Kaynaklar yönetilir, şirket yönetilir, evin bütçesi yönetilir, diğer insanlar yönetilir. İyi güzel de, duygular da yönetilebilir mi? Duygular yönetici dinler mi? Bu durum, konu stres yönetimi olunca değişir mi? Stres yönetimi mümkün müdür, yoksa öylesine söylenen bir söz müdür?
Bu soruların cevabı: Hem evet, hem hayır.
…
Stres Yönetimi Mümkün Değil: Hayır
Hayır, çünkü duyguları tam anlamıyla yönetebilmek için onları tam anlamıyla tanımlamak, anlamak ve analiz edebilmek gerekir. Bunu mantıksal bakış sağlar. Ancak bir de “bilinç” konusu var. Duygulara bilinç seviyesinde bakarsak, duyguların çoğunlukla bilinçaltı etkenler ile şekillendiğini, büyük oranda da rastlantısallığın rol oynadığını söyleyebiliriz.
Doğrudan bir örnek verelim: “Dondurması düşen çocuk” imgesinin bir insanda ne duygu yaratacağını tam olarak söylemek mümkün değildir. Bu imge, her insanda, onun kendi geçmişi, psikolojisi, nesne ilişkileri ve bilinçaltı süreçlerine bağlı olarak farklı düşünsel ve duygusal çağrışımlar yapar. Bu çağrışımlar da kolay kolay öngörülebilen, kategorize edilebilen, basit mantıksal çıkarımlarla çözümlenebilen cinsten değildir. Her gün içerisinde bunlara benzer binlerce imge ile karşılaşırız ve her biri küçük veya büyük bazı duygular yaratır.
Bir kişi, bu imgelerden herhangi birinin karşısında öfkelenebilir, stres seviyesi yükselebilir, hayal kırıklığı veya suçluluk duygusu yaşayabilir. Hangi durumun hangi duyguyu yaratacağını, ne şekilde ve ne etkiyle yaratacağını ve nasıl tetiklendiğini tam olarak bilmemiz, dolayısıyla duyguları ya da stresi “yönetmek” mümkün değil. Aslında bu sözü söylediğimizde bir tür mübalağa yapıyoruz.
…
Stres Yönetimi Mümkün: Evet
Bu işin bir de diğer tarafı var. Yani aslında duyguları yönetmek “bir ölçüde” mümkün. İlk olarak ne duygu yaşayacağımız konusunda söz hakkının yüzde yüz bizde olmadığını kabul etmemiz gerekiyor. Olumlu/olumsuz duyguları çevresel faktörler sebebi ile ya da bilincimizin içinde bulunduğu durumu yorumlama şekli sebebiyle hissedebiliyoruz.
Bu işin bir de diğer tarafı var. Yani aslında duyguları yönetmek “bir ölçüde” mümkün. İlk olarak ne duygu yaşayacağımız konusunda söz hakkının yüzde yüz bizde olmadığını kabul etmemiz gerekiyor. Olumlu/olumsuz duyguları çevresel faktörler sebebi ile ya da bilincimizin içinde bulunduğu durumu yorumlama şekli sebebiyle hissedebiliyoruz.
Duygular, insanın içinde bulunduğu koşullardan anlam çıkarmasını sağlayan basit algoritmalar (yani belirli durum karşısında belirli bir tepki veren sistemler) olarak da tanımlanıyor. Stresi de bu çerçeve de yorumlamak mümkün.
Yani stres, insan vücudunun otomatik olarak kendisine işaret verdiği bir uyarı mekanizması. Ya da diğer değişle, bir tehdit durumu karşısındaki tehlike alarmı.
…
Sıra dışı Durumlarda Stres
Evinizde bir yangın başlasa, sevdiğiniz eşyaların yok olduğunu görüyor olsanız, doğal olarak stres yaşarsınız. Bu stresi kontrol altına almak da kolay değildir. O yüzden, burada “yönetmek” dediğimizde şunu kastedebiliriz: Stresi yaşıyor olsak da kontrolü kaybetmemek.
Yangın karşısında hiç bir negatif duygu hissetmemeyi beklemek gerçekçi değildir. O yüzden böyle bir durumla karşılaşınca stresi yönetmek, tamamen kontrolü kaybetmemek anlamına gelecek şekilde yorumlanabilir.
…
Sıradan Durumlarda Stres
Diğer tarafta ise sıradan durumlar karşısında yaşadığımız stres var. Belki de en önemli olanı bu, çünkü sürekli yaşıyoruz. Örneğin, iş ve çalışma hayatını ele alalım. Buradaki stresi yönetmenin ilk önemli adımı, tam olarak neyin stres yarattığını anlamak. Yani, stres kaynağı nedir diye sorduğumuzda cevap olarak “iş hayatı”, şirket, toplantılar, sunumlar, mailler veya kısa zamana yetişmesi gereken işler diyorsak, bu cevap yeterli değil, daha derine inmemiz gerekli. Daha psikolojik sebeplere bakmak zorundayız.
Asıl stres kaynakları şunlar olabilir:
– Toplantı sırasında kötü bir izlenim bırakmak ve şirkette değer kaybetmek — dolayısıyla iş güvencesini kaybetmek: varoluşsal endişe
– Sunum sırasında bilgisizlik, deneyimsizlik veya beceriksizlik göstermek: statü veya sosyal
statüde zarar görme endişesi
statüde zarar görme endişesi
– Maillere veya işlere yetişememe: yetersiz hissetme endişesi
– Herhangi bir negatif durum sebebiyle işten atılma veya terfi edememe ve daha sonrasında iş bulamama endişesi: gelecek kaygısı
İşte ancak bu seviyeye indiğimizde, stresi yönetmek için cebelleşmemiz gereken duygu ve düşünceleri görüyoruz. Bu endişelerin belirli bir çizgiyi geçtiğini hissettiğimizde kendimizi telkin ederek veya rasyonel düşünce ve çıkarımlarla normal halimize dönebiliyorsak, işte o zaman kaba tabiriyle “stresi yönetmiş” oluyoruz.
…
Özetlemek gerekirse:
Stres, diğer duygulara benzer şekilde, dizginlerini tamamıyla bize teslim etmeye hazır, öyle kolaylıkla “yönetilebilecek” bir şey değil. O bir canavar ve evcilleştirmek kolay değil. Ancak bunu yapmaya en yaklaştığımız senaryo, gerçekten hangi endişeyi yaşadığımızı analiz ettiğimiz ve soğukkanlı şekilde kendimizi riskleri olduğundan yüksek görmemeye telkin edebildiğimiz zamanlar. Her şeyin yoluna gireceğine kendimizi ikna etme gücümüz, stresi yönetme potansiyelimizi belirliyor.
…
Yorumlar (0) Yorum Yap