Göbeklitepe, Şanlıurfa şehir merkezinin 15 km kuzeydoğusunda yer almaktadır. Bulunduğu yer, Örencik Köyü’nün 2,5 km doğusundadır. MÖ. 10.500 – MÖ. 7.500 tarihline ait, Neolitik dönemde yapılmış bir inanç merkezidir Aynı zamanda Germuş Sıradağlarının en yüksek tepesi konumundaki Göbeklitepe höyüğü, 800 metre yükseltisi ile Harran Ovası’na hâkim bir konumdadır.
Düz kireç taşı platodan yukarı doğru yükselmektedir. Bir göbeğe benzeyen şeklinden dolayı Göbeklitepe olarak adlandırılmıştır. Bilinen en eski ibadet yerlerinden biri olduğu düşünülen Göbeklitepe hakkında bilinenlere bu içeriğimizde yakından bakıyoruz.
Göbeklitepe Arkeolojik Kazıları
Göbeklitepe, ilk defa 1963 yılında, İstanbul Üniversitesi ve Chicago Üniversiteleri tarafınca yürütülen Güneydoğu Anadolu Tarihöncesi Araştırma Karma Projesi kapsamında yapılan yüzey araştırmaları sırasında keşfedilmiştir. Başlangıçta bu arkeolojik alanın gerçek değeri dünya tarihi açısından önemi anlaşılamamıştı. Uzun süre bölgenin büyük kireçtaşı bloklardan oluşan bir tarih öncesi mezarlık olduğu düşünülmüştür.
İlk araştırmalardan yaklaşık 30 yıl sonra gerçekleşen Alman Arkeolog Klaus Schmidt koordinatörlüğündeki kazılar gerçekleşmiştir. Bu kazılarda, Neolitik Döneme ait olduğu keşfedilmiştir. Bu keşfin ardından 1995 yılında kazı çalışmaları başlamıştır. Bu çalışmalar; Şanlıurfa Müzesi, İstanbul Alman Arkeoloji Enstitüsü ve Heidelberg Üniversitesi Tarihöncesi Enstitüsü’nün ortak projesi olmuştur.
Kazılarda Elde Edilen Bulgular
Klaus Schmidt, kazılar sırasında Göbeklitepe Höyüğü’nün diğer arkeolojik alanlarda bulunan Neolitik yerleşimlerden birçok yönüyle farklı olduğu fark edilmiştir. Kazılar sırasında daha önce hiçbir yerde görülmemiş olan dinî yapılar tespit edilmiştir. Üzerinde bazı hayvan figürlerinin ve sembollerin bulunduğu T şeklindeki dikili taşlar daha önce eşine pek rastlanmamış bir buluştu. Bu dikili taşlardan oluşan daire biçimindeki anıt benzeri yapılar dikkatleri epey bir çekmiştir.
2003 yılında, Göbeklitepe’de yapılan manyetik ve radar araştırmalarında en az 20 adet çember benzeri yapının mevcut olduğu tespit edilmiştir. Bölgenin jeolojik yapısı bazalt ve kireç taşından olmasına rağmen, kalıntıların bulunduğu birinci tabakanın yumuşak yapıdaki topraktan oluştuğu fark edilmiştir. Bu toprak tabakasında ise yöreye ait olmayan taş aletler ve fosilleşmiş kemikler bulunmuştu.
Bu durum, Göbeklitepe’nin doğal yollarla değil, bilinçli olarak toprak bir tabakayla örtüldüğü bilgisini bize sunmaktadır. Tapınakların bu şekilde toprakla örtülmesi, onların günümüze kadar bozulmadan ulaşmasını sağlamıştır.
Göbeklitepe Tapınak Kültü
Göbeklitepe tapınakları; çapları 10 ve 30 metre arasında değişen, etrafı taş örgü duvarlarla çevrilmiş dairesel alanlardan oluşmaktadır. Bu yapıların merkezinde ve etrafındaki duvarlarda ise dikili taşlar bulunmaktadır. Dairesel yapıların merkezinde birbirine paralel iki adet büyük T biçiminde dikili taş bulunmaktadır. Çevresinde ise taş duvara gömülü 10 ila 12 adet arasında değişen daha küçük T biçiminde dikili taşlar yer almaktadır.
Göbeklitepe tapınaklarının evrenin sonsuz bütünlüğünü simgeleyen daire formunda inşa edildiği düşünülmektedir. Tapınak alanındaki kayaların yüzeylerinde pek çok sayıda daire sembolü de bulunmaktadır. Daire biçiminde tapınak formlarını Göbeklitepe’den sonra inşa edilmiş birçok tapınakta da karşımıza çıkmaktadır.
T biçimindeki dikili taşların üzerinde insan eline ve koluna benzeyen tasvirler yer almaktadır. Bu taş heykellerin birçok yönden insanı andıracak unsurlar taşıması, bunların taştan yapılmış insan biçimli anıtlar olduğu görüşünü beraberinde getirmektedir. Yüzleri belli olmayan insan biçimindeki dikili taşların, tam olarak neyi simgelediği bilinmemektedir. Bu nedenle bu konu hakkında ortak bir görüş de oluşmamıştır.
Göbeklitepe’den en az 5000 yıl sonra ortaya çıkan Anadolu ve Mezopotamya uygarlıklarının dinsel inanışları ve tapınak kültü ile Göbeklitepe arasında dikkate değer bir benzerlik göze çarpmaktadır. Bu uygarlıkların dinsel geleneklerine göz attığımızda, tanrıları temsil eden heykellerin ve bu tanrı heykellerinin saklandığı tapınakların öne çıktığını görebiliriz.
Göbeklitepe’de figürlerinde tilki, yılan, yaban domuzu, kuş ve boğa gibi hayvanların tercih edildiğini görmekteyiz. Bu durum, hayvanların dönemin inanç ve düşünce sisteminde özel bir yerinin olduğunu göstermektedir. Taşların yüzeylerinde özellikle yılan, tilki ve örümcek gibi besin ve evcilleştirme amaçlı kullanılamayacak hayvanların tercih edilmesi oldukça dikkat çekicidir. Zira bu heykellerde en çok avlanılan ceylan, koyun ve keçi gibi hayvanların tasvirleri bulunmamaktadır.
Göbeklitepe İle İlgili Tahminler
Göbeklitepe, 12 bin yıl gibi etkileyici bir geçmişe sahip olan bir yerdir. Son yıllarda yapılan arkeolojik kazıların en çarpıcı keşfi olarak kabul edilen edilmektedir. Hakkında, birçok iddia ortaya konmuştur. Kutsal kitaplarda sözü geçen cennetin kapısı olmasından, uzaylıların insanlık ile iletişim merkezi olmasına kadar çok farklı iddialar ortaya atılmıştır.
İtalyan arkeoastronom Giulio Magli, Hindistanlı astronom B.G. Sidharth ve diğer bazı bilim insanları; Göbeklitepe’nin bir gözlem evi olarak kullanıldığını öne sürmüştür. Bunun yanında yazılı ve görsel basında bu görüşü destekleyen açıklamaların yapılmıştır. Açıklamalar, buranın bir gözlem evi olabileceği farklı teoriler ile destekleyen fikirler öne sürmüştür.
Başka bir görüşte, Göbeklitepe’nin Şaman ayinlerin gerçekleştirildiği bir tapınak olabileceği görüşüdür. Bu görüş, Klaus Schmidt tarafından dile getirilmiştir. Schmidt, Göbeklitepe’deki Şaman kültürünü andıran bazı özelliklerden dolayı böyle bir görüşü dile getirmiştir. Buna rağmen bu görüşe temkinli yaklaşmıştır. Schmidt’e göre Göbeklitepe’de dinsel ayinlerin gerçekleştirildiği kesine yakındır. Bu ayinlerin Şaman ayini olma olasılığı da bulunmaktadır.
Kaynak: 1
İlginizi çekebilecek diğer içerikler:
Hayvanlar Aleminin Bilinmeyenleri
Stephen King’in Başarı İçin İlke Edindiği 5 Temel Kural
This post is also available in: English
Yorumlar (0) Yorum Yap