İsmet İnönü’nün Uyarısı
1946 Kavşağı ve 3 Olay
Bu üç olaydan birincisi, 25 Nisan 1945’te toplanan San Francisco Konferansı, ikincisi; ilk kez 1945’te gündeme gelmeye başlayan Sovyetler‘in Türkiye’ye yönelik, “tehdit içerikli” politikaları, üçüncüsü de 12 Mart 1947’de açıklanan ve Sovyet tehdidi altındaki ülkelere yardım götüren Truman Doktrini‘dir. 1945-47 yılları arasında yaşanan bu üç olay, önemli sonuçları beraberinde getirmiştir. Bunların ilki, 1945’te çok partili düzene geçiş kararı verilmesi ve bu kararın üzerinden bir yıl bile geçmeden, 21 Temmuz 1946’da serbest seçimlere gidilmesidir.
Sovyetlerin, Türkiye ile 1925’te imzaladığı Tarafsızlık ve Saldırmazlık Antlaşması’nı tanımadıkları yönündeki açıklamalarının ardından, Kars-Ardahan ve Boğazlarla ilgili kabul edilemez taleplerini kapsayan politikası, açık bir tehdit olarak algılandığından Türkiye’de bir ‘komünizm’ kaygısı gündeme gelmiştir. Türkiye ve Yunanistan üzerindeki Sovyet tehdidini önlemek amacıyla açıklanan Truman Doktrini, Türkiye’nin dış politikasını önemli ölçüde değiştirmiştir.
Gündem Farklı Eksene Kaydırıldı
Hasan Ali Dönemi Bitiyor
1946 kavşağında yaşanmaya başlanan olaylar, enstitü karşıtlarına önemli silahlar vermiş oldu. Çünkü köy enstitüleri, bu gruptakilere göre birer “komünist yuvası” olarak görülüyordu. Sovyet tehdidinin yaşandığı bir dönemde, bu çok ağır ve etkili bir suçlamaydı. 21 Temmuz 1946’da yapılan ilk genel seçimde 61 milletvekilini DP’ye kaptıran CHP için, yaşanan bu koşullarda artık enstitüler “Cumhuriyet’in eserleri içinde “en kıymetlisi ve en sevgilisi” olabilir miydi? Partinin köy enstitüsü faktöründen zarar görmesini önlemek üzere, bu kurumlara karşı yürütülen saldırıları etkisiz kılacak önlemler alınmalıydı. Bu,demokrasinin bir cilvesiydi! En etkili önlem, Yücel ve Tonguç’un saf dışına çekilmesi ve Milli Eğitim’in daha ılımlı bir kişiye bırakılmasıydı. Bu ılımlı kişi, Sivas milletvekili Reşat Şemsettir Sirer idi. 5 Ağustos 1946’da Yücel’in görevden alınmasıyla Milli Eğitim’de bir devir kapandı ve yeni bir devir başladı.
Hizaya Getiriliyor
Demokrasiye geçişle birlikte enstitü düşmanları giderek çoğalıyordu. Peyami Safa gibi dönemin güçlü kalemleri, Ahmet Emin Yalman gibi bazı solcu yazarlar ve Kızılçullu Köy Enstitüsü’nün ilk müdürü Emin Soysal da bu grupta yer almıştı. Yıllardır köy enstitüsü uygulaması içinde yer alan Soysal’ın içinden geldiği kurumları “ahlaksızlık, yıkıcılık ve ihanet yuvaları” olarak nitelendirmesi kamuoyunu çok etkilemişti.
Enstitülerin neden ve nasıl kapatıldığını anlatmaya çalıştığım bu yazımdan sonra; bizlere neler kazandırdığı ile ilgili de haftaya sizinle yeni bir içerik paylaşacağım.
Yorumlar (0) Yorum Yap