Televizyonun icadı günlük yaşamımıza damgasına vuran büyük bir buluştur. Mucidinin de düşlerine gerçekleştirmesine vesile olan televizyon, elektrik yoluyla görüntü ve sesi uzağa aktaran aygıttır. Bu yazımızda televizyon nedir, televizyonun icadı nasıl oldu, televizyonun mucidi kimdir, televizyonun icadı nasıl gerçekleşti, televizyon hangi parçalardan oluşur, televizyonun dünden bugüne değişimi, televizyonun toplum üzerinde nasıl etkileri vardır gibi televizyona dair merak edilen soruların yanıtlarını bu yazımızda bulabilirsiniz.
Büyük Buluş: Televizyon Nedir?
Televizyon ismi Yunanca Tele(uzak) ve Latince Visio(gör) anlamına gelen kelimelerden türetilmiş olup uzaktan gör anlamına gelmektedir. Televizyon içerisinde uygun mekanizmalar bulundurulduğunda çeşitli görüntüleri ve sesleri alıp size aktaracak donanıma sahip olan bir haberleşme aygıtıdır.
Televizyon temelde elektromanyetik dalgalar şeklinde yayılan görüntü ve seslerin, ekran ve hoparlör aracılığıyla alıcıya ulaştıran elektronik bir cihaz şeklinde tanımlanabilir. Bu büyülü kutu birçok değişim ve gelişime uğrayarak günümüzün vazgeçilmezleri arasında en önemli yerini almıştır. İnsanlara çok hızlı haber alıp verme aynı zamanda canlı yayın yapma imkânı veren bu icat aynı hızla insan ilişkilerini zayıflatıp, sohbetleri azaltma gibi olumsuz durumlara da yol açmıştır.
Televizyonun Mucidi: İskoç Mucit John Logie Baird
1888 yılında İskoçya’nın Helensburg kentinde dünyaya gelen Baird, Rahip John Baird’in ve Jessie Morrison Inglis’in dört çocuğunun en küçük çocukları olarak dünyaya gelmiştir. Oldukça meraklı bir çocuk olan Baird, elektrik konusuna olan merakıyla 12 yaşında petrolle çalışan bir jeneratör yaparak evlerini aydınlatmayı başarmıştır. Bununla da kalmayıp küçük bir telefon santrali kurarak arkadaşlarıyla iletişime geçmiştir.
Baird, üstün zekasını kullanarak televizyonun icadını ortaya çıkarır.
Glascow Üniversitesi’nde elektrik mühendisliği okuyan Baird Birinci Dünya Savaşı sırasında eğitimine ara vermek zorunda kalmıştır. Orduyla anlaşmalı şekilde bir elektrik şirketinde işe giren Baird yoğun iş temposu nedeniyle yalnızca geceleri televizyon üzerine düşünme şansı elde edebilmesine rağmen çok önemli ilerlemeler kaydetmiştir.
Ardından 1922 yılında memleketi olan Sussex’in yolunu tutmuştur. Hem sağlık durumuyla hem de parasal sıkıntılarla uğraşan Baird üstün zekâsını kullanarak asrın icadını ortaya çıkarmayı başarmıştır. Çocukluk hayali olan televizyonun icadından sonra infrared ışınları ile ilgili çalışmaları da sürdüren Baird 1946 yılının Haziran ayında dünyaya veda etmiştir ve adından yıllarca söz ettirmiştir.
Televizyonun icadı tam olarak nasıl gerçekleşti?
İnsanlık fotoğrafla aşina durumdaydı 1920’lere gelindiğinde ise sinema popüler bir eğlence biçimi olmuştu. Kısa bir süre sonra yerini radyo aldı. Bir sonraki adım ikisini bir araya getirmeye çalışmak hareketli görüntüleri uzağa aktarabilmekti peki bu nasıl olacaktı? İşte bu soru televizyonun icadıyla yanıtlanabilirdi. John Logie Baird hayatını değiştirecek fikri buldu. Neden görüntüleri sinyallere dönüştürüp hava yolu ile göndermiyordu? Baird aslında televizyonun yapımında kullanılan malzemelerden herhangi birini icat etmedi. Onun gücü bu farklı buluşlara baktığında istediği şeye ulaşabilmek için gereken parçaları bir araya getirebilme yeteneğinde yatıyordu.
“Television” sözcüğü mucidin hayatını tamamen değiştirdi.
John Logie Baird televizyonla ilgili çalışmalarına çok küçük yaştan itibaren başlamıştır. Bir gün okuduğu dergilerin birinde gördüğü ‘television’ sözcüğü kaderini tepeden tırnağa değiştirmeye başladı. Bu sözcük Paris’te yapılan Uluslararası Elektrik Kongresi’nde ilk defa telaffuz edildi. Uzaktan görme anlamını taşıyan bu kelime aslında 19. yüzyılın başından itibaren ciddi bir biçimde tartışılmaktaydı. Hareketleri iletebilecek böyle bir makine fikri Baird’i oldukça heyecanlandırmıştı.
Alman mucit Paul Nitkow’un çalışmaları televizyonun icadı için çok önemliydi.
Bu konuda çeşitli görüşler vardı ancak Baird’i asıl heyecanlandıran Alman mucit Paul Nitkow’un çalışmalarıydı. Bu çalışmaları da değerlendirerek bazı çalışmalara girişti. Yaptığı ilk çalışmalar onun azmini kırsa da daha iyi imkânlar bulabileceğini düşündüğü için Sussex kentinden Soho kentine taşındı ve kendine bir laboratuar kurdu. Burada kendi düşünceleriyle baş başa kalma fırsatı yakalayan John Logie Baird hayalini kurduğu ve onu oldukça heyecanlandıran bir fikir olan görüntüyü ve sesi elektronik olarak taşıma üzerine çalışmalar yapmıştır.
Televizyonun İcadı İçin Gerekli Malzemeler: Bir Dikiş İğnesi, Bisiklet Lambası ve Teneke Parçası
John Logie Baird’in burada yaptığı çalışmalar sonuç vermeye başlar. Baird ilk olarak farklı mucitlere ait olan bir dikiş iğnesi, bisiklet lambası ve bir teneke parçasını kullanarak bir şeyler ortaya koymaya çalışmıştır. Fikrine ve hayaline olan yoğun bağlılığı ile çalışmalarını sürdürmeye devam etmiştir. Daha sonra bir çay kutusu üzerine yerleştirdiği ve televisor adını verdiği bir prototip yapmayı başarmıştır. Dikiş iğnesi, kesilmiş karton ve bisküvi kutusundan oluşan bu düzenek balmumu ve çeşitli aygıtlarla birbirine tutturulmuştu. Bu düzenek nihayet çalıştı ve Baird birkaç kilometre öteye bir silüet gönderdi.
Televizyon icat edildi ancak televizyonla ilgili çalışmalar tüm hızıyla devam ediyordu bu esnada Philo Taylor Farnsworth( üstteki resimdeki kişi) tarafından televizyonun elektromanyetik sistemi değiştirildi. Günümüzde hala bazı evlerde kullanılmakta olan tüplü televizyonların bu haline gelmesinde büyük katkı sağlamıştır. Baird’in icat ettiği mekanik televizyon, birçok hareketli parça ile birlikte çalışıyordu. Farnsworth ise tamamen elektronik bir televizyon yapabilmek için oldukça yoğun bir çalışma içerisine girmiştir. 1927 yılında Farnsworth bu çalışmalar neticesinde ilk görüntüsünü aktarabilmeyi başarmıştır.
John Logie Baird ilk televizyon patentini alıyor.
25 Haziran 1925 tarihinde ilk televizyon patentini alan Baird, televizyonun icadıyla yoğun bir ilgiyle karşılaşmıştır. Televisor adını verdiği icadını ilk olarak 26 Ocak 1928 tarihinde Kraliyet Enstitüsü’ne tanıtmıştır. Görüntüleri elektronik olarak aktarma çabaları da olumlu sonuçlanınca bir sene çalışmanın ardından ilk görüntü aktarımını da başarıyla gerçekleştirmiştir.
Televizyonun icadıyla kalmayıp 1929 yılında ilk televizyon istasyonunu da faaliyete geçiren İskoç mucit, o dönemde radyo yayınları yapan BBC ile bir anlaşmaya vararak televizyon yayınları yapmaya başlamıştır. İlk başta sınırlı bir bölgede yayın yapan BBC, 1930 yılında ise Amerika ve İngiltere’de resmen yayın hayatına başlamıştır. Kariyerinin zirve noktalarına ulaşan Baird Londra’da 20 bin kişiye ulaşan büyüklükte yayın yapmayı başarmıştır.
Televizyonun parçaları nelerden oluşmaktadır?
Günümüz teknolojisi ile her gün bir yenilik daha eklenen ve gelişimini sürdürmeye devam eden televizyon ilk başlarda tahta, kutu, balmumu, iğne gibi ilginç aletler kullanılarak yapılıyordu. Şu anki teknolojiyle yapılan televizyonun günümüzdeki parçaları ise şu şekildedir: verici anten, alıcı anten, verici, alıcı, resim kaynağı, tuner, ses kaynağı, kumanda, hoparlör, ekran ve tuşlardan oluşmaktadır.
- Ekran: Televizyona yansıyan görüntüyü izlememizi sağlayan çoğu zaman düz kimi zaman kıvrımlı yapıya sahip platforma verilen addır.
- Hoparlör: Televizyona yansıyan görüntülerin sesini duymaya olanak sağlayan televizyon parçasına verilen isimdir.
- Kumanda: Televizyon icadından daha sonra icat edilen kumanda televizyonda gerçekleştirilmek istenen işlemleri komuta etmeye yarayan bir aygıttır.
- Tuşlar: Günümüzde son teknolojiyle üretilen birçok televizyonda bulunmamasıyla beraber kumanda olmadan televizyondan istenen işlemlerin cihazı açıp kapatma, kanal değiştirme, ses açıp kapatma gibi işlemlerin gerçekleştirilmesine imkân sağlar.
- Tuner: Her televizyonda standart olarak bulunmayan bir özellik olan tuner, uydu yayınlarının televizyona girişini sağlamak için televizyonda bulunan bağlantı noktasıdır.
- Resim kaynağı: Canlı görüntüler sağlamak için profesyonel bir video kamera ya da banttan görüntüler vermeye yarayan video cihazına verilen addır.
- Ses kaynağı: Bir mikrofondan elektrik sinyalini alarak herhangi ses çıkışından iletmesiyle oluşmaktadır.
- Verici: Ses ve görüntüyü alarak radyo sinyallerini alarak taşıyan sisteme verilen addır.
- Verici Anten: Televizyon için en önemli görevlerden birini üstlenen verici anten, vericinin yolladığı radyo dalgalarını televizyon alıcısının antenine taşımaktadır.
- Alıcı Anten: Televizyon alıcısına vericiden gelen radyo dalgalarını taşıma görevi üstlenmektedir.
- Televizyon Alıcısı: Vericiden aldığı radyo dalgalarını elektrik ile birlikte tekrar ses ve görüntüye çevirmeye yarayan alettir.
Televizyonun Baş Döndüren Değişimi
Televizyon günlük hayatımızın büyük bir kısmını birlikte geçirdiğimiz önemli bir alettir. Öyle ki televizyon kadar hayatımızda yer eden başka bir alet icat olmamıştır. Her ne kadar son teknolojik gelişmelerle birlikte televizyonun tahtını sallayan akıllı telefonlar çıksa da yine televizyonu tahtından edecek güce erişememiştir.
Çeşitli sosyal medya platformlarının televizyonda kullanılabilmesiyle birlikte kullanım alanı dahi artmıştır. Televizyon sürekli hayatımızda yer alan ve zamanın etkisiyle değişen her şey gibi birçok değişime uğrayan aletlerin başında gelmektedir. Televizyonlar ekran, renk, kumanda, kanal ve anten teknolojileri açısından değişimlere uğramıştır. Şimdi televizyonun dünden bugüne değişimine göz atalım.
Televizyonun icadı yerini dev ekranların yaratılmasına bıraktı.
Televizyonun en büyük değişimi ekranla gerçekleşmiştir. İlk televizyonların ekranları hem çok küçük hem de renksizdir. Daha sonra büyük ekranlı, tüplü ve renkli olmak üzere çeşitli televizyonlar üretilmeye başlanmıştır. Son teknolojiyle birlikte ise bunların yerini LCD ve plazma televizyonlar almıştır.
Ekranlar renkleniyor: İlk televizyonların renksiz olduğunu biliyorsunuz değil mi?
Televizyonlar ilk üretildikleri zamanlar renksizdi ve renksiz olmasının yanında görüntülerde günümüzdeki görüntü kalitelerinden eser yoktu. Buna rağmen birçok evi renklendirmeye yetiyordu. Televizyonun icadından sonra televizyonları renklendirmek amacıyla mavi filtreli cam tercih ediliyordu ancak burada asıl hedeflenen televizyonları renklendirmek değil televizyondan gelen zararlı ışınlara engel olmaktı. Televizyonun icadının ardından ilk renkli ekrana sahip televizyonlara geçiş uzun zaman almıştı 1950’lilerin başında satışa çıkmaya başlayan renkli televizyonlar pahalı olması nedeniyle yaygınlaşması çok uzun zaman almıştır.
Kanallar çoğaldı, antenler hayatımızdan çıktı.
Televizyonun dünden bugüne değişiminde değinilmesi gereken önemli noktalardan biri olan kanal ilk zamanlar bir tane ile sınırlı olmaktaydı ve bir yayını izleyebilmek için o yayının saat aralıkları takip edilirdi. Daha sonra 200’lere ulaşan kanal sayısı ile her zevke ve ihtiyaca yönelik yayınlar yapabilme imkânına kavuşuldu. Kanal sayısı hızla artarken teknolojinin ilerlemesiyle birlikte yağmur ve rüzgârdan kolayca etkilenebilen antenler hayatımızdan çıktı. Antenlerin yerini hava olaylarından kolay etkilenmeyen uydu sistemleri aldı.
Kumandalar da televizyon gibi değişime uğradı.
Televizyonun dünden bugüne değişiminde değinilmesi gereken bir diğer nokta kumandalardır. Televizyonun ayrılmaz bir parçası haline gelen kumandaların hayatımıza girişi televizyonun icadından çok sonra gerçekleşti. Daha önceden televizyon kutusu üzerinden değiştirilen kanallar 1950’lerde televizyona bağlanan bir kablo aracılığıyla gerçekleştirilmeye başlandı. Daha sonraları teknolojinin muhteşem ilerlemesiyle birlikte şu anki haliyle tamamen insanoğlunun konforu düşünülerek tasarlanan uzaktan kumandalar ortaya çıktı.
Televizyonun Dünden Bugüne Değişimi
Televizyon ilk icat edildiğinde hiç de alışık olmadığımız şekillerdeydiler. Aynı zamanda çok pahalı olan bu televizyonların evlerimize girmesi sanıldığı kadar uzun sürmedi. Günümüzde vazgeçilmez olan cihazların tarihine kısa bir yolculuğa çıkalım.
100 yıllık süre içerisinde karşımıza birçok boyut ve şekilde televizyon çıkmıştır. 1920’lerde mekanik televizyonun ilk örneklerini görebiliriz. Bu televizyonlar dev bir kutu üzerine minik bir ekran şeklinde tasarlanmıştır. Günümüz televizyonları ile kıyaslandığında ancak çok basit işlemler yapılabilen bu televizyonlarda görüntü kalitesi oldukça yetersizdi hatta bazı görüntüler net bir şekilde algılanamıyordu.
1930’lara gelindiğinde daha gelişmiş televizyonlar karşımıza çıkmaya başladı.
Bu televizyonların görüntü kaliteleri ilk çıkan televizyonlara göre daha fazla olacak şekilde artırılmıştır. Ayrıca 30’lu yılların ikinci yarısında büyük bir sıçrama yaşanarak görüntü tarama sayısı 100’den 400’e çıkarılmıştır. 1940’lara gelindiğinde yüksek ses kalitesiyle öne çıkan yeni bir marka dikkatleri üzerine çekmiştir. Ancak bu yıllarda 30 santimetreden büyük ekran yapmak neredeyse imkânsız görünmekteydi.
1950’li yıllarda yuvarlak ekranlı televizyonlar üretilmeye başlandı.
1950’li yıllara geldiğimizde ise yuvarlak ekranlı televizyonlar üretilmeye başlandı ve bu televizyonların renkleri diğer ekranlara göre oldukça gerçekçiydi. 1960’lı yıllara gelindiğinde ise renkli televizyonların satışında patlama yaşanmıştı. Fiyatları da yavaş yavaş düşmeye başlayan bu televizyonlar halkın favorisi haline gelmeye başladı. Bu yıllarda aynı zamanda herkesi şaşırtmayı başaran uzaktan kumandalar da piyasaya sürülmüştü.
1970’te herkesin kendi zevkine göre televizyonlar üretilmeye başlandı.
Aynı zamanda geliştirilebilir televizyonların üretimine de bu yıllarda başlanmıştır. Kıvrımlı ekranlar gibi fütüristik tasarımlara sahip bu ekranlar tıpkı birer oyuncağa benziyorlardı. Teknoloji geliştikçe televizyonların da özellikleri değişmeye başlamıştı. Bu sayede taşınabilir televizyonların üretilmesi çok da uzun sürmedi.
1980’lerde ise büyük ekranlı televizyonlar evlerde yerini almaya başladı.
Herkesin evinde yer alan LCD televizyonların üretimine de bu yıllarda başlanmıştı. İlk başta çok küçük ekranlarla insanların karşısına çıktığı düşünüldüğünde LCD televizyonlar teknoloji için çok büyük bir ilerleme olarak görülmekteydi. 1990’lı yılların sonlarına gelindiğinde televizyonlar için her şey değişmeye başladı ve düz ekranlı HD televizyonlar fahiş fiyatlara satıldı.
2000’li yıllarda milenyumun yeni teknolojilerle tüm hayatı değiştirmesi bekleniyordu.
Tam bu noktada tüplü televizyonlar ortaya çıktı bu tüplü televizyonlar sayesinde HD yayınlar ucuz fiyata herkesin evinde yer almaya başladı. 2000’li yılların ortasında LCD televizyonlar plazma televizyonlarla rekabet edecek hale gelmişti. Ancak her ikisine de açık ara fark atan LED televizyonların üretilmesi uzun sürmedi.
Akıllı televizyonlar teknoloji dünyasına bomba gibi düştü.
Kısa bir süre sonra ise televizyonun icadından bu yana yapılan her şeyi değiştirecek olan akıllı televizyonlar hayatımıza girdi. İnternete girilebilmesinin yanında birçok işlemin yapılabildiği bu akıllı televizyonlar teknoloji dünyasına bomba gibi düştü. 2010’a girildiğinde son teknoloji ürünü olan 4K televizyonlar tanıtıldı. Bununla da sınırlı kalmadı teknolojik gelişmelerin ardı arkası kesilmiyordu. Televizyonlar sinemayı resmen evlere taşıyor ve izleyenlere olağanüstü deneyimler yaşatıyordu. Hangi açıdan bakılırsa bakılsın mükemmel görüntü kalitesi veren kıvrımlı televizyonlar da bu dönemde üretilmeye başlandı. Üretilen televizyonlar giderek incelmeye başlamıştı.
2019 yılına gelindiğinde televizyonların geldiği son nokta inanılmaz boyutlara ulaştı.
Televizyonun icadı ile dünden bugüne değişimi herkesi hayrete düşürüyordu. Bu hayret verici gelişmelerle birlikte çevreyle ve duvarla uyum sağlayabilen televizyonlar tanıtılmaya başlandı. 2020’ler ise yeni televizyon modellerinin müjdelerini vermeye başladı. Katlanabilir televizyonların geleceğin en büyük teknolojileri arasında olduğu beklenmektedir.
İçinde birçok uygulama açılabilen bu televizyonları çıkış tarihleri henüz netleşmemekle birlikte oldukça heyecan uyandırmaktadır. Katlanabilir televizyonların yanında çift taraflı televizyonların da yakında evlerimizde yer alması mümkün görünmektedir. Bu gelişmelerle birlikte akıllara teknolojinin gelebileceği son noktaya ulaştık mı yoksa bu teknolojik aletler gelişmeye devam mı edecek sorusunu getirmektedir.
Türkiye’de İlk Televizyon Yayını
Türkiye’de ilk televizyon yayını 1953 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi’nin yapmış olduğu bazı bölgelerde yapılan ve haftada birkaç saatle sınırlı kalan deneme yayınları yapılarak başlamış oldu. Zaman içinde televizyonun fiziksel gelişim ve değişimine de paralel hızla ilerleyen ve gelişen televizyon altyapısı TRT’nin kendi kuracağı İstanbul stüdyoları ve vericisi kurulana kadar TRT’ye de hizmette bulunmuştur. Ancak TRT Kanunu’nun çıkması ile Türkiye’de radyo ve TV yayın haklarının TRT’ye verilmesiyle birlikte haftada bir yapılmaya devam eden İTÜ TV yayınlarına böylelikle son verilmiş oldu.
1968 yılında ise TRT için büyük bir adım atılarak ilk kez siyah beyaz olarak deneme yayınına başlandı. İlk olarak tek kanal olarak yayınlara devam eden TRT daha sonra TRT1, TRT2 gibi yeniliklere gidilerek farklı TRT kanallarına imza attı. Siyah beyaz yayınlara alışan ve heyecanla bu yayınları bekleyen Türkiye 1980’lerde kısmen de olsa renkli televizyonla tanıştı.1990’lı yılların başında ise bu gelişmeyi özel televizyon kanallarının yayınlara başlaması takip etti.
This post is also available in: English Français Español Deutsch
Yorumlar (0) Yorum Yap