Uzayda doğumdan, yerinde duramayan kutuplara uzanan bilim yolculuğuna hazır mısınız? O zaman kemerlerinizi bağlayın, az sonra dünyamız adına olumlu ve bir o kadar da tuhaf gelişmelerle karşı karşıya kalacaksınız. Keyifli okumalar!
Robotlardan Cerrahlara Destek Eli
Nottinghan Trent Üniversitesi’nden bir ekip; iki robotik kolun cerrahlara ameliyatlarda, omurgada delikler açarak yardım ettiği bir omurga cerrahisi yöntemi tasarladı.
Ekip bu gelişmeyi, “insanın yapabileceğinden daha doğru ve daha kesin” sonuç alınacağı bir yöntem olarak duyuruyor.
Bu teknoloji doktorlar için henüz ulaşılabilir olmamakla birlikte, ileride skolyoz ve kifoz gibi omurga deformasyonlarını tedavi etmek amacıyla bu teknolojinin kullanılabileceği öngörülüyor.
Robotlar işlerini tamamladıktan sonra cerrahlar operasyona devam edebiliyor ve omurgayı yeniden hizalamaya yardımcı olan vida ve çubukları yerleştirebiliyor.
Ölçülebilir Acı?
Ulusal Sağlık Enstitüsü; doktorları ve bilim insanlarını, hastaların ağrı ve acılarının şiddetlerini ölçebilecek bir cihaz geliştirmeleri için sıkıştırıyor. Aslında bir çeşit “ağrı dinleme stetoskopu”.
Acı hissinin tamamen sübjektif olması, kişiden kişiye şiddetinin değişmesi sebebiyle tam anlamıyla tanımlanması da bir hayli zor; özellikle henüz kendini ifade edemeyen bebekler için. Tüm bu etkenler de doktorların, kullanılacak ilaç türünü ve en doğru dozajı belirlemesini zorlaştırıyor.
Ulusal Sağlık Enstitüsü’nün araştırmalarına göre ABD’de yaklaşık 25 milyon insan, günlük olarak acı ve ağrı çekiyor
Böyle bir buluş ile; ağrının veya acının hissedildiği bölge ve şiddeti çok daha sağlıklı tespit edilerek doktorların tam hedefe yönelik bir tedavi rotası oluşturmaları sağlanabilir.
Kutuplarda Bir Hareketlilik Var!
Nature’ın yeni araştırma raporuna göre, Dünya’nın manyetik alanı son zamanlarda biraz tuhaf davranıyor. Bu durum, manyetik Kuzey Kutbu’nun uluslararası tarih değiştirme çizgisine doğru hareket ederek Sibirya’ya doğru yönelmesiyle ilişkilendiriliyor
Peki bu tuhaflık bize ne ifade ediyor? Aslında manyetik Kuzey Kutbu sürekli bir hareket halinde. Bu harekete göre araştırmacılar, Dünya Manyetik Modeli’ni sıklıkla güncelliyor.
Bu manyetik alanın; gemi yer/yön sistemlerinden, akıllı telefon navigasyonlarına hatta Google Haritalar’a kadar insanın günlük yaşamında yer alan tüm modern navigasyonların temelini oluşturduğunu düşünürsek, bu güncellemeler tüm dünya açısından oldukça önemli ve gerekli.
Son olarak 2015’te gerçekleştirilen güncellemenin 2020 yılına kadar sabit kalması bekleniyordu; ancak manyetik alanın kararsız davranışları, modelin 15 Ocak’ta tekrar güncellenmesini mecbur kıldı. Görünüşe göre araştırmacılar ve bilim insanları önümüzdeki dönem bu konu ile daha yakından meşgul olacak.
Yıldızlardan Gelen Çocuklar
Bebeklerin ılık su ile beslendikleri “suda doğum” ile ilgili en az bir hikaye duymuşsunuzdur. Peki uzayda gerçekleşen doğum hikayelerini dinlemeye hazır mısınız? İşte 21. yüzyılın mucizelerinden; “Dünya yüzeyinin 250 mil yukarısında gerçekleşen uzay doğumu!”
Hollanda merkezli SpaceLife Origin şirketi, uzayda gerçekleşecek ilk doğumun tarihini 2024 olarak belirledi. Hamile kadına “dünya standartlarında sağlık ekibi”nin eşlik edeceği plana göre; 24 ila 36 saat arasındaki süre zarfında bebeğin doğması ve kapsül yoluyla tekrar dünyamıza ulaşması bekleniyor.
Örneğin, yerçekimsiz bir ortamda doğum sancısının şiddetini kontrol altına almak ve epiduralların uygulanması da oldukça zor görünüyor. Diyelim ki bir şeyler ters gitti; peki bu durumda en yakın acil servise nasıl ulaşılır?
Elbette henüz bu konu ile ilgili doğabilecek tehlikeler ile konunun etikliği tartışma konusu. Araştırmalar devam ediyor.
Hayal Değil: Telefon Şarjınızın 10 Kat Daha Uzun Ömürlü Olduğunu Düşünün!
Alberta Üniversitesi’nin bilim insanları yeni bir tür batarya geliştirmeye yönelik adımlar attı.
Günümüzün mevcut bataryalardan 10 kat daha fazla şarj kapasitesine sahip bataryalar sağlamak için silikon nanoparçacıkların kullanıldığı bir lityum-iyon cihaz tasarlanıyor.
Kapasitesini daha iyi anlayabilmek için, Tesla ile aynı boyutta bir arabanın bu batarya ile 10 kat daha uzağa seyahat edeceğini ve bataryanın şu anki ağırlığından 10 kat daha hafif olacağını düşünebilirsiniz.
Projeyi ilerleten ekibin karşılaştığı minik bir pürüz de söz konusu: Silikon parçacıklarının, lityum iyonlarını emip bıraktıkça genişlemesi, büzüşmesi ve aşınması sonucunda bataryayı bozabilme ihtimali.
Parçacıkların boyutunu değiştirerek sorunu çözebileceklerini düşünen ekip, en iyi ve istikrarlı şarj olanağı için birbirinden farklı büyüklükte nanoparçacıkları denemeye başladı. Buna göre çapı üç metrenin üç milyarda biri olan en küçük parçacıklar ortaya çıktı.
Ekibin bir sonraki hedefi ise; teknolojiyi rahat erişilebilir hale getirmek için silikon nanoparçacıkları üretmenin daha hızlı ve ucuz bir yolunu bulmak.
Yorumlar (0) Yorum Yap