On sekizinci yüzyılın son çeyreğinde Sanayi Devrimi’nin gerçekleşmesi ve sonrasında dünya nüfusunda meydana gelen hızlı artış –özellikle 1950’li yıllarda- insan faaliyetlerinin atmasına ve sanayi sistemleri tarafından atmosfere çok miktarda karbondioksit, metan ve diazot monoksit salınmasına neden olmuştur (Akın, 2006).
Sanayi Devrimi öncesinde herhangi bir insan aktivitesi olmadığını söylemek gerçekçi olmayacaktır. İnsan aktiviteleri insanın doğada kendini bulduğu andan itibaren gerçekleşmiştir ancak o tarihlere kadar hiçbir zaman gezegenin geleceğine etki edecek boyutlara varmamıştır. Dünyadaki sıcaklıkların artışı, bahsedilen 200 yıl öncesinden itibaren ivme kazanmıştı.
Günümüzde iklim değişikliği araştırmacılarının neredeyse tamamı, küresel ısınmanın en büyük sorumlusunun insan aktiviteleri olduğu konusunda hemfikirlerdir.
İnsanlığın küresel ısınma ile ilk tanışmasına bakabilmek için birkaç tarihi veriye göz atalım. Herkesten önce, 1920’li yıllarda ise Jean-Baptiste Fourier, Güneş ışınlarının hepsinin uzaya geri yansıtılmadığını, yani bir kısmının atmosferde tutulduğu keşfetmiştir ki bu durum Dünya üzerindeki yaşamın devam edebilmesi için bir gerekli olan bir sıcaklık düzeyini sağlamak için elzem bir unsur idi. Araştırmacılar, sera gazı etkisi olmasaydı, gezegenin şimdi olduğundan yaklaşık 33° daha soğuk olacağı görüşünde birleşmişlerdir. Fourler’in sera gazlarıyla ilgili keşfinin ardından birçok bilim adamı ve araştırmacı konuyla ilgili çeşitli incelemelerde bulunmuş ancak hiçbiri küresel ısınmanın bu denli derin sonuçlar doğurabileceği hakkında çıkarımlar yapamamıştır, Syukuro Manabe ve Richard Wetherald, 1975 yılında bir bilgisayar modeli ile karbondioksitin havada iki kat daha fazla tutulduğunu keşfedene kadar. Bu keşifle birlikte sıcaklıkların 3 santigrat derece kadar artacağı tahmin edilmekte ve böylece küresel ısınmanın insanlığı ve diğer canlı türlerini ne denli tehdit edebileceği anlaşılmaktadır (Archer, Pierrehumbert, 2011).
Grafik 1: Ülkelerin 1990–2014 Arası Karbondioksit Salınımları, Metretül
Kaynak: www.globalcarbonatlas.org
Özellikle 1990 yılından itibaren de küresel ısınmaya dair korkular salınımların artışı ile birlikte Grafik 1’de görüldüğü gibi şiddetlenmiştir.
NASA’nın iklim değişikliği ile ilgili yaptığı çalışmalarda küresel ısınma tanım olarak Dünya atmosferinin, okyanuslarının, yani yüzeyinin ısınması anlamına geldiği işlenmiştir. Bu ısınmanın sebebi, atmosfere salınan gazların sera etkisi yaratması olarak tanımlanmaktadır. Güneş ışınları tarafından ısıtılan Dünya yüzeyi, normal koşullarda bu ışınların bazılarını su buharı, karbondioksit ve metan gazından oluşan doğal bir örtüyle tutmaktadır. Bu durum aslında yüzeyin sıcak kalabilmesi açısından önemlidir ancak son dönemlerde özellikle karbondioksit, diazot ve metan gazlarının atmosferdeki oranlarının insanların çeşitli faaliyetleri sonucunda artış göstermesi ile güneş ışınlarının yeterince geri yansıtılamıyor olması, Dünya yüzeyinin gereğinden fazla ısınmasına, yani küresel ısınmaya neden olmaktadır. Araştırmalara göre, Dünya yüzeyinin sıcaklığı Grafik 10’dan da görüldüğü üzere 1800’lerden itibaren artış göstermektedir. Yine NASA’nın son yüzey sıcaklık verilerine göre yapılan Dünyanın ortalama sıcaklığının son yüzyılda 0.8 derece artış gösterdiği bilinmektedir.
Küresel ısınmanın etkileri, yalnızca atmosferde değil, Dünyanın her yerinde hissedilmektedir. Karalardan okyanuslara, Everest’in zirvesinden evinizin hemen yakınındaki sahile kadar küresel ısınma kendini belli etmektedir. Bu etkilere daha spesifik örnekler vermek gerekirse okyanusların ısınarak daha asidik hale gelmesinden, buzulların erimesinden, deniz suyu seviyesinin yükselmesinden, kıyı kesimlerinde meydana gelen toprak kayıplarından, yağış rejimlerindeki değişimlerden ve ekstrem hava olaylarının yaşanmasından bahsetmek yerinde olacaktır. İklimde meydana gelen değişimler, özellikle de atmosferin sıcaklığında meydana gelen artışlar, dünyanın birçok bölgesinde canlı yaşamını tehdit eder duruma gelmiştir. Yukarıda sayılan etkilerin yanı sıra ırkların büyüklükleri ve göç dönemlerinde meydana gelen zamansal değişimler ve çeşitli hastalıkların görülmesinde meydana gelen artışlar, bu değişikliğin sinyalleri olarak görülebilir.
Grafik 2: Küresel Yüzey ve Okyanus Isınma Verileri
Kaynak: climate.nasa.gov
Küresel ısınmanın nedenleri olarak birçok doğal etmen sayılabilir. Güneş’in etkileri, El Nino etkisi ve Dünya’nın prezisyon hareketi bunların en önemlilerindendir. Ancak bu bölümde, küresel ısınmaya sebebiyet veren yapay –yani insan etkisiyle meydana gelen- etkiler ele alınarak açıklanmaya çalışılacaktır. Öyle ki IPCC’nin (Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli) 2007’de yayınladığı Dördüncü Değerlendirme Raporu’nu oluşturan 1.300 bağımsız bilimsel uzman, küresel ısınmanın nedenlerinin %90 oranında insan faaliyetlerinden kaynaklandığını belirtmişlerdir (climate.nasa.gov, [14.05.2016]).
Yukarıdaki paragraflarda da belirtildiği üzere insan faaliyetlerinin neden olduğu gaz salınımları, doğal nedenlerden meydana gelen doğal sera gazı etkisini oldukça üst seviyelere çıkararak küresel ısınmaya hatırı sayılır bir ivme kazandırmaktadır.
Bu yazı, 2016 Haziran tarihli “Küresel Isınma ve Et Endüstrisi” tezimden alıntıdır.
Yorumlar (0) Yorum Yap