Toplumun Hız Mekanizması Beynimizin Yavaş Konuşmasını Etkiliyor Olabilir mi?

Toplumun sahip olduğu yüksek hız potansiyeli aslında iç saatinizi etkiliyor. Yavaş şeyler sizleri çıldırtmaya başladı çünkü toplumun hızlı temposu zamanlama anlayışınız ile çarpışıyor. Teknolojinin baş döndürücülüğü ile beraber, sabır artık bir erdem olarak görülmeye başladı ve tozlu raflarda yerini aldı.
Sabır ve sabırsızlığın evrimsel bir amacı vardır. O uzun saatler beklediğimiz ve bunun devam etmesini söyleyen ince ayarlı dahili zamanlayıcı olan yin ve yang dengesi ortaya çıktı. Belirlediğimiz bu zamanlar, vızıltıları sona erdirdiğinde başarısız bir avı bırakmanın zamanı geldi.

Sabır Evrimin Bir Mirası

Freiburg, sabrın bize evrimin bıraktığı bir miras olduğunu söylüyor. Neden sabırsızız ve bunun işlenen kodları bize ne yapıyor? Sabırsızlık, yaşadığımız olay için fazla zaman harcamaktan ölmediğimizden emin oluyor ve bize hareket etme dürtüsünü işliyor.

Zaman Uzanıyor

Hayal kırıklığı içselleştirip, beklentilerimizin ihlal edilmesi ile sonuçlanan bir durumdur. Hayatımızın çoğu şeyini beklentiye bağlıyoruz ve eğer zaman alacak bir şeyi beklersek kabul edebiliyoruz. Londra Üniversitesi Goldsmiths’teki beyinbilimci James Moore, bunu şöyle açıklıyor:

“Zaman ve duygu arasındaki bağlantı karmaşık bir bağlantıdır.”

Zaman uzanıyor ve buna kızıyoruz. Hartmut Rosa, insan hareketinin modern öncesi zamanlardan ve günümüze kadar olan hızının 100 kat arttığını anlatıyor. Haberleşme hızının da buna bağlı olarak 10 milyon kat arttığı belirlendi. 20. yüzyılda veri iletişimi yaklaşık olarak 10 milyar etkenle bir artış gösterdi.

Hayatımızın Temposu Kültüre Bağlı Olarak Değişiyor

Toplumun hızlanma hızının artması ile beraber sabır da parçalandı. Bununla ilgili bir çok test yapıldı. Psikologlar ve ekonomistler, deneklere şimdi ya da daha sonra bir şeyleri biraz mı tercih edeceklerini sordular; Örneğin, yılda 10 dolar; yılda 100 dolar ya da 10 saniyede altı parçaya karşılık iki parça yiyecek.
Bu testlerde hem insan hem de hayvanlar kullanıldı. Denekler, uygun olmasa dahi çoğu zaman şimdilik devam etti. Yavaş yavaş reddetmek, teknoloji söz konusunda olduğunda belirgin bir hal alıyor. Wittman, bugünlerde her şeyin verimli olduğunu ve sabırla beklemediğimizi ya da az beklediğimizi açıklıyor.

Sabırsızlık Bizi Harekete Geçirmediği Zaman Açlık Çekiyoruz

Bir web sitesi hemen yüklenmezse ölmeyeceğiz. Web sayfaları 2009’da iki saniye, 2006’da dört saniye sorun yaşamadığımız bir saniyenin çeyreğinde yüklenmesinde ısrar ediyoruz. iki saniyede yükleme yapmadı, viral olma umudu yoktu. Yale Üniversitesi postdok bitiren ve alanında birinci sınıf uzman olan Alexandra Rosati bu durumu şöyle açıklıyor:

“İnsanlar geri ödemenin bir miktar artmasını bekliyorlar ve gelmediğinde, bu can sıkıcı bir durum yaratıyor”


Erdemli Olmayan Bir Döngü

Toplumun hızlanan hızı iç zamanlayıcılarımızı sıfırlar. Bu durum yavaş şeylere cevap olarak daha sık sönerek bizi devam eden bir öfke ve dürtüsellik döngüsüne sokar. Wietmann, giderek itici bir topluma dönüşeceğimizi söylüyor.
Bu döngü daha da kötü hale gelecek sonuçlar doğurmaya başladı. Neden mi? Öfke iç zamanlayıcımızın en büyük sabotajcısı haline geldi. Zaman ile ilgili yaşadığımız deneyimler özneldir. Güçlü duygular, zaman duygumuzu en çok etkileyen etmen. Zaman Algısının Gizemlerinin Kilidini Açma kitabının yazarı Claudia Hammond, yavaşlık öfkesinden vazgeçip sabrı canlandırıp canlandıramayacağımızı ve bunun iç zamanlayıcılarımızı çözme zamanımızı sıfırlamanın bir yolunu bulmamız gerektiğini söylüyor. Claudia’nın bu konuya Einstein’lı bir açıklaması daha var.

“Einstein’ın görelilik teorisi bize mutlak zaman diye bir şeyin olmadığını, ne de beyinde zaman ölçmek için mutlak bir mekanizma olmadığını söylüyor.”


Zaman Geçiyor; Çünkü Deyimlerimiz Çok Yoğun

Korktuğumuzda ya da endişelendiğimizde zaman uzuyor. Araknofob olan biri, odada bir örümcekle zaman geçirdiğinde süreyi abartır. Beyinlerimiz bu gibi durumlarda hızlandığı için değil, deneyimlenen anın yoğunluğundan zaman geçiyor. Tehdit altında hissettiğimiz her an olaylar yeni ve canlı görünür. Fizyolojik olarak hayatta kalma mekanizması farkındalığımızın artmasına ve normal zamandan daha kısa bir sürede hatırayı toplar. Beyinlerimiz daha fazla zaman geçirdiğini düşünerek kandırılır.

“Beynimizden uzaklaşan belli bir saatimiz yok, ancak her saniye yenilenen vücudumuzun sürekli ve devam eden hissine sahibiz ve bu süre içerisinde kendimize ne kadar zaman kaldığımızı sorduğumuzda bunu bilgi olarak kullanıyoruz ve  saniyeleri geçiriyoruz.” Wittman

İllüstrasyon: alizbuzas
Kategoriler: Gelişim

Yorumlar (0) Yorum Yap

/