Tutkularına Sarılarak Engelleri Aşan Bir Girişimcinin Hikayesi: Soichiro Honda

Melike Çalkap

Melike Çalkap

Editör @ceotudent

Soichiro Honda; bugün yollarda gördüğümüz, reklamlarına aşina olduğumuz Japon markası Honda’nın kurucusu. Çoğumuzun daha çocukluktan başlayan hayalleri var ve onun da vardı. Peki Honda nasıl kuruldu? Gelin birlikte bakalım.

Soichiro babasının yanında bisiklet tamir ediyordu ve o zamandan beri de arabalara, onların motorlarına ilgisi vardı. Kendi markasını yaratmak hedefi arasındaydı.

Hayatını da bu yönde çizmeye karar verdi

 Bir oto tamir atölyesinde işe başladı. Orada edineceği gözlemler ve tecrübeler onu hayaline taşıyacaktı. Tüm bunlar olurken bir de motor ve otomotiv hakkında eğitim almaya başladı.

Kendini geleceğe adım adım hazırlıyordu. Fakat başına gelen talihsizlikler de ona hayalini elde etmenin kolay olmayacağını her daim hatırlatıyordu.

Yarış otomobilleri için motorun soğumasını sağlayan bir parça geliştirdi ve bu geliştirdiği yeni motorla yarışlara katıldı. Katıldığı yarışta feci bir kaza geçirerek ölümden kıl payı kurtuldu Honda.

3 ay boyunca hastanede yattı. Hem çalıştığı işinden hem de eğitim aldığı okuldan atıldı. Fakat o karamsarlık çukurunun içine düşmek yerine yeni stratejiler geliştirmeye çoktan başlamıştı.

Olaylar bunlarla da sınırlı kalmadı.

2. Dünya Savaşı’nın tam ortasında, Honda şirketini kurmaya çalışırken üretim yapılan binasının üzerine tam 2 kere bomba düşmüştür. Tam toparlandım derken Japonya’da feci bir deprem olmuş ve binası yine yerle bir olmuştur.

Japonya’da savaş nedeniyle yaşanan benzin kıtlığı da kötü giden işlerin tuzu biberi olmuştur. O dönemde Honda ulaşım için bisikletini kullanmaya başlamıştır fakat farkını ortaya koyarak bisikletine taktığı motorla ulaşımını hızlandırmıştır.

Bu motor belki de bir dönüm noktası olmuştur çünkü herkesin oldukça ilgisini çekmeyi başarmış motorlu bisiklete talepler bir anda artmış ve Honda yetişemeyecek duruma gelmiştir.
Siparişlere yetişemeyen Honda, Japonya’daki 18.000 bisikletçiye mektup yazarak onlardan bu yeni icadı için destek istedi. 5000 bisikletçi istediği desteği vermeye hazırdı.

Soichiro 1961 yılına gelindiğinde, ayda 100.000 ve 1968 yılında ise ayda 1 milyon motosiklet üretimi gerçekleştiren bir fabrikanın başındaydı.

1970’lere geldiğimizde Honda artık otomotiv sektörüne “Ben de varım!” nidaları atıyordu. Öyle ki 1980’lerin sonunda Dünya’nın en büyük 3. Otomobil üreticisi konumundaydı.

Honda’nın başarısının arkasında emeği, azmi ve sabrının olduğu çok aşikar fakat onu zirveye taşıyan başka bir özelliği daha vardı: Çalışma prensibi ve çalışanlarına bakış açısı. Bunu da şu sözüyle ifade etmiştir:

“Şirketin kurucusu ne kadar şahane olursa olsun, bu kişinin oğlunun şirketin başına geçmesi garanti değildir. Honda’da akrabalığa, kan bağına değil; liderliğe önem verilir.”

Kategoriler: Girişimcilik

Yorumlar (0) Yorum Yap

/