Nike markasını hepimiz çok iyi biliriz, peki ya arkasındaki hikayeyi?
Bir zamanlar genç bir girişimci olan Phil Knight, güzel bir kazancı olan muhasebe işini kendi ayakkabı şirketini kurma hayali ile terk etti. Phil Knight’ın otobiyografisi olan “Shoe Dog” kitabında bahsedilen bir girişimcinin bilmesi gerekenlere bakalım:
1) Sevdiğiniz şeyler ile insanların ihtiyaç duyduğu şeyleri bir araya getirin.
Knight, girişimci olmak istiyordu ve pazarda bir boşluk gördü. Koşmayı çok seviyordu ve Amerika’nın daha iyi koşu ayakkabılarına ihtiyacı vardı, bu yüzden Japonya’ya gitti. Önde gelen ayakkabı şirketlerinden biriyle anlaşma yaptı ve Batı yakası distribütörü oldu.
Sorunlar ortaya çıksa da Knight ne istediğini iyi biliyordu. Oregon merkezli şirketi “Blue Ribbon” şimdi “Nike” olarak adlandırdığımız şirkete dönüştü.
“İnsanlara bir şeyleri nasıl yapacaklarını söylemek yerine ne yapacaklarını söyleyin ve sonuçların sizi şaşırtmasına izin verin.” -Phil Knight
2) Daha iyi insanlarla takım olun.
Knight’ın hayatı boyunca yaptığı en zekice hamlelerden biri, koçu Bill Bowerman ile ekip kurmaktı. Koşu ayakkabısı satacaksanız, tanınmış bir yarış pisti hocasından daha iyi kiminle ekip olabilirsiniz ki?
Bowerman, iyi bir hoca olmasının dışında harika bir kişiliği olan iş adamıydı. Geniş bir networke sahipti ve hepsinden öte Bowerman’ın koşu ayakkabıları için uygulayacağı bir taktik vardı. Oyuncularının dolaplarına girer, ayakkabılarını çalar ve daha iyi ve daha hızlı koşmalarını sağlayan bazı küçük değişikliklerle onları geri verirdi.
Knight ve Bowerman kendi ayakkabılarını imal etmeye başladıklarında Bowerman’ın yetenekleri ilk nesil Nike ayakkabılarında kullanıldı ve Amerika bunu gerçekten sevdi.
3) Kazanacağınıza %100 inancınız olsun.
Tutku ve inanç her başarılı işletmenin olmazsa olmazıdır. Fikirlerinize kesin bir inanç olmadan, onları ne müşterilere ne de yatırımcılara satabilirsiniz.
“Cömertçe hayal et, ileriye gitme cesaretini göster ve ivedilikle hareket et.” -Phil Knight
4) Satmaya çalışmadan önce tanıtın.
Knight gençken kapı kapı dolaşıp ansiklopedi satmaya çalıştı ancak başarısız oldu. Onları satmaya çalışmanın gereksiz olduğunu gördü, taşıması çok ağırdı ve Knight için büyük yük oluyordu ve kimse satın almıyordu.
Yıllar sonra aynı döngü tekrarlandı, ancak bu sefer ayakkabılarla. Blue Ribbon dikkat çekmedi ve Kuzeybatı Pasifik’teki her dükkan sahibi ile ayakkabıları denemeleri için buluşmak zorunda kaldı. Ancak aldığı cevap aynıydı: “Dünyanın başka bir koşu ayakkabısına ihtiyacı yok.”
Başka bir yol bulması gerekiyordu. Knight bunun için mümkün olduğunca çok sayıda yarış pisti buluşmalarına ve yarışa katıldı. Koşuculardan, antrenörlerden ve izleyicilerden ayakkabılarını deneyip Adidas ayakkabılarından daha iyi olup olmadıklarını görmelerini istedi. Adidas o zamanlar pazarın 1 numaralı markası idi. Ve tahmin edebileceğiniz üzere insanlar ayakkabıları çok sevdiler ve tüm ayakkabılar satıldı.
Toparlayacak olursak başarılı insanlar, sattıkları ürünün sevilmesi gerektiğini veya en azından bunun değerinin olduğuna inanılması gerektiğini bilir. Ne kadar fazla tutku varsa, satışlar o kadar iyi olur. Aynı zamanda ekip olacağınız insanları iyi tanımalı ve iyi seçmelisiniz. Şirketinizin kaderini belirleyecek olan onlardır. Marketi iyi gözlemlemeli, insanların neye ihtiyacı olduğunu keşfedebilmelisiniz.
Yorumlar (0) Yorum Yap