Her Şey 180 Yıl Yaşayabilmek İçin: Dave Asprey’in Kendi Üzerinde Yaptığı İlginç Deneyler

Emre Ülkem

Emre Ülkem

Boğaziçi Uni.

Mümkün olduğunca uzun yaşamak ister miydiniz? Evet birçoğumuz isterdik. Ama sağlıklı yaşamak dışında yapabileceğimiz pek de bir şey yok gibi. Fakat Dave Asprey hayatını buna adamışçasına bazı çalışmalar yapıyor.
Sahibi olduğu kahve şirketiyle bilinen Amerikalı girişimci Dave Asprey’in çok büyük bir hedefi var: Kendisi üzerinde yaptığı deneylerle 180 yaşına kadar hayatta kalmak. Asprey, bu amaç uğrunda düzenli olarak kemik iliği veriyor, kriyoterapi yaptırıyor ve beynine elektrotlar bağlatıyor.

Asprey, kendisini ‘dünyanın ilk profesyonel biyo-hackerı’ olarak tanımlıyor.

Tereyağlı kahveleriyle bilinen Amerikalı girişimci Bulletproof 360’ın kurucusu. Kendisini, ‘dünyanın ilk profesyonel biyo-hackerı’ olarak tanımlayan Asprey, bu amacını gerçekleştirebilmek için altı ayda bir kemik iliği aldırıyor, daha sonra da bu kemik iliğini yeniden kendisine enjekte ettiriyor. Asprey bu sayede sürekli olarak kök hücre elde ediyor.




-100 santigrat derecenin altındaki koşullarda kalıyor.

Bununla da yetinmeyen Asprey, düzenli olarak kızılötesi ışın banyosuna giriyor, kriyoterapi yapıyor ve başına düzenli olarak elektrotlar bağlıyor. Girdiği kriyoterapilerde sıvı hidrojenle soğutulmuş olan bir odada 2-4 dakika arasında değişen sürelerde, yaklaşık olarak -100 santigrat derecenin altındaki koşullarda kalıyor.

Eğer birisinin bu yöntemler nedeniyle ölmesi gerekiyorsa bu kişinin kendisi olduğunu ifade ediyor.

Yaptıklarını yorumlayan Asprey, bu çalışmaların fazlasıyla önemli olduğunu, bunun bir bilim kurgu filmi olmadığını ve bu yöntemlerin denenmek zorunda olduğunu belirtiyor. Denediği yöntemlerden hem keyif aldığını hem de hiçbir zaman bu yöntemlerden kaçınmadığını, eğer birisinin bu yöntemler nedeniyle ölmesi gerekiyorsa bu kişinin kendisi olduğunu ifade ediyor.

Tereyağlı kahveyle Tibet’te tanışmış.

Asprey, Silikon Vadisi’nde başarılı bir IT yöneticisiyken, işi gereği yıllar geçtikçe kilo almaya başlamış ve 136 kiloya kadar çıkmış. Durumun farkına o zaman fark ettiğini söyleyen Asprey, kötüleşen sağlığını kurtarabilmek için pek çok yöntem denemiş ve meditasyon eğitimleri almak için Tibet’e gitmiş. Burada içtiği tereyağlı kahvenin hem lezzeti hem de kendisine yaptığı etkiyi gören Asprey, eve dönüş yolunda bu kahveyle ilgili uzunca bir düşünme fırsatı bulmuş.
İlerleyen zamanlarda kendi formülünü geliştirmiş ve tereyağlı kahvenin ticaretini yapmaya başlamış. Asprey, kurduğu kahve şirketinden elde ettiği başarının neticesinde 68 milyon dolarlık bir yatırım almış.




Hem tereyağlı kahveleri hem de kendisine yaptıkları bilim insanları tarafından sürekli eleştiriliyor.

Ancak Dave Asprey’in hem tereyağlı kahveleri hem de kendisine yaptıkları bilim insanları tarafından sürekli eleştiriliyor. Bilim insanları bunun nedeni olarak, kahveye tereyağı katmanın hiçbir faydasının olmadığını, Asprey’in ileri sürdüğü gibi bu kahveyle güne başlamanın da kahvaltıda alınacak proteinleri engelleyeceğini düşünüyorlar.

“Modern diyetlerin aksine benim içeceğim, eski bir Tibet geleneğine dayanıyor.”

Tüm bu düşüncelere katılmadığını ifade eden Asprey ise, geçtiği dönemde pek çok hastalığının olduğu, bu hastalıkların yanında kalp krizi riskinin olduğunu ve eskiden kendisini daima kötü hissettiğini söyledi. Pek çok uzmanın yüksek yağlı ve düşük şekerli diyetleri onayladığını söyleyen Asprey, kendi kahvesinin Tibet’te dört bin yıllık bir alışkanlık olduğunu ve kendisinin de bu alışkanlığa dahil olmaktan hiç bir zaman çekinmediğini ifade etti.

“Dizlerimde iltihaplı romatizma vardı. Kronik halsizliğim ve bilişsel fonksiyon bozukluğum vardı. İnme ve kalp krizi geçirme riskim vardı. Prediyabetiktim ve hep kötü hissediyordum. Şimdi bunların hepsini çözdüm. Modern diyetlerin aksine benim içeceğim, eski bir Tibet geleneğine dayanıyor. Bu nedenle 4 bin yıllık bir çılgınlığın parçası olmaktan gocunmuyorum.”

Kategoriler: Yaşam

Yorumlar (0) Yorum Yap

/