Freud’a göre, insanın başlıca iki temel güdüsü vardır. Bunlardan birincisi, libido adını verdiği cinsiyet güdüsü diğeri isi saldırganlık ve yıkıcılığı açıklamak üzere kullandığı ölüm etkisidir. Varoluşçu felsefe hayatı ölüm, yanlızlık, anlam ve özgürlük gibi temel kavramlarla açıklama üzerinedir. Varoluşçu psikoterapinin temel ilkeleri ise Prof. Dr. Kemal Sayar’a göre şu şekildedir
;
1.Seçmediğimiz bir dünyaya geldik
Hayat ne kadar yaşanmamışsa; ölümden o kadar korkarız. / Irvin D. Yalom
Ölüm anksiyetelerinin insan hayatı için ne kadar önemli olduğunuvurgulamamız lazım. Hayatın büyük bir kısmı ölümü inkâr etmek ile geçer demektedir. Aslında insan yaşarken ölümden o kadar çok korkmaktadır ki ölümsüzlük fikrine ulaşabilmek için her yolu denemektedir. Biyolojik olarak var olma çabası, dinsel olarak ölümden sonraki yaşam arzusu, sanat eserleri ile var olabilme gayreti, yaşamın aşkınlığı fikri gibi tezahürleri bunun en açık göstergesidir de denilebilir.
Bir diğer konu ise özgürlük konusuna değinmekte, sorumluluk ve irade kavramlarını ele alarak bunları bireyin varoluşsal problemleri açısından değerlendirmeye tabi tutmaktadır. Bir kişinin özgür olabilmesi kendi sorumluluğunu üstlenebilmesi, davranışlarına kendisinin yön vermesi, dilediğini ve istediğini yapabilmesi, başkasından sorumluluğunu almasını istemenin dahi bir sorumluluk olduğunu vurgulamaktadır. Kendilerini “istemiyorum ya da yapamam” şeklinde ifade eden hastalarına “yapmayacağım” kelimesini kullanmalarının sorumluluk açısından daha doğru bir kavram olduğunu hatırlatmaktadır. Özgürlük ve dahi sorumluluktan kaçış bireyin kendinden ve dünyadan kaçması anlamına gelmektedir. Sartre’nin de dediği gibi: “İnsan kendi hayatından tamamen sorumludur. Yalnızca hareketlerinden değil hareket etmediklerinden de sorumludur” der. Sorumluluğun kapsamını net bir şekilde göstermesi bakımından bu söz önem taşımaktadır. Zorlantı, inkar, sorumluluğun yer değiştirmesi, sorumluluktan kaçma, karar verme bozuklukları; bunların hepsi sorumluluk anksiyeteleridir ve bireye bunlarla nasıl baş edilmesi gerektiğini göstermek gerekmektedir.
İşte bu iki anlayış arasında yapacağımız tercih, o kısacık hayatlarımızı nasıl yaşayacağımızı belirliyor. Yalom son dönem eserlerinde yaptığı gibi kendisince bu iki anlayışı uzlaştırmaya çalışıyor. Yalom’a göre ölümü inkâr etmek bizim mutluluk arayışımızı baltalar. Hayatın gerçek anlamı en korktuğumuz şeyle, ölümle yüzleşmekte yatar. Böylece sınırlı olduğunu duyumsadığımız hayatımızın her anını çok daha bilinçli kullanabilir ve bizim için gerçekten önemli olan her neyse onunla ilgilenebiliriz. Ölüm anında “ah keşke”li bir cümle kurmamak için bizim için asıl önemli olanın ne olduğunu şimdiden görmeliyiz.
Ölüm bir finaldir, iyi anılma veya hatırlanma konusunu kendinize dert etmenize gerek yok. Gitmeniz gereken zamanda gitmiş olacaksınız. Bu yüzden yaşamaya bakın.
Ve aynı zamanda ölümün bize son iyiliği bir daha ölümün olmamasıdır
.
Yorumlar (0) Yorum Yap