Siz de Tek Başına Seyahat Etmeye Cesaret Edemeyenlerden misiniz?

Bumerangla

Bumerangla

Paylaşım Platformu Bumerangla.com' da her şey senin için paylaşılıyor. Artık herşeyin var!

Belki bunun için hiç fırsatınız olmamış olabilir, ya da bu fırsatı yaratmaktan çekiniyor olabilirsiniz… Hatta kalabalık arkadaş gruplarıyla planlanan çılgın seyahatlerde zaten fazlasıyla eğleniyorsunuzdur, ya da sevgilinizle romantik tatiller varken “yalnız tatile ne gerek var ki?” diyorsunuzdur…Zira ben de; tatil partneri bulmakta hiç zorluk yaşamayan bir insan olarak, tek başına tatil yapanları gördükçe hem “acaba nasıl bir duygudur?” diye meraklanır hem de “off tek başıma sıkıntıdan kafayı yerim heralde!” diyerek bu fikri kafamdan hızlıca uzaklaştırırdım. Taa ki…

Kır zincirlerini!

İlk solo seyahatini 1–2 ay önce yapmış (ve 2.sini de 2 hafta sonra yapacağım ki buradan nasıl bir deneyim yaşadığımı az çok belli ediyor gibiyim:) ) biri olarak sesleniyorum, hiç vakit kaybetme! Çünkü; kendinle alakalı inanılmaz keşiflere çıkacaksın. Çünkü; arkadaşlarınla olduğundan çok daha fazla insanla tanışacak, diyalog kuracak, onlara sebepsizce gülümseyecek ve yerel halkla sürekli iletişimde olacaksın!

Ben Fas’ı seçtim, evet bu konuda sayısız “female solo travel” temalı blog araştırdım, okudum. Kadınlar için en güvenli seyahat noktaları listelerini taradım, ama sonunda hiçbirini seçmedim…Kalbimin sesini dinleyerek dünyadaki en ünlü dalga sörfü noktalarından biri olan, inanılmaz şirin bir balıkçı köyünü tercih ettim:

Agadir, Taghazout

Son 2 yıldır, yani dalga sörfüyle tanıştığımdan beri sörf, tüm tatillerimin odak noktası haline geldi. Yani artık içinde sörf geçmeyen bir seyahat neredeyse hiç planlayamıyorum diyebilirim. Taghazout, uzun zaman önce, yaklaşık 2 dakika boyunca sürebildiğin (hatta lokaller 3 dakika oldugunu bile iddia ediyor) dalgalarıyla aklıma girmiş bir yerdi.

Immesouane : Morocco’ nun En Uzun Dalgası

İlk solo seyahatim olacağı için Casablanca ve Marakeş konusunda çok kararsız kalmıştım zira bloglarda yazan felaket tellalı uyarılar ve abartı söylemler buralara seyahat konusunda cesaretimi kırmıştı! Ancak sörf kampında birçok tanıştığım kişi hiç sıkıntı yaşamadan keyifle Marakeş’i gezdiğini belirtti. Seyahatimin sonunda o güzel dalgaları bırakabilseydim eğer, ben de Marakeş’i görmeden dönmezdim herhalde. Kendim gidemesem de mutlaka görülmeli diyorum (zira gidenler 1–2 günü aşmadığı sürece kesinlikle tavsiye ediyor).

Birazdan Agadir ve Taghazout’un güzelliklerinden bahsedeceğim ama öncelikle ilk yalnız seyahatimde fazla olaylı başlayan ülkeye iniş serüvenimle başlamak istedim. Royal Air Maroc’la gerçekleştirdiğim zorlu bir yolculuk sonrası hava alanında normalde beni beklemesi gereken transfer, sevgili şoför Ahmed’in (daha sonra kendisi ile çok tatlı sohbetlerimiz oldu) unutması sonucu gelmemişti! Kısacası saat 01.30 da hava alanında yapayalnız ve servissizdim. Ama Fas halkı o kadar yardım severdi ki ,yardımıma koşarak kalacağım Surf Camp’ıyla iletişim kurmamı sağladılar ve hemen kendime farklı bir araç organize ederek kalacağım olağanüstü güzel hostele ulaştım. Hostel ve surf camp ortamları genelde sıcak ve samimi ortamlardır ama bu kez sanki herkes bana yalnız olmadığımı hissettirmek için organize olmuşcasına aileden biri gibi davranıyorlardı. Gece beni karşılayan Hamza ve Rida ile sohbete başladığımızda bu tatil boyunca hiç yalnızlık çekmeyeceğimi anlamıştım bile! Uzun sohbetlerin ardından sabah erken kalkıp sörf spotuna gidebilmek için okyanus sesleri eşliğinde uykuya daldım! Her gün farklı spotlarda dalga arayışına çıktığımız bir hafta boyunca, farklı ırka, dile veya geçmişe sahip olsa da ortak tutkusu sörf olan birçok insan tanıdım. İngiltere, Litvanya, Avustralya, Fransa, Karayipler, ve daha birçok coğrafyadan insan, üstelik birçoğu da aynı benim gibi yalnız gelmişti… Sörften sonra aynı masanın çevresinde yenen akşam yemekleri ( geleneksel “Tajin Yemekleri” çok lezzetli, yemeklere bayılacaksınız), saatlerce okyanusun ortasında ( bütün odalarda okyanus sesiyle uyuyup uyanma garantisi), belki de şehrin en güzel manzaralı terasında (özellikle İstanbul insanlarına sesleniyorum, yıldızları rahatlıkla sayabilirsiniz) uzun sohbetler (neredeyse her gece 3’e kadar sohbet edip sabah suda ayılmak pahasına), oynanan oyunlar (dil bariyeri sebebiyle ingilizlere karşı kaybetme olasılığınız yüksek oluyor), ve belki de çok uzun sürecek arkadaşlıklar… Eğer hayatınızda farklı bir deneyim yaşamak istiyorsanız ve bu konuda size eşlik edecek birileri yoksa, bunu bahane ederek daha fazla beklemeyin! Aynı Fas’taki gibi dünyanın birçok sörf noktasında mevcut sörf kamplarından birine kaydolun ve sörf yapmayı öğrenin!

Zincirlerinizi kırmanın vakti geldi de geçiyor… Taghazout’ta sörf sezonu kış, yani aralık-ocak. Bu dönem dünyaca ünlü sörfçülerin Atlantik okyanusunun kıyısındaki bu minik balıkçı kasabasına sörf için akın ettiği bir dönem. Başlangıç seviyesi için ise her ne kadar bütün spotlar çalışmıyor olsa da yaz ayları oldukça uygun. Tamri ve Anza gibi farklı spotlarda, uzun wetsuitler giymeye ihtiyaç oldukça keyifli sörf yapabilir, yaz sıcağının tadını çıkarabilirsiniz. 2 senedir sörf yapmama rağmen ilk defa go pro çekimi yapabildiğim için kendime bir ömür saklayabileceğim ve o günleri anabileceğim sörf videolarım oldu, yazıyı onlardan biriyle bitiriyor ve aloha diyorum!

Selen Kartal

Sen de bumerangla.com ile yeni maceralara atılabilirsin!
Kategoriler: İlham, Seyahat, Yaşam

Yorumlar (0) Yorum Yap

/