Zihinsel Dayanıklılığınızı Geliştirmek İster Misiniz?

Hüseyin GÜZEL

Hüseyin GÜZEL

EEE / PM / MSc / huseyinguzel.net

Zihinsel Dayanıklılık kavramını her düşündüğümde, Michael Jordan aklıma geliyor. Zira çocukluk yıllarımdan beri, tıpkı spordan zevk alan diğer her çocuk ve yetişkin gibi Jordan’a hayranım.
Bugünlerde Jordan’ın Chicago Bulls forması ile oynadığı NBA sezonunu konu edinen 10 bölümlük bir belgesel dizisi “Son Dans”ı izliyorum. Basketbolla pek ilgili biri olmasam da bence belgesel mükemmel. Tüm zamanların en büyük sporcularından bir olan Jordan hakkında çoğu şeyi bilmediğimi fark ettim ve bu açıdan perspektifimi geliştirdiğini söyleyebilirim.
Jordan tartışmasız tarihin en iyi basketbol oyuncusu. Eleştirmenlere göre o en iyisi, zira 6 NBA finalinde oynadı ve her seferinde şampiyon olmayı başardı. Buna karşılık, Larry Bird, Magic Johnson, Kobe Bryant ve Lebron James gibi diğer efsaneler ise kaybetti.
Jordan hiç kaybetmedi. Birçoğumuz için o zihinsel dayanıklılığın somutlaşmış hali. Ve bu sayede hiçbir şey onu durduramadı.
Michael Jordan’ın büyüklüğüyle ilgili efsanevi bir hikaye anlatılagelir:
“Grip Maçı”
1997 NBA Finali’nde Jordan mide virüsüne (aslında bir gıda zehirlenmesi) yakalanmış ve o hasta haliyle maça çıkmıştı. Ve bu hastalığı geçiren herkes bunun ne kadar boktan hissettirdiğini iyi bilir. Geçen sene ben de yakalandım ve beni bir hafta boyunca perişan etti. Ama Jordan da böyle olmadı. Adam sadece maça çıkmakla kalmadı, üstüne üstlük 38 sayı kaydetti. En sağlıklı NBA oyuncularının bile bu kadar yüksek skor kaydettiği tek bir maçı yok.
Michael Jordan’ın hayat yolculuğu, herhangi bir insanla kıyaslanmayacak kadar aksilikler, zorluklar ve sıkıntılarla doluydu. Elbette, Michael Jordan’ın eşsiz yetenekleri de söz konusuydu. Ama aynı zamanda zihinsel dayanıklılığı çok yüksekti.
Zihinsel Dayanıklılık Nedir?
“Zihinsel Dayanıklılık” kavramı nispeten yeni bir terimdir. Profesyonel spor camiasından gelmektedir. Terimi kimin kazandırdığı belli olmasa da, 2000’lerin başından itibaren bilim camiasının da dikkatini çektiğini söyleyebilirim.
2002 yılında Graham Jones, Sheldon Hanton ve Declan Connaughton, Uygulamalı Spor Psikolojisi Dergisi’nde “Bu Zihinsel Dayanıklık Denen Şey Nedir?” başlıklı bir makale yayınladılar ve Zihinsel Dayanıklılığı şu şekilde tanımladılar:
“Zihinsel dayanıklılık, şunları yapmanıza olanak tanıyan doğal veya gelişmiş psikolojik bir yanınızın olmasıdır: Mesela genellikle, bir spor oyuncusundan başa çıkması beklenen; rekabet, eğitim, yaşam tarzı gibi hususlarla daha iyi başa çıkmanız; ya da özellikle kararlı, odaklanmış, kendine güvenen ve baskı altında kontrol edebilen rakiplerinize kıyasla daha tutarlı ve iyi olmanız.”
Basitçe söylemek gerekirse: Zihinsel Dayanıklılık, baskı altında bir şeyleri gerçekleştirebilme yeteneğimizdir. Son yıllarda bu kavram daha fazla ilgi görmeye başladı, zira hayatımızın her alanında sürekli olarak daha da fazla baskı ile karşı karşıyayız artık.
Bazı insanlar bu kavramı şimdilerde icat etmiş gibi davransa da, aslında tarihi yaklaşık 2000 yıl öncesine dayanmaktadır. Bu şeyi geliştirmek için zihinsel dayanıklılık konusunda bir kitap okumanıza da gerek yoktur. Stoacı imparator-filozof Marcus Aurelius’un takip ettiği şu egzersizi yapın yeterli sadece:
Zihinsel Dayanıklılık Kayıtsız Şeylere Kayıtsızlık Demektir
Ama önce Michael Jordan’a bir geri dönelim ne dersiniz? Zihinsel dayanıklılık kelimesi spor camiasından geliyordu ve Jordan baskı altında performans gösterebilenlerin en iyi örneğiydi. Ve ne olursa olsun, işini iyi yaptı. Şu sıralar izlemekte olduğum “Son Dans” belgeseli de bunun en güzel göstergesi.
Ama sen ve ben, Jordan’a kıyasla sadece ölümlüler olarak zihinsel dayanıklılığımızı nasıl geliştirebiliriz sence?
Seni bilmiyorum ama kendi adıma konuşursam, baskı altında performans gösterebilmek hepimizin yapabildiği bir şeydir; özellikle de bu son on yılda. 2020’ye bir salgınla başladık ve dünya hızla değişiyor. Salgınla ile bu kadar mücadele etmemiz gerekeceğini kim bilebilirdi? İşte bu noktada sadece ortaya koyabildiğimiz zihinsel dayanıklılığımız gerçekten tutarlı kalmamıza yardımcı olabilen tek göstergemiz.
Michael Jordan’ın belgeseldeki konuşmasını izlerken bir şey fark ettim: Zihinsel dayanıklılık, daha önce okuduğum bir Stoacı kavramla tamamen aynı, ki o da “kayıtsız şeylere kayıtsızlık” olarak ifade ediliyor. Jordan’ın sözleri ve eylemleri bana “Meditasyon” isimli dergide geçen Marcus Aurelius’un şu sözünü hatırlattı:
“Bir kişinin hayatını en iyi şekilde yaşaması, kayıtsız şeylere kayıtsız kalabiliyorsa; bunu yapma gücünü ruhunda bulması iledir.”
Saygıdeğer bir akademisyen Pierre Hadot’un “İç Kale: Marcus Aurelius’un Meditasyonları” isimli kitabında (Marcus Aurelius’un yaşam felsefesini konu edinen bir kitaptır) yazdığı gibi, bu fikir Stoacılığın ilk ilkesidir:
“Stoacılığın temel ilkesi, kayıtsız bir şeye kesinlikle kayıtsızlıktır. Bu, ilk etapta, tek değerli şeyin ahlaki olarak daha iyi olduğu anlamına gelmesidir.”
Sadece sizin açınızdan önemli olan şeyler için endişe edin. Diğer her şey boş gürültüden ibarettir. Sadece omzunuzun silkin. Hayattaki en yüksek gayenizin önünde duran duygularla yada durumlarla mücadele ederken, bunlara karşı kayıtsız olun.
Marcus Aurelius için en yüksek gayesi; Stoacıların vaaz ettiği gibi ahlaki olarak iyilikti. Michael Jordan bu şekilde şampiyonluklar kazanıyordu. Diğer her şeye karşı kayıtsızdı ve diğer hiçbir şey odağını farklı yöne kaydıramazdı.
Kayıtsızlık Nasıl Uygulanır?
2015’ten beri Stoa felsefesi (stoacılık) üzerine kafa yoruyorum. Aurelius, Epictetus ve Seneca’nın klasik stoa felsefesi üzerine kaleme aldıkları metinleri okuyarak bugünlere geldim. Hepsi pratik yapmanın önemini vurguluyor bu metinlerde.
Peki zihinsel olarak daha güçlü ve dayanıklı olmak istiyorsanız ne yapabilirsiniz?
Aşağıda ifade edilen ve günlük olarak karşılaştığınız bazı durumlara karşı kayıtsızlığı uygulayabilirsiniz:
* İç rahatsızlığa neden olan küçük bir şey olduğunda, omuz silkin sadece.

* Kendinize şunu söyleyin: Kayıtsız şeylere kayıtsızım!

* Ne olursa olsun, temel amacınızın; hayattaki en yüksek amacınızı gerçekleştirmek olduğunu bilin.

* Ama her şeye kayıtsızlıktan da kaçının. 
* En yüksek amacınızla ilgili her şeyi ciddiye alın.
Size bu noktada, gerçek yaşamımdan bir kaç durumu ve bunlara karşı nasıl tepki verdiğimi söylemek istiyorum, ki kendi hayatımda bu şekilde bir pratiklik sergiliyorum:
– Geçen gün, DSLR’imin pahalı bir merceği yere düştü ve kırıldı. Peki ben ne yaptım? Kayıtsızdım.

– Bir okuyucum bana bir makalem konusunda yapıcı eleştiriler yaptı. Peki ben ne yaptım? Kayıtsız değildim.

– Bir internet trolü bir makalem hakkında kötü bir yorum yaptı. Peki ben ne yaptım? Kayıtsızdım.

– Annem omzundan yaralanmıştı ve koronavirüs olma riski nedeniyle hastaneye gitmek istemiyordu. Peki ben ne yaptım? Kayıtsız değildim.
Aslında bunu uygulama çok basit: Karşılaştığınız durum önemli mi? Tüm dikkatini ver. Önemli değil mi? Devam et. Fikir bu. Ancak bu fikir yalnızca sizin için neyin önemli olduğunu biliyorsanız çalışır. Deneyimlerime göre, hayatta bir amacınız veya size özgü değerleriniz yoksa asla zihinsel olarak dayanıklı ve güçlü olamazsınız.
Bu yüzden temel ve size özgü değerlere sahip olmanız çok önemlidir. Kim olduğunuzu biliyorsanız, kendinizle yaşamanız kolaydır. Hayattaki birkaç önemli şeye odaklanıyorsunuz; gerisi gürültüden ibarettir.
Bu eski yöntemi bir deneyin derim. Bu o kadar da zor olmamalı çünkü hepimiz her gün zorluklarla karşılaşıyoruz. Ve bu zorlukları kayıtsızlığı uygulamak için kullanabiliriz.
Anında çalışacağına söz veremem. Ancak pratik yapmaya devam ederseniz, birkaç hafta içinde zihniniz üzerinde olumlu etkilerini fark etmeye başlayacağınızı söyleyebilirim. Davranışlarınız ve eylemleriniz daha tutarlı hale geldiğinde, zihinsel olarak daha dayanıklı ve güçlü olduğunuzu göreceksiniz.
Darius Foroux

This post is also available in: English

Kategoriler: Gelişim

Yorumlar (0) Yorum Yap

/
Exit mobile version