İnsan elinin doğaya katkısı olarak nitelendirebileceğimiz –mimari yapılar bulunuyor. Tasarımları ile tüylerimizi diken diken eden bu yapılar, ihtişamları ile adeta bizleri büyülüyor. Birkaç teknik tasarımın bir araya gelmesinden bu yapılar bir sanat eseri olarak karşımıza çıkıyor. Dünya üzerinde ikonikleşmiş bu sanat eserlerini, ikon olmuş mimari yapılar listemizde bir araya getiriyoruz.
1) Lotus Tapınağı – Yeni Delhi / Hindistan
Halk arasında Lotus Tapınağı olarak bilinen tapınak, aslında dünyanın çeşitli yerlerinde bulunan Bahai Tapınaklarının sonuncusudur. Kuş bakışı görünümdeki şekli nedeniyle Lotus Tapınağı olarak bilinen bu tapınak 1986 yılında yapılmıştır ve kapıları sessiz olmayı kabul eden herkese açıktır. Tapınakta herhangi bir ses çıkarılmasına, meditasyon esnasında ortaya çıkan enerjiyi bozabilecek herhangi bir şeye izin verilmemektedir.
Ünlü İranlı mimar Fariborz Sahba tarafından tasarlanan tapınakta, lotus çiçeğinin ilham alınması nedeni Hinduizm’de lotus çiçeğinin saflığı ve kutsallığı temsil etmesindendir. 2500 kişinin sığabildiği mimari yapı, 105.000 metrekare alanı kaplamaktadır. Tapınağı bugüne kadar 70 milyondan fazla insan ziyaret etmiştir. Bu rakam, Eyfel Kulesi ve Tac Mahal’den sonra üçüncü en çok ziyaret edilen yapı anlamına geliyor.
2) Empire State Binası – New York / ABD
İkonik mimari yapılar denilince Empire State ilk akla gelenlerden oluyor. 102 katlı, 443,2 metre uzunluğundaki Empire State binası Amerika’daki İkiz Kuleler inşa edilene kadar dünyanın en uzun binası unvanına sahipti. Binanın uzunluğunu anlayabilmek için şu bilgiyi verelim; kışın bazı günler binanın alt katlarının hizasında yağmur yağarken en üst katına kar yağdığı görülmüş. 1930 gibi bir yılda yapımı yalnızca 20 ay sürmüştür. Amerikalılar için bu binanın yeri oldukça ayrıdır.
Empire State Binası, 1931 yılında ABD tarihinin en büyük ekonomik krizlerinden Büyük Buhran sırasında inşa edilmiştir. Ekonomik krize rağmen bu bina, binlerce çalışanı bir araya getiren önemli bir ticaret merkezi olmuştur. Bu nedenle Empire State, Amerika ulusu için bir cesaret anıtı olarak görülmektedir. Her ne kadar Art Deco etkisiyle tasarlanmış olsa da, Empire States Binası oldukça yalın ve süsten uzak bir mimariye sahiptir.
Günümüzde bina New York’un en önemli ve en çok ziyaret edilen mimari yapılarından biridir. Fakat yapı, inşa edildiği dönemde Büyük Buhran’dan nasibini almıştır. Yapının tamamlandığı ilk yıllarda birçok ofis boş kalmıştı. Bu nedenle mimari yapı, “Empty State Building” (Boş Eyalet Binası) olarak anılıyordu. Ülkedeki ekonomik buhranın bitmesiyle birlikte Empire State Binası da hak ettiği ilgiyi görmeye başladı ve yapı günde 15,000 işçiye ev sahipliği yapan bir sembole dönüştü. Günümüzde ise binanın 86. katında bulunan seyir terası, binlerce ziyaretçiyi ağırlıyor.
3) San Marco Bazilikası – Venedik / İtalya
12 havariden biri olan San Marco’nun kemiklerini muhafaza etmek için inşa edildiğinden bu yana şehrin en önemli kilisesi olmayı sürdüren San Marco Bazilikası, San Marco meydanında yer almakta ve bir İtalyan kilisesinden ziyade İstanbul’daki kiliseleri andırmaktadır. Bazilika, İstanbul’daki Kutsal Apostles Kilisesi örnek alınarak inşa edilmiştir. Günümüzde ise böyle bir kilise bulunmadığını düşünebilirsiniz.
İstanbul’un fethinden sonra camiye – Fatih Camii – çevrilmiştir. Ünlü San Marco Bazilikası Fatih Camii’nin eskiden kilise olan halinin bir kopyasıdır. 1094 yılında yapımı tamamlanan yapı, bir Yunan Haçı şeklinde inşa edilmiştir. Fakat bu ancak binanın içerisinde fark edilen bir ayrıntıdır. Bazilika, beş kubbeye sahiptir. Kubbe üzerinde altın yaldızlı Bizans mozaikleri bulunmaktadır. Bazilikanın içerisinde müzeler, altın heykeller, cam işlemeler mevcuttur. Kilisenin girişinde dört atlı heykeli ‘’mahşerin dört atlısı’’nı tasvir etmektedir. San Marco şüphesiz, Hristiyan dinine dayalı mimari yapılar arasında oldukça önemli yere sahip.
4) Tac Mahal – Agra / Hindistan
Dünyanın yeni 7 harikasından biri ve Hindistan denince ilk akla gelen mimari yapı Tac Mahal’in 73 metre yüksekliğinde aşka adanan bir anıt olduğunu söyleyebiliriz. Tac Mahal, Babürler şahı Cihan’ın, çok sevdiği eşi Ercümend Banu-Begüm Mümtaz Mahal için yaptırmış olduğu bir türbedir. Şah bu türbeyi yaptırmak için bugünün parasıyla 1 milyar dolardan fazla para harcamıştır. Bir yapı olarak ele alındığında yansıma havuzları ve peyzaj tasarımı ile İran’nın irem bahçelerinden esinlenildiği net olarak görülmektedir.
Yapımı 20.000’den fazla işçi ve 1000’den fazla fil ile 22 senede tamamlanmıştır. Mümtaz Mahal’in mezarının bulunduğu bölümde onu öven yazılar ve ona atfedilen iyi dileklerin bulunduğu yazılar yer alıyor. Dönemin önemli hattatlarının imzasını taşıyan Yasin Suresi de mezar yapısının en dikkat çeken parçasını oluşturuyor. 1983’te UNESCO Dünya Miras Listesine dahil edilen mimari yapı, yılda 4 milyon ziyaretçiye ev sahipliği yapıyor.
5) Dans Eden Ev – Prag / Çek Cumhuriyeti
Frank Gehry tarafından Prag’ın şehir merkezine tasarlanan Ev, 1992-1996 yılları arasında tamamlanmıştır. Hollywood’un 1930’lu yıllardaki ünlü dans eden çifti Fred Astaire ve Ginger Rogers’ı andırdığı için Dans Eden Ev ismi verilen yapı, postmodern mimari yapılar arasında önemli yere sahiptir. Dans Eden Ev, iki gövdeden oluşuyor. Birinci gövde eğimli sütunlar ile desteklenen cam bir kule görünümdedir. İkinci gövde ise nehre paralel olarak ilerleyen, dalgalı bir yapıya sahip.
Sütunların bu dalgalı şekli ve pencerelin asimetrik olarak hizalanması, binaya belirli bir hareket hissi veriyor. Binanın nehir ve önündeki meydan ile doğrudan bağlı olan zemin katında da kafeler bulunuyor. Yapının ikinci katından yedinci katına kadar ise ofisler bulunmakta. En üst kat ise şehrin panoramik manzarasının da görülebildiği bir restoranı mevcut. Binanın o kadar modern bir görüntüsü var ki Prag’da değil de sanki New York’taymış gibi hissettiriyor.
6) Atomium – Brüksel / Belçika
Brüksel’in sembol eserlerinden olan Atomium, 1958 yılında EXPO 58 fuarı için Andre Waterkeyn tarafından tasarlanmış sıra dışı bir yapıdır. Demir atomunun en küçük hücre yapısının 165 milyar kere büyütülmüş halini gösteren Atomium; on iki boru ile birbirlerine bağlanan, on sekiz metrelik çapa sahip, dokuz adet çelik küreden oluşur. Yapının dıştan görünümü atomu andırsa da iç kısmı tamamen bambaşka bir dünyadır.
Yüksekliği 102 metre olan Atomium’un en üst küresinde ise bir restoran bulunuyor. Küreler arası geçişin merdivenlerle sağlandığı yapıda bir zamanlar dünyanın en hızlı asansörü bulunmaktaydı. Bu ilginç eser, dünyanın geçirdiği teknolojik ilerlemeyi gözler önüne seren sergi ve kültürel etkinliklere de ev sahipliği yapıyor. Brüksel’in panoramik görüntüsünün rahatlıkla gözlemlenebildiği The Atomium, kentin güzelliklerine yakından bakmak isteyenlerin ziyaret noktası olmaktadır.
7) Guggenheim Bilbao Müzesi – Bilboa / İspanya
Guggenheim Bilbao Müzesi, modern mimarinin ve Frank Gehry ile özdeşleşmiş deconstructionist mimarinin öncü tasarımlarından biridir. Mimari yapılar listemizin en garip girdilerinden biri olan Guggenheim; titanyum, cam ve kireçtaşı kullanılarak üretilen eğimli yüzeyler, yapının mimari kimliğini oluşturmaktadır. Kavisli titanium yüzeyler bilgisayar ortamında tasarlanarak hayata geçirilmiştir. Müze, nehir kıyısında 32,500 metrekarelik bir alan üzerine kurulmuştur. Yürüyüş yoluna da müdahale eden bu yapı, turistlerin ve yerlilerin yürüyüşlerinde uğrak nokta olmayı başarmıştır.
Guggenheim Bilbao Müzesi, 11,000 metrekare genişliğinde ve 19 galeriden oluşan bir sergi alanına sahiptir. Göz alıcı tasarımı ile nehir kenarında konumlandırılmış olan bu mimari yapı, yılda bir milyondan fazla ziyaretçiye ev sahipliği yapmaktadır.
8) Burj Khalifa – Dubai / BAE
Birleşik Arap Emirlikleri’nde bulunan ve dünyanın en yüksek binası dahil pek çok rekoru alt üst eden Burj Khalifa, 828 metrelik yüksekliğiyle adeta Dünya’ya meydan okuyor. Gerek çölün yumuşak zemini, gerek yükseldikçe hızlanan rüzgârlar, gerekse de çöl sıcaklarının kavurucu etkisiyle normal şartlarda bu kadar uzun bir binanın normal mimariyle ayakta kalması mümkün değildir. Mimar Bill Baker, binayı bu kaygan zeminin üzerine oturtan Y biçiminde 3 tarafı olan bir zeminle kaplıyor. Bu üç yönlü zemin, oldukça derine gömülen 194 adet demir çubuk ile Burj Khalifa’ya eşsiz sağlamlıkta bir platform oluşturuyor. Bu metal çubukların sürtünme kuvveti ise bu akıl almaz yapıyı sağlıklı bir şekilde tutmayı başarıyor. Burj Khalifa’da çöl rüzgarının şiddeti absorbe edilmektedir.
Burj Khalifa’nın kırdığı önemli rekorlar:
- Dünyada en fazla kata sahip yapı: 163 kat
- Dünyanın en yüksek binası: 828 metre
- Dünyanın en yüksek noktaya çıkan ve aynı zamanda en hızlı asansörü: Saatte 64 km
- Dünyanın en yüksek camisi: 158. katta
9) Westminster Kilisesi – Londra / İngiltere
Birleşik Krallık’ın en önemli dini yapılarından biri olarak kabul edilen Westminster Sarayı’nın batı tarafında yer alan ve orijinal adı St. Peter Kilisesi olan yapı, tarih boyunca taç giyme ve cenaze törenlerine ev sahipliği yapması nedeniyle İngiltere tarihinde sembolik bir yere sahiptir.
Tarih boyunca 16 kral ve kraliçe, 8 başbakan, ödüllü şair, yazar, aktör, bilim insanı (Isaac Newton, Charles Darwin gibi), askeri lider gibi 3 bin 300’den fazla kişinin gömüldüğü manastır, sadece mezarlık kısmıyla bile ülkenin en önemli noktalarından biri olarak kabul ediliyor. Gotik bir manastır olan yapının tarihi 7. yüzyıla uzansa da manastırın günümüzdeki hâli 1245 yılına tarihleniyor. Kral III. Henry’nin emriyle inşasına başlanan manastır gotik bir tarzda karşımıza çıkıyor.
Manastırın ön cephesinde yer alan iki çan kulesinin uzunluğu ise 69 metredir. Kraliçe Elizabeth yapının ne bir katedral ne de bir manastır olmasını istememiştir. Bu nedenle yapıya direkt olarak İngiltere hükümdarlarına bağlı dini bir yapı statüsü vermiştir. O günden beri pek çok İngiliz hükümdar burada taç giymiş veya evlilik törenini burada gerçekleştirmiştir.
10) Sancaklar Camii – İstanbul / Türkiye
Son maddede insiyatif kullanarak, mimari yapılar listemizde henüz ikonik mimari olmayan ama yakın zamanda olabileceğini düşündüğüm bir yapıya yer vermek istedim. Sancaklar Camii, camii tasarlamanın temel sorunsallarını, ‘form’a dayalı güncel mimari yapı tartışmalarından uzaklaşarak ve sadece dinsel bir mekanın özüne odaklanarak ele almayı hedefliyor. İç dizaynı basit bir mağarayı andıran camii, Tanrı ile baş başa kalmayı dramatik ve huşu uyandıran bir şekilde sağlamayı amaçlıyor.
Kıble duvarı boyunca yer alan yarıklar, ibadet alanının yönelimini güçlendirirken, güneş ışınlarının da iç mekana süzülmesini sağlıyor. Sancaklar Camii’nin Türk Mimarlığı açısından en önemli taraflarından biri cami mimarisini bazı metaforlar ve stilize elemanlar kullanarak sadeleştirmiş olmasıdır.
Bir yıl sonra 2015 yılında Londra Tasarım Müzesi’nin düzenlediği Yılın Tasarımı Seçkisi’nde finalist olmuş olan Sancaklar Camisi yine aynı yıl Mies Van Der Rohe Avrupa Ödülleri’nde en iyi 40 yapı arasında bulunmaktadır. 2016 yılında WAC (Dünya Mimarlık Birliği) tarafından Yılın En İyi Dini Yapısı Ödülü’nü de almıştır. Ayrıca İngiltere Mimarlar Enstitüsü (RIBA) tarafından, 2018 yılında RIBA Uluslararası Mimarlık Ödülü başvuruları arasındaki en iyi 20 yeni yapı arasında yer almış ve Mükemmellik Ödülü verilmiştir.
Malcolm Gladwell’den 10 Güçlü Alıntı
This post is also available in: English
Yorumlar (0) Yorum Yap