuz için çok mutlu hissediyor olacaksınız, emin olun.Haydi stajınızı yaptınız ve girişimcilik benim damarlarımda akıyor, duramıyorum demeye başladınız. Zorluklar bir kademe daha artıyor. Staj falan kabul edilebilir de, millet işe başvururken, mülakatlara giderken sen hiç bir yere başvurmayacak mısın, KPSS’ye girmeyecek misin sorularıyla başa çıkmak gerekecek. Tabii bu noktada peşinden koşacağınız, uykularınızı kaçıracak bir iş fikrinizin ve sağlam bir ekibinizin olduğunu varsayıyorum ki bunlar da öyle ha deyince olmayan şeyler, hatta beni en çok zorlayan konulardı diyebilirim. Üniversitedeyken bir girişim ekibi kurmak zor çünkü zaten girişimci yok çevrede. Var olanla anlaşacaksın, aynı fikri sahiplenip peşinden koşacaksın, birbirini tamamlayabileceksin ohoo..
Diyelim bu adımı da atlattınız, bir ekibiniz var, sahiplendiğiniz ve başarıya ulaşma sinyalleri veren bir projeniz de var her şey harika, tüm gezegenler arka arkaya dizildi mükemmel andayız. Ta-taam işler birkaç basamak daha zorlaştı. Ama gözünüz korkmasın kesinlikle her bir zorlaşma adımında daha çok keyif almaya başlıyorsunuz, bir şeyleri başarmanın mutluluğu uykusuz gecelerinizin verdiği yorgunluğu yok ediyor.Girişimcisiniz, gecenizi gündüzünüze katıp dünyayı daha güzel bir yer haline getirmek için çalışıyorsunuz ama hocalar sizi anlamıyor olacak, ödev ödev üstüne, proje proje üstüne gelecek. Bir taraftan okulu bitireyim de rahatça uğraşayım işlerimle derken bir taraftan size bir şey katmayacağını düşündüğünüz derslere boğulmaya başlayacaksınız. Çünkü Y Combinator kurucusu Paul Graham’ın “How to start a startup” derslerinden birinde söylediği gibi ya sadece öğrenci ya sadece girişimci olabiliyor insan. O nedenle okulu ya hızlı bitirmeye bakmak lazım ya da okulu dondurma kafasıyla uzatmak lazım ki her iki türlü de girişiminize yeterince (hiç bir zaman yeterince olmayacak emin olun) zaman ayırabilesiniz.
Sözün özü; kolay değil girişimci olmak, hele ki üniversitede okurken kendi startupınızı kurmak istiyorsanız çok daha zor olacaktır. Ama uzun bir çalışma gününün ardından yatağınıza yattığınızda içinizdeki huzur, sabah uyandığınızdaki heyecan ve çalışma isteği her şeye değiyor.
Hep söylerim “No pain no gain”!
Evreka Kurucu Ortağı sevgili Umutcan Duman ‘ın bu etkileyici yazısını kendisinin de izniyle yayınlamak istedik. İçeriğin kaynağına buradan ulaşabilirsiniz.
Yorumlar (0) Yorum Yap